Mehmet Ali Birand
 
GÜL, MAÇA GİTMEKLE DOĞRU ADIM ATTI...
 
 

GÜL, MAÇA GİTMEKLE

DOĞRU ADIM ATTI...

 

Duyduğum andan itibaren, Gül’e destek verdim.

 

Ermenistan Cumhurbaşkanı Sarkisyan’dan gelen daveti kabul etmesi gerektiğine inandım. Bunu da, Ermenilere gol atmak için yapmadım.

 

Bazıları, bu ilişkileri Uluslararası kamuoyu önünde oynanan bir maça benzetirler. Biri gol atarsa, diğerinin de hemen karşı gol atması gerektiğine inanırlar. Amaç, ortadaki sorunu çözmek değildir. Onlar için, kimin daha fazla gol atacağıdır.

 

Benim için önemli olan ise,  Ermeni sorununa şu veya bu şekilde bir çözüm bulabilmektir. Bundan dolayı Gül’ün Erivan’a gitmesini istedim.

Kimselerin gidemediği yıllarda defalarca Erivan’a gittim. Ermenistan kamuoyunun ne düşündüğünü ve Türkiye’ye karşı neler hissettiğini çok iyi biliyorum. Hemen hemen tamamı, haklı veya haksız nedenlerle, beyinlerinin yıkanmış olmasından veya ailelerinden duydukları gerçek hikayelerden dolayı bizlerden nefret eder.

 

Ancak, emin olun -Diaspora’da yaşayanlar değil-  Ermenistan’da yaşayan Ermenilerin önemli bir bölümü de artık Türkiye gibi bir devle kavga etmekten bıkmış durumdalar. Soykırıma inanıyorlar ve onların bu konudaki kanılarını değiştirmek imkansızdır. Buna rağmen, görüşlerini değiştirmeden, Türkiye ile ilişkilerini rayına sokmak ve hayatlarının kalitesini arttırmak istiyorlar.

 

Ermenistan’da görev başına gelen yeni yönetim de, Türkiye ile ilişkileri şu veya bu şekilde düzeltmek, soykırım fikrinden vazgeçmeden, Türkiye üzerinden Avrupa’ya daha rahat açılabilmek ve ekonomisini rahatlatmak istiyor.

 

Türkiye’de olduğu gibi, Ermenistan da bu tip yaklaşıma karşı çıkanlar, iki ülke arasındaki gerilimin devamını isteyenler, bu kinden beslenenler var.

 

Gül, ya barışa bir şans verecek veya daveti elinin tersiyle itecekti.

 

Doğrusunu yaptı.

 

İnşallah bir yol kazası ile karşılaşmayız ve bir tabu yıkılır.

 

Barışa bir şans tanınır...

                                              

ERDOĞAN ŞAM’DA

NE YAPMAK İSTİYOR?

                                                        

Başbakan Erdoğan’ın Şam ziyaretini kamuoyu tam olarak anlayamadı.

           

Neden gidiyor ?

           

Ne konuşacak?

           

Fransız Devlet Başkanı Sarkozy ve Katar Emiriyle ne yapacak ?

           

Aslında şaşırılması doğal. Ancak artık bu durumlara alışmamız gerekiyor. Türkiye’nin bölgede oynadığı rol, gittikçe yoğunlaşıyor. Ağırlığı, giderek daha fazla hissediliyor. Belki eskiden de ağırlığımız vardı, ancak bir süredir bu ağırlık, somut diplomatik ilişkilerde çok daha net biçimde hissediliyor.

           

İşte son örnek…

           

Türkiye Başbakanı’nın Şam’daki doruğa davet edilmesinin bir anlamı var. Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın Ankara’ya verdiği önemi gösteriyor. Doruk toplantısına, AB dönem Başkanı Sarkozy ve Katar Emiri Şeyh Hamid bin Halife El Tani de katılıyor.

           

Amacı, başta Suriye-İsrail barış görüşmeleri olmak üzere, Kafkaslardan Orta Doğu’ya uzanan kuşaktaki son gelişmeleri gözden geçirmek.

           

Türkiye ne yapmak istiyor ?

           

Bölgede eski dengelerin yeniden kurulmasını engellemeye çalışıyor. Suriye ve İran’ın, arkalarına (soğuk savaş dönemindeki gibi) Rusya’yı da alıp bir cephe oluşturmalarını istemiyor. Böyle bir olasılık var. Eski süper güç statüsüne dönmeye başladığı mesajını veren Rusya, Orta Doğu’da Irak üzerinden oluşan Amerikan mevcudiyetini dengelemek istiyor. Bunun en kestirme yolu da, Suriye-İran-Rusya üçgenini yeniden gerçekleştirmek.

           

Türkiye, böyle bir cepheleşmenin  getireceği gerilimin farkında. Tekrar soğuk savaş dönemine geri dönülecek.

           

İşte bundan dolayı, Ankara- Şam ilişkileri sürekli şekilde besleniyor. Ankara-Tahran ilişkileri sıcak tutulmaya çalışılıyor. Karşılıklı ziyaretlerle güven ortamı oluşturuluyor. İran ve Suriye’nin izole edilip, köşeye sıkıştırılmamaları için temaslar artırılıyor.

           

Erdoğan’ın Şam gezisini işte bu açıdan görmek gerekir.

           

Küçümsemeyelim, aksine bu tip diyalogun artmasını destekleyelim.

           

Türk dışişleri geleneksel çekingenliğini bir yana bırakmış gibi görülüyor. Aktif politika uyguluyor ve bu durum, bölge ülkelerinin de dikkatini çekiyor. Bugün Türk diplomasisi, Uluslararası sahnede giderek prim kazanıyor.

           

Bu gerçeği birinci elden gözlüyorum. İlk başlarda kuşkuyla bakıyordum. Farklı gerekçeler arıyordum. Artık, Ankara’nın attığı adımların sağlamlığına inanıyorum.

 



Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
 
 
BU KATEGORİDEKİ EN ÇOK OKUNAN 25 YAZI
- CEMAAT, AK PARTİ'DEN DESTEĞİNİ ÇEKEMEZ...
- Alper Görmüş koskoca iki cilt kitap yazmış. Okudukça yüzüm kızardı...
- PKK İLE SERT BİR SAVAŞ DÖNEMİNE GİRİLİYOR...
- CUMHURBAŞKANI İLE BAŞBAKAN ARASINDA NE FARK VAR?
- Öcalan...
- ÖCALAN SIRADAN BİR MAHKUM DEĞİL Kİ...
- Rüya görmeyelim. PKK böyle tasfiye edilmez
- Davutoğlu efsanesi gerçek mi, yoksa balon mu?
- PKK İKİYE BÖLÜNÜYOR
- RUSYA GÜNDEMİNDE, PKK-ÇEÇEN VE GAZ VAR
- Türkiye artık kararını vermeli…
- TÜRKİYE’DEKİ, 70 BİN ERMENİYİ VATANDAŞ YAPIN...
- Referandumda neden “Evet” oyu kullanacağım?
- MEDYA TERÖRE HİZMET Mİ EDİYOR?
- Kürt kökenli olsanız, ne dersiniz?
- Hadi bir defa başladık...
- BAŞBAKAN BM'DE "DİZEL MOTORU" GİBİYDİ...
- PKK VURUYOR, ANCAK KIŞKIRTAMIYOR...
- Siyaset karşı saldırıya geçti
- BİZE BAKIŞLAR DEĞİŞİYOR...
- Önceki günkü “darbecilik genlerimizde vardı” başlıklı yazım çok yankı yaptı. Aslında...
- Başbuğ, Kozmik odayı açarak doğrusunu yaptı…
- Başbakan için hepimizin farklı görüşü var. Kimimiz için bir devrimci...
- İRAN REJİMİ, KENDİNİ KURTARACAK MI?
- ÖCALAN DAVASINDA, DİKKAT ETMEMİZ GEREKENLER…