TÜRK DIŞPOLİTİKASI
ÖZGÜVEN KAZANIYOR
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Dışişleri Bakanı Ali Babacan, şu sıralarda Birleşmiş Milletlerde son derece keyifli bir açılış yapıyorlar. Nedeni de, iç politikada ne kadar büyük bir istikrarsızlık varsa, dış politikada da Türkiye tam tersine herhalde altın döneminden geçiyor. Bu noktaya gelinmesinde en önemli rolü oynayanların başında Gül geliyor. Gayet tabii, bugünün dışişleri bakanını ve Başbakanı bu oluşumun dışına çıkaramayız. Ancak, Gül’ün hakkını da Gül’e vermek gerekir.
Uzman olmanız gerekmiyor.
Dosyaların ayrıntılarını bilmeniz ve ona göre değerlendirmeler yapmanıza da gerek yok.
Genel gidişe bakmanız yeterli.
Eğer farklı bir görüşe gereksinme duyuyorsanız, yabancı kaynakların yorumlarını okuyabilirsiniz.
Türkiye’nin dış politikasından söz ediyorum. Yaklaşık 50 yıldan beri izlediğim ve deneyimlerime dayanarak, rahatlıkla görüş beyan edebileceğim bir konu hakkında konuşuyorum.
Türkiye’nin dış politikası, ÖZAL’lı yıllardan başlayarak, son derece dengeli, sağlıklı ve başarılı bir çizgide yürüyor.
Özellikle bu iktidar sırasında, yukarda saydığım kaliteler daha da belirgin bir hale girdi. Yani, eski kalıpların, tabuların yıkıldığı, özgüvenin arttığı ve şimdiye kadar görülmediği derecede çeşitlendiği bir sürece girdik.
Bazı örnekler vereyim.
Kıbrıs’ta ilk defa gerçek bir çözüm yönünde adımlar atılır oldu. Yavruvatan edebiyatından vazgeçildi.
Ermenistan ile ilk defa, bir kapı aralandı. Ermeni düşmandır, ne pahasına olursa olsun konuşulmaz, yaklaşımı terk edildi.
İran ile dengeli bir ilişki sürdürülür oldu.
Suriye gibi, eskiden baş düşman diye nitelenen bir ülke ile iç içe yaşanır duruma girildi.
Kuzey Irak’taki Kürt tabusu yıkıldı. Başka bir yaklaşım benimsendi.
Irak’ta etkinlik arttırıldı.
İsrail ile ilişkilere büyük önem verilirken, Filistinliler, özellikle Hamas köşeye sıkıştırılmadı. Aksine ön plana çıkarıldı.
Lübnan’ın yüzüne bakmazdık, şimdi anlaşmazlığın çözümünde rol alınır oldu.
Avrupa Birliği ile tam üyelik müzakereleri (beklenenden yavaş gidiyor olsa dahi) sürdürülüyor.
ABD ile ilişkiler daha düzeldi, (eskisi kadar olmasa ve artık pek fazla anlam taşımasa dahi) ve Stratejik Ortak konumuna gelindi.
Gürcistan savaşına rağmen, Rusya ile sıcak bir işbirliği sürecine girildi.
İslam Ülkeleri, birden bire Türkiye’yi keşfettiler. Hem yatırımlarıyla, hem siyasi temaslarla Ankara’ya farklı bakar oldular.
Bu listeyi uzatabiliriz, ancak bence bu kadarı dahi yeter. İktidarları eleştirelim, ancak yapılan iyi işleri de görmezden gelmeyelim.
Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
|