Çözümsüzlük durumunda, AB-Yunanistan ve Kıbrıs zarar görecek, ancak asıl faturayı Türkiye ödeyecek. Bu faturanın dökümü şimdiden belli. Merak ediyorsanız beni okuyun.
Dünkü yazımda, Kıbrıs'ta çözüm bulunamadığı taktirde neler olabileceğine değinmiş ve bu olasılıkta Avrupa Birliği'nin, Yunanistan'ın ve Kıbrıs'ın da zarar göreceğini, ancak asıl büyük faturanın Türkiye tarafından ödeneceğini belirtmiştim.
Bu fatura tüyler ürpertici.
Amacım, “Kıbrıs'ı satalım da, ne olursa olsun” değil. Kıbrıs'ta çözümsüzlük durumunda nelerle karşılaşacağımızı bilelim ve buna göre tutum saptayalım.
Faturanın içinde görecekleriniz hayali değil. Gerçekleşecek ve birlikte yaşayacağımız unsurları kapsıyor.
Türkiye ise, Kıbrıs'ı sadece sloganlarla ve hamasi, içi boş konuşmalarla tartışıyor. Boş laflar ediyoruz. Dünya'nın gerçeklerini bilmiyoruz. Doğruları bilip, politika oluşturalım. Bilinçli yapalım ki, sonradan hayal kırıklığına uğramayalım.
Şimdi gelin faturayı tek tek inceleyelim…
1. KIBRIS'I DAHA KÖTÜ KAYBEDEBİLİRİZ
Kıbrıs AB'ye tam üye olduğu andan itibaren artık AB toprağı sayılacaktır. Üyelerarası dayanışma süreci işlemeye başlayacaktır.
Rum yönetimi, Kıbrıs'ın tamamını temsil ederek AB üyeliğine geçtikten bir süre sonra, Bakanlar konseyine başvuracak ve Ada'nın Kuzeyinin Türk işgalinden kurtarılmasını isteyecektir. AB bu çağrıyı duymamazlık edemeyecek ve Türkiye'ye karşı harekete geçmek zorunda kalacaktır. Yaptırımlara kadar gidebilecek bir süreç başlayacaktır.
- Aynı süreç içinde, Rum vatandaşlar İnsan Hakları Mahkemesine başvuracaklar ve Türk istilası altındaki gayrimenkulleri geri isteyeceklerdir. Mahkeme, bütün bu başvurularda Türkiye'yi mahkum edecektir.
Bu kıskaç, Türkiye'yi Kuzey Kıbrıs'ı bırakmaya zorlayacaktır. Çarklar dönmeye başlayınca, bir daha durdurulamayacaktır.
2. AB VE AVRUPA KONSEYİ KAPILARI KAPANIR
Bu süreç, Türkiye'nin Avrupa Birliğine gidiş kapısının tamamen kapanmasına, Avrupa Konseyinden çıkarılmasına kadar sürebilir.
AB ve Avrupa Konseyi, Kıbrıs'a destek vermek zorunda kalacaklar ve Türkiye ile tüm iplerini germe pahasına Kıbrıs'ın yanında yer alacaklardır. Türkiye, batı dünyası ile kavga etmek durumunda kalabilecektir.
Bu olasılık, Türkiye ile Avrupa İlişkilerinin kopması anlamına gelecektir.
3. EGE'DE GELİRİM KIBRIS'TA ÇATIŞMA
İplerin koparıldığı, ilişkilerin sertleştiği bir ortamdan en fazla etkilenecek olan alanlar, Ege ve Kıbrıs olacaktır.
Yunanistan ile barış süreci bitecek ve Ege'de yine eskisi gibi gerilimli dönem başlayacaktır. Tatbikatlar artacak, hava sahası (6-10 mil) için uçuşlar birkaç misline çıkarılacaktır.
Kıbrıs'ta da gerilim , ister istemez yükselecektir.
Ancak şimdiye kadar sadece Kıbrıs ve Atina ile karşı karşıya olan Türkiye, bu defa karşısında Avrupa Birliğini bulacaktır.
4. TÜRKİYE VE KKTC FAKİRLEŞECEK
Yukarıda anlattığım senaryonun abartısı yok, eksiği vardır. Böyle bir ortama girilmesinin en ağır faturası da ekonomiye yansıyacaktır.
En başta, Türkiye fakirleşecektir.
- Askeri harcamalar artacak, Uluslararası iklim bozulacağından dolayı turizm geliri kaybedilecek ve zaten çok az gelen yabancı sermaye toptan yok olacaktır.
- Dışardan borç alarak yaşama zorunluğundaki Türkiye'ye uygulanacak borç faizleri risk faktörü nedeniyle artacaktır.
- AB kapısının kapanması batı ile ilişkilerin gerginleşmesi, Türk ekonomisini daha da istikrarsızlaştıracak ve piyasalar çökerken, dolar kuru artacaktır.
- Türkiye kişi başına 3 bin dolara mahkum olurken, KKTC vatandaşları daha da fakirleşecektir.
SONUÇ: UYKUDAN UYANMA ZAMANI
Fatura gerçekten çok korkutucu.
Dünya ile kavga etmek ve elimizde avucumuzda olanı da kaybetmek istiyorsak, o başka… Bu kıskaçtan çıkmanın yolu “verip kurtulmak” değildir.
Elimizdeki kartları iyi değerlendirmek , gerçek değerlerinden fazlaya satmamak, akılcı olmak zorundayız.
İçi boş kahramanlıklar, akılsız politikalarla bu ülkeyi, insanlarımızı riske atamayız. Artık uykudan uyanmamız gerekiyor. Gerçeklerden hareket edip, uzun vadeli çıkarlarımızı iyi hesaplamalıyız.
Dünkü yazımda, AB'nin Yunanistan ve Kıbrıs'ın kayıplarını sıralamıştım, ancak görüyorsunuz bizim risklerimiz çok daha fazla. İsmail Cem boş yere “Herkes zarar görecek, biz ise daha fazlasını ödeyeceğiz” dememişti….
Özetle, farkında değiliz, ancak bir felakete doğru hızla koşuyoruz. Duvara çarptığımız zaman uyanacağız, fakat çok geç olacak…