Mehmet Ali Birand
 
İlla sıkışmamız gerekiyor (!)
 
 
Milli Takımın Dünya kupası macerası, geleneksel alışkanlığımızın sürdüğünü gösterdi: Herşeyi son dakikaya bırakmak, zorlanmadan hareketlenmemek. AB ve Kıbrıs'ı da yine son dakikada çözeceğiz galiba…

Haftalardır Çin işkencesi çekiyoruz.

Uzun yıllardır özlediğimiz bir Milli Takıma kavuşmuş, iyi bir gruba düşmüştük. Buna rağmen, birbirimizi yemekten rakipleri yeterince düşünemedik. Sabırsızlık, hazımsızlık ve uzun vadeli hedef için mücadele yerine “günlük yaşama” alışkanlığımızdan dolayı haftalardır kendimizle kavga ettik. Sonunda, herşeyi son dakikaya bıraktık. Yumurta kapıya dayanınca şahlandık.

Avrupa Birliği ve Kıbrıs konularında da aynı manzara var. Galiba, Dünya kupasındaki gibi olacak ve son dakikada ve zorlanınca çözüm bulacağız.

Gelin önümüzdeki çeyrek final'de farklı davranalım.

Medya, medyalığını bilsin. Görevini, uluslararası kurallara göre yerine getirsin. Hakaret etmek yerine eleştiri ile yetinsin. Futbolcu ve yönetici de medya ile uğraşmayı bıraksın, kulaklarını kapatsın ve sadece önündeki maçı düşünsün.

Böylece, belki politikacılarımıza da örnek oluruz.

*

ERKEN SEÇİM KAPIYA DAYANDI

Bundan birkaç hafta öncesine kadar erken seçim kimsenin işine gelmiyordu.

Koalisyon partileri, ekonomide henüz hiçbir kıpırdama olmadan seçime gitmenin intihar anlamına geleceğini ve barajı geçmekte dahi zorlanacaklarını düşünüyorlardı.

Haklıydılar.

Ekonomistler de erken seçimden kaçınıyorlar, iş çevreleriyle birlikte seçimin en erken 2003 sonbaharında yapılmasını istiyorlardı. Onlara göre de, erken seçim ekonomideki dengeleri bozacak ve şimdiye kadar ki çabaları boşa çıkaracaktı.

Onlar da haklıydılar.

Siyasiler de, Avrupa Birliği ve Kıbrıs konularında en kritik kararların verilmesi gerektiği bir sırada, 2003'ten önceki erken seçimin, Türkiye'ye bu tarihi fırsatı kaçırtacağını ileri sürüyorlardı.

Bunlar, gözardı edilemeyecek gerekçelerdi.

Ancak şu anda geldiğimiz nokta, koşulların değiştiğini ve ne kadar istemese dahi erken seçimin kapıya dayandığını gösteriyor.

1. BAŞBAKANIN SAĞLIĞI

Kendi kendimizi aldatmanın hiç gereği yok.

Başbakan'ın sağlığı, normal temposuna girebileceği, yani günde 3-4 saat dahi olsa fiilen çalışabileceği, toplantılara katılabileceği şekilde düzelemez. İyileşme diye birşey beklememek gerekiyor. En iyi sonuç, kötüleşme olmamasıdır. Bu durumda koalisyon çalışamaz. Ne kadar zorlanırsa zorlansın, koalisyonun yürümesi “imkansız” değilse bile, son derece güçtür. Bunca karar beklenirken, Başbakansız bir hükümet ile devam etmeyi zorlamak, ülke açısından sadece boşa zaman harcamaktır.

2. EKONOMİNİN DURUMU

Ekonominin bugün geldiği nokta, belirsizlikleri ve gerilimleri artık kaldıramıyor. En ufak bir gelişme, hemen doları ve faizleri arttırıyor. Enflasyonla mücadele tehlikeye düşüyor. Bugüne kadar ki fedakarlıkların boşa gitmesi tehlikesi artıyor. Buna karşılık, koalisyon içi gerilimler giderek yoğunlaşıyor. MHP-ANAP çekişmesinin bitmesi söz konusu olmadığı gibi, büyük olasılıkla daha da artacaktır. Muhalefet, bir erken seçim kokusu aldığı için, koalisyon partileri gibi pozisyonlarını buna göre saptıyorlar.

İşte böyle bir ortam 2003'lere kadar devam edemez. Ekonomi bu durumu kaldıramaz.

Kemal Derviş haklıdır.

Erken Seçim'in faturası (2,5 milyar dolar) vardır, ancak belirsizlikler içinde geçecek ayların faturası (8,5 milyar dolar) çok daha yüksektir.

En doğrusu, ipi inceldiği yerden kesmektir.

3. KIBRIS VE AB İÇİN DE ERKEN SEÇİM GEREKİYOR

Türkiye'nin önünde, bu yılın 12 Aralığına (Kohpenhag doruğunun tarihidir) kadar son derece önemli bir dönem var. 12 Aralığa kadar, AB'den katılma müzakerelerini başlatma tarihi alabilmek için, Kopenhag kriterlerinden, bizim açımızdan en can alıcı olanlarda (İdam, Kürtçe, Dernekler yasası vs…) uyum yasalarını çıkartmamız gerekmektedir. Oysa seçim kokuları yükseldikçe, koalisyon içi ve muhalefet partilerindeki gerilim artmaktadır. Bu ortamda uyum yasaları çıkarılamaz.

Kıbrıs konusunda da en son ve kritik karar 12 Aralık günü verilecektir. Bu kaolisyon bugünkü durumda Kıbrıs'ta hiçbir adım atamaz. Seçim ortamında kimse risk alamaz. Oysa her iki konuda mutlaka adımlar atılması gerekmektedir.

EHVEN-İ ŞER, EKİM'DE ERKEN SEÇİM

Bu manzaraya baktığımız taktirde, Türkiye için ehven-i şer Ekim ayında seçime gitmektir.

Yeni kurulacak hükümet, AB'ye uyum yasalarını çıkartmak, Kıbrıs'ta çözüm bulmak ve ekonomi için tüm önlemlerin alınması amacıyla daha rahat hareket etme imkanı bulur.

Bugünkü belirsizliğe son verip, bu ay sonuna kadar seçim ve siyasi parti yasalarında gereken düzenlemeler yapılmalı ve erken seçim tarihi açıklanmalıdır.

En geç Ekim sonu Kasım başı gerçekleştirilecek bir seçim, ekonomideki belirsizlikleri en kısa sürede sona erdireceği gibi, AB ve Kıbrıs konularındaki Aralık randevusuna, ucu ucuna da olsa yetişebilme imkanı sağlayacaktır. Gecikilse dahi, uluslararası kamuoyu “seçim” gerekçesini anlayışla karşılayacaktır.

Artık, bu durumdan başka bir çıkış görülemiyor. Seçim tarihi geciktikçe, gerilim daha artacak ve zarar daha büyüyecektir.


Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
 
 
BU KATEGORİDEKİ EN ÇOK OKUNAN 25 YAZI
- CEMAAT, AK PARTİ'DEN DESTEĞİNİ ÇEKEMEZ...
- Alper Görmüş koskoca iki cilt kitap yazmış. Okudukça yüzüm kızardı...
- PKK İLE SERT BİR SAVAŞ DÖNEMİNE GİRİLİYOR...
- CUMHURBAŞKANI İLE BAŞBAKAN ARASINDA NE FARK VAR?
- Öcalan...
- ÖCALAN SIRADAN BİR MAHKUM DEĞİL Kİ...
- Rüya görmeyelim. PKK böyle tasfiye edilmez
- Davutoğlu efsanesi gerçek mi, yoksa balon mu?
- PKK İKİYE BÖLÜNÜYOR
- RUSYA GÜNDEMİNDE, PKK-ÇEÇEN VE GAZ VAR
- Türkiye artık kararını vermeli…
- TÜRKİYE’DEKİ, 70 BİN ERMENİYİ VATANDAŞ YAPIN...
- Referandumda neden “Evet” oyu kullanacağım?
- MEDYA TERÖRE HİZMET Mİ EDİYOR?
- Hadi bir defa başladık...
- Kürt kökenli olsanız, ne dersiniz?
- BAŞBAKAN BM'DE "DİZEL MOTORU" GİBİYDİ...
- PKK VURUYOR, ANCAK KIŞKIRTAMIYOR...
- Siyaset karşı saldırıya geçti
- BİZE BAKIŞLAR DEĞİŞİYOR...
- Önceki günkü “darbecilik genlerimizde vardı” başlıklı yazım çok yankı yaptı. Aslında...
- Başbuğ, Kozmik odayı açarak doğrusunu yaptı…
- Başbakan için hepimizin farklı görüşü var. Kimimiz için bir devrimci...
- İRAN REJİMİ, KENDİNİ KURTARACAK MI?
- ÖCALAN DAVASINDA, DİKKAT ETMEMİZ GEREKENLER…