Mehmet Ali Birand
 
İMRALI OLAYININ PERDE ARKASI ÇOK FARKLI...
 
 

İMRALI OLAYININ PERDE

ARKASI ÇOK FARKLI...

 

Günlerden beri müthiş bir tartışma yaşanıyor.

           

Kamuoyuna yansıtıldığı şekliyle özetlemek istiyorum. Ardından da size gerçekleri anlatacağım.

           

Herşey Adalet Bakanı M.Ali Şahin’in, Çankırı’daki ayaküstü konuşmasında “Öcalanın bulunduğu İmralı adasına 5-6 mahkum daha yollanacağını” açıklamasıyla başladı.

           

Bu haber duyulunca muhalefet ayağa kalktı.

           

Hükümetin sırf Avrupa Birliğini tatmin etmek için böyle bir ödün verdiğini, Avrupa’nın gerçek niyetinin Öcalan’ın serbest bırakılmasını sağlamak olduğunu, hiç gerek yokken harekete geçerek iktidarın teslimiyet içine düştüğünü ileri sürdü.

           

Hükümet deseniz, Adalet Bakanının açıklamasının dışında garip bir suskunluk içine girdi. Neden böyle bir adım atılması gerektiğini kamuoyuna doğru dürüst anlatmadı. Adeta ayıp birşey yapılıyormuş gibi davrandı.

           

Peki işin gerçeği nedir?

           

Dışişlerinin bu konuyu en yakından bilenleriyle ve Avrupa Konseyi İşkenceyi Önleme Komitesi yetkilileriyle konuştum. Doğrusunu söyleyeyim, hükümetin neden suçluymuş gibi davrandığını anlayamadım.

 

Aşağıda, olayın gerçeğini okuyacaksınız:

 

1-      Önce bir düzeltme ile başlamak gerekiyor. Bazıları, Öcalan konusundaki girişimin Avrupa Birliğinden kaynaklandığını ileri sürüyorlar. Oysa, bunun AB ile hiç ilgisi yok. Konu tamamen Avrupa Konseyinden kaynaklanıyor.      

2-      Avrupa Konseyinin İşkenceyi Önleme Sözleşmesi var. Bu sözleşmede Türkiye’nin de imzası bulunuyor. Yani, kuralları uygulamak zorunda.

3-      Bu sözleşmede, Mahkumların Haklarını saptayan maddeler ve bu maddelerden ikisi Öcalan konusunda Türkiye’nin başını ağrıtıyor. Bunlardan biri, “her mahkumun avukatlarını ve ailesini 2 haftada bir görme hakkı” olduğunu belirtiyor. Özellikle tek kişilik hücrede yatan mahkumların, günlük havalandırma için ayrılan 1-1.5 saatlik yürüyüşlerinde başka mahkumlarla sohbet edebilmeleri, televizyon ve radyo gibi iletişim araçlarından yararlanmalarına özen gösteriliyor. Bunun amacı da, mahkumun sosyal hayatın dışına itilmemesi, uzun süreli tecrit durumunda akli dengesini kaybetmemesi.

4-      Öcalan’ın avukatları uzun süredir, Türkiye’yi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) şikayet ediyorlar. Türkiye’nin  sözleşmeye uymadığını,  müvekkillerinin tecrit edildiğini, avukatları ve ailesiyle, sık sık bozulan ulaşım vasıtası gerekçe gösterilerek görüştürülmediğini, ada’da tek başına kaldığını ve kötü muamele gördüğünü belirtiyorlar. AİHM de ,bu şikayetlerin doğru olup olmadığını, Türkiye hakkındaki başvuruları kabul edip etmemesi gerektiğinin sinyalini, sözleşmenin denetleyicisi  konumundaki İşkenceyi Önleme Komitesinden bekliyor

5-      İşkenceyi Önleme Komitesi, Türkiye Devletiyle bugüne kadar ilişkileri en iyi gelişen bir kuruluş. Geçen yıl, avukatlarının Öcalan’ın Türk Devleti tarafından yavaş yavaş zehirlendiği yolundaki başvuruyu reddeden, Türkiye’deki hapishanelere iyi not veren bir gurup. İşte bu komite gelip İmralı’yı ve Öcalan’ın durumunu incelemiş. Güvenlik nedeniyle başka bir hapishaneye nakledilemeyeceği yolundaki Türk görüşünü kabul etmiş, buna karşılık, sözleşmeden kaynaklanan eksiklerin düzeltilmesini, yani ziyaretlerin mutlaka gerçekleştirilmesini ve İmralı’ya 5-6 mahkum daha getirilerek, Öcalan’ın havalandırmalar sırasında birileriyle konuşabilme, dolaşabilme imkanı sağlanmasını önermiş.

