Mehmet Ali Birand
 
ORG. BAŞBUĞ KAVGA İSTEMİYOR, ANCAK...
 
 

ORG. BAŞBUĞ

KAVGA İSTEMİYOR, ANCAK...

 

Bu haftanın en gözde olayı, Türk Silahlı Kuvvetleri’ndeki  devir-teslim törenleriydi.

 

1 inci Ordu- Jandarma- Kara Kuvvetleri ve Genelkurmay Başkanlığı’ndaki törenlerin hepsi aynı formattaydı. Aynı düzen, aynı süre, aynı dakiklik, neredeyse aynı davetli listesi. Birbirlerinden tek farkı ve ilginç yanı, Komutanların   konuşmaları ve verdikleri mesajlardı.

 

Bu yılki konuşmaları, özellikle ilginç kılan ekstra neden, 2007-2008 döneminde yaşanan Genelkurmay-AKP sürtüşmesiydi.

 

Asker sık sık, AKP’nin laiklikle ilgili yaklaşımını eleştirmiş,  Genelkurmay, Gül’ün Cumhurbaşkanlığına seçilmesine karşı çıkmış, 27 nisan 2007’de son derece  sert bir açıklama  yapmış, seçildiği taktirde tepki göstereceğini belirtmiş, Anayasa Mahkemesi’ne adeta mesaj vermiş, Cumhuriyet mitinglerinde olsun, Anıtkabir yürüyüşlerinde olsun, topluma iktidarı şikayet eder bir tutum takınmış, yani özetle çok gergin bir ilişki yaşanmıştı.

 

Sonra ne oldu?

 

22 Temmuz seçimleri AKP’nin oy patlamasıyla sonuçlandı... Gül, MHP’nin desteğiyle Çankaya’ya çıktı... AKP’nin kapatılma davası, Anayasa Mahkemesi’nden döndü.

 

27 Nisan 2007 açıklaması havada kaldı.

 

Asker hiçbir şey yapmadı veya yapamadı.

 

İşte merak konusu da buydu. Kısa bir süre öncesine kadar açıkça eleştirdikleri AKP liderlerinin karşısında  nasıl bir tutum takınacaklardı? Zira sadece  sivil kamuoyu değil,  kendi kamuoyu da yani astları, genç teğmenler, yüzbaşılar, emekli subaylar da merakla bu sorunun yanıtını bekliyorlardı.

 

Komutanlar,  hiçbir şey olmamış gibi davrandılar.  Çankaya’ya çıkmaması için  çaba harcadıkları  Gül’ü, Cumhurbaşkanı ve başkomutanları olarak selamladılar.  Sert şekilde eleştirdikleri Başbakana, törene katıldığı için teşekkür ettiler.

 

Doğrusunu yaptılar.

 

Onlardan  farklı bir tutum da beklenmezdi.

 

Sanıyorum, Komutanlar da konuşmalarını, çeşitli kesimlere (aktif ve emekli Silahlı Kuvvetler mensuplarına, AKP’ye, yargıya ve topluma)  mesaj vermek için,  çok dikkatli şekilde hazırlamışlardı. Belli ki, aralarında bir görev ayırımı yapmışlar.

 

Görevi devreden Org. Büyükanıt, iç politika üzerinde durmadı.  Konuşmasını genel bir değerlendirmeye ayırdı. Uluslararası duruma, etrafımızı çevreleyen tehlikelere ve terörün kırılma noktalarına dikkat çekti.

 

Tabii önemli olan, yeni Genelkurmay Başkanı Org. Başbuğ’un  ne söyleyeceği idi. Bu konuşmayı medyadan öğrenmişsinizdir. Ben, genel tonunu ve edindiğim izlenimi yansıtmak istiyorum.

 

Org. Başbuğ’un ilginç bir üslubu var. Söyledikleri daha öncekilerin bir tekrarı olsa dahi, öyle bir vurgulama yapıyor ve aynı fikri her defasında öyle bir farklı  mantık yapısına dayandırıyor ki, dinleyen ilk defa söyleniyormuş sanabiliyor.

 

Bu defa da öyle oldu. TSK’nın ve kendisinin temel görüş ve ilkelerini tekrarladı.

 

Söylediklerinde ve seçtiği kelimelerde “tehdit veya  sertlik, sürtüşme, gerilim” yoktu. Ancak öyle vurgulamalar yaptı ki, Genelkurmay Başkanlığı süresince hangi konulara önem  verileceğini açıkça ortaya koydu.

