KÜRTÇE VAZGEÇİLMEZ
BİR ÖN KOŞUL
Tesev’in Kürt sorunuyla ilgili son raporunu bilmem görebildiniz mi?
Adı “Kürt Sorunu’nun Çözümüne Dair Bir Yol Haritası. Bölgeden Hükümete Öneriler”.
İlginç yanı. Bu rapor, Güneydoğu’da siyasi eğilimler dernekler ve çok sayıda, Kürtler arasında lider konumunda olan, sözü dinlenen kişilerle yapılan görüşmelerin ortak noktalarını açıklıyor
Şimdiye kadar ”çözüm önerileri” hakkında nice çalışma, anket, hatta değerlendirme yayınlandı. Hiçbiri TESEV’in ki gibi, sivil zemindeki ortak görüşmeleri toplamıyordu. Siyasiler, askerler ve medyanın çok ilgisini çekmesi gereken bir çalışma.
Raporun ortak noktası, Kürt sorununun çözümünün “olmazsa olmazı” dil ve eğitim olarak ortaya çıkıyor.
Bakın, somut öneriler şöyle:
- Anayasa ile Milli Eğitim Temel Kanunu değiştirilerek tüm eğitim kurumlarında Kürtçe’nin ikinci dil veya seçmeli dil olarak kullanılabilmesinin önü açılmalıdır.
- Örgütlenme ve ifade özgürlüğüne getirilen dil yasakları kaldırılmalıdır.
- Yer isimlerinin değiştirilmesi önlenmeli, değiştirilenlerin Kürtçe ve diğer dillerdeki orijinal isimleri iade edilmelidir.
- Bölgedeki camilerde vaazlar Türkçe/Kürtçe verilebilmelidir.
- Bölgedeki sağlık kurumlarına yapılan atamalarda Kürtçe bilen personel tercih edilmelidir.
- Bölgedeki mahkemelere Kürtçe bilen personel atanmalıdır.
- Bölgedeki devlet tiyatrolarında Kürtçe oyunlar da sergilenmelidir.
- Üniversitelerde Kürt dili ve edebiyatı üzerine çalışma yapacak Kürdoloji enstitüleri açılmalıdır.
Tabii bu listenin dışında daha çok sayıda öneri var. Ancak bunlar, hemen her kesim tarafından önemle vurgulanan noktalar.
Bu liste, Kürt kökenli vatandaşlarımızın vazgeçilmez beklentilerini yansıtıyor. Şimdi kalkıp “olur mu kardeşim, bu şekilde ülke bölünür” dersek, Kürt sorununu çözemeyiz ve PKK’nın yeşermesi için mümbit bir bataklık yaratmış oluruz.
Bilmekte yarar var.
YAŞAR KEMAL’DE
AYNI NOKTADA ISRARLI
Türkiye’nin gurur duyduğu Kürt kökenli isimlerin başında Yaşar Kemal gelir.
Yaşar Kemal’in özelliği, Kürt kökenini ne içerde, ne de uluslararası alanda kullanmamasından kaynaklanır. Geçmiş yıllarda istese Kürt sorununun bayraktarlığını yapar, Kürtlerin Türk Devleti tarafından nasıl ezildiğini anlatır, bir bayrak durumuna girebilirdi. Bu sayede, şimdiye kadar kazandığının bir mislini elde edebilirdi.
Yapmadı...
Aksine, sorunun silahla çözümlenemeyeceğine sahip çıktı. Bir iç savaş veya silahlı çatışmanın, Kürtlere de büyük zarar getireceğini söyledi. İki tarafı da uyardı.
Geçenlerde, Zülfü Livaneli ve eski DYP milletvekili Sedat Aloğlu ile ziyaretine gittik.
“Bak, M.Ali beni iyi dinle...” diye başladı ve tüm birikimini konuşturdu. “Eğer iktidar, Kürt sorununu çözmek istediğini göstermek istiyorsa, bunun vazgeçilmez ve tek adımı, ona dil hakkının sağlanması, tüm kısıtlamaların kalkmasıdır” dedi.
Yaşar Kemal başka hiçbir şeyin üstünde durmuyor. Varsa yoksa ana dil. İnsanoğlunun en önemli ve vazgeçemeyeceği ihtiyacının ana dilinde konuşabilmesi, ana dilinde haberleşebilmesi ve ana dilinde yazışabilmesi olduğuna dikkat çekiyor. Ana dilini kullanması kısıtlanan insanların, sürekli tepki duyacaklarına, yaşadıkları yeri vatan gibi görmeyeceklerine, eziklik hissedeceklerine dikkat çekti.
“Bir insanı kendimize düşman etmenin yolu, ona en temel ihtiyacını, yani ana dilini yasaklamaktır” dedi.
Yaşar Kemal’in dediklerini düşündüğünüz zaman, ne kadar doğru bir saptamada bulunduğunu anlamamak imkansız.
Kendimizi Kürt kökenli vatandaşlarımızın yerine koyalım. Farzedin onlar çoğunlukta, biz de onların yerindeyiz. Devlet bize Türkçe konuşmamızı, çocuğumuza, hatta yaşadığımız yerlere Türkçe isim vermemizi, Türkçe TV, radyo, hatta şarkıyı yasaklıyor. Türkçe dersi verilmesini, çocuğumuza ana dilini öğretmeyi engelliyor.
Ne hissedersiniz?
Kürtler de böyle hissediyorlar.
TESEV raporunun bulgularıyla, Yaşar Kemal’in .bize söyledikleri örtüşüyor...
Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
|