 

İşte Türkiye’nin şu anda yapmaya çalıştığı da bu. Başka bir deyişle, Öcalan’ın avukatlarının geçen yılki “zehirleniyor” başvurularından sonra, şimdi de ellerinde kalan son başvuru şansını engellemek. Alınan bu önlemle “ tecritte yaşatılıyor” şikayetini geçersiz duruma sokabilmek. Böylece AİHM’de açılacak bir davada mahkumiyeti önlemek için teknik bir düzenlemeye gidiyor.

 

Açıkçası, yapılması gereken yapılıyor.

Ancak iktidarın, neden suçluymuş gibi davrandığını , neden kamuoyunu aydınlatmak için hareket etmediğini ben de bir türlü anlayabilmiş değilim. Oysa ortaya çıkıp şu yukarda yazdıklarımı söyleseler, sorun kalmayacak. Herhalde muhalefet ortaya çıkıp “ Zarar yok, bırakın Türkiye ceza yesin. AİHM tarafından mahkum edilsin” diyemez...

 

Strasbourg’da konuştuğum yetkililer de anlayabilmiş değiller. “ Türkiye doğrusunu yapıyor, neden bu kadar kıyamet kopuyor anlayamadık” diyorlar. Ben de kalkıp “ Biz Türkler böyleyiz. Lehimize olan birşeyi dahi kendimize zehir ederiz” diyemezdim.

Neyse, olayın gerçek boyutunu ve nedenlerini siz bilin yeter...

           

 



Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
 
 
BU KATEGORİDEKİ EN ÇOK OKUNAN 25 YAZI
- CEMAAT, AK PARTİ'DEN DESTEĞİNİ ÇEKEMEZ...
- Alper Görmüş koskoca iki cilt kitap yazmış. Okudukça yüzüm kızardı...
- PKK İLE SERT BİR SAVAŞ DÖNEMİNE GİRİLİYOR...
- CUMHURBAŞKANI İLE BAŞBAKAN ARASINDA NE FARK VAR?
- Öcalan...
- ÖCALAN SIRADAN BİR MAHKUM DEĞİL Kİ...
- Rüya görmeyelim. PKK böyle tasfiye edilmez
- Davutoğlu efsanesi gerçek mi, yoksa balon mu?
- PKK İKİYE BÖLÜNÜYOR
- RUSYA GÜNDEMİNDE, PKK-ÇEÇEN VE GAZ VAR
- Türkiye artık kararını vermeli…
- TÜRKİYE’DEKİ, 70 BİN ERMENİYİ VATANDAŞ YAPIN...
- Referandumda neden “Evet” oyu kullanacağım?
- MEDYA TERÖRE HİZMET Mİ EDİYOR?
- Hadi bir defa başladık...
- Kürt kökenli olsanız, ne dersiniz?
- BAŞBAKAN BM'DE "DİZEL MOTORU" GİBİYDİ...
- PKK VURUYOR, ANCAK KIŞKIRTAMIYOR...
- Siyaset karşı saldırıya geçti
- BİZE BAKIŞLAR DEĞİŞİYOR...
- Önceki günkü “darbecilik genlerimizde vardı” başlıklı yazım çok yankı yaptı. Aslında...
- Başbuğ, Kozmik odayı açarak doğrusunu yaptı…
- Başbakan için hepimizin farklı görüşü var. Kimimiz için bir devrimci...
- İRAN REJİMİ, KENDİNİ KURTARACAK MI?
- ÖCALAN DAVASINDA, DİKKAT ETMEMİZ GEREKENLER…