 

Ancak dikkat ettim, konuşmasını  bir “kırmızı çizgiler listesine” dönüştürmedi. Tehdit etmedi. İktidarı ile sürtüşmeye hazır, gerilimi arttıran, TSK’nın tepki koyacağı izlenimi veren hiçbir tutum almadı. Görüşlerini açıklamakla yetindi.

 

Kurmay subaylarına Türkiye ve komşularımız hakkında bir strateji dersi verir gibiydi. Genelkurmay’ın ideologu olduğunu gösterdi. Bu görüşleri kabul veya reddedebilirsiniz, ancak Org. Başbuğ siyasi iktidarlarla kavgaya niyetli olmadığı izlenimi verdi.



 

IŞIK PAŞA KAPALI

KUTUYDU, KAPAĞI AÇTI

 

Törenlerde asıl merak edilen komutan Org. Koşaner  idi.  Önümüzdeki 5 yıl süresince, önce Kara Kuvvetleri Komutanı, ardından da Genelkurmay Başkanı olarak, TSK’nın tutumunu şekillendirecek, Türk siyasetini de dolaylı şekilde etkileyecek bir konumda. Üstelik, belki etrafında tanınıyor, ancak kamuoyunda pek bilinmeyen bir asker.

 

Konuşmasını işte bu açıdan, çok dikkatle izledim.

 

Doğrusunu söyleyeyim, eğer bizlerin fark edemediği, TSK içindeki dengelerde ince ayarlar yapmak veya birilerine özel mesajlar vermek için böyle bir konuşma yaptıysa, bilemem. Yanılabilirim ancak bana,  tehdit değerlendirmeleri çok farklı, zaman zaman da abartılı geldi. Benim algılamam böyle oldu.

 

Org. Koşaner’i dinleyenler, karşılarında küresel tehdidin Washington’dan kaynaklandığını düşünen,  AB’ye çok da sempatiyle bakmayan bir komutan buldular.

 

Işık Paşa, Türkiye için en büyük tehdidi, elle tutulamayan bir kavramda, “küresel tehditte” buluyor ve tüm kötülüklerin, nerede ve kim olduğu bilinemeyen bu “küresel düşmandan” kaynaklandığını savunuyor.

 

Org. Koşaner’e göre, bu düşman, Türkiye’de  etnik kavgaları (PKK terörü) körüklüyor. Dış fonlarla yönlendirilen sivil toplum örgütlerini ve medyayı kullanarak, Türkiye’yi “ılımlı islam modeli”ne uydurmak istiyor. Demokrasi ve insan hakları paravanının arkasına sığınarak da, etnik çatışmayla veya cemaatçilikle bu ülkeyi bölmeyi amaçlıyor.

 

Org. Koşaner’in hem Jandarma, hem de K.K.Komutanlığı törenlerindeki konuşmaları, belki bir asker  mantığı açısından doğal karşılanabilir.

Oysa Işık paşa’nın yeni konumunda, demokrasi ve insan haklarına daha fazla yer vermesini beklerdim.  

 

Hele, Kuzey Irak’a sert tepki göstermek ve terörle mücadelede önceliği silaha vermek gerektiğine vurgu yapması,  Laik-Üniter-Ulus Devleti” ağırlıklı olarak TSK’nın  koruyabileceğine dikkat çekmesi, Genelkurmay içindeki dengeler açısından önemli ipuçlarıyla doluydu.

 

Org. Koşaner, bu konuşmasıyla, hem 2010’dan itibaren nasıl bir Genelkurmay Başkanı olacağını ortaya koydu, hem de bu yılın devir teslim törenlerine damgasını vurdu.

 

Ciddi, bilgili, vermek istediği mesajın çok farkında olan bir portre çizdi

 

Kimilerini çok memnun etti.

 

Kimilerini de şaşırttı.

 

Kendinden çok söz ettirecek bir komutan olacağını  belli etti. .

Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
 
 
BU KATEGORİDEKİ EN ÇOK OKUNAN 25 YAZI
- CEMAAT, AK PARTİ'DEN DESTEĞİNİ ÇEKEMEZ...
- Alper Görmüş koskoca iki cilt kitap yazmış. Okudukça yüzüm kızardı...
- PKK İLE SERT BİR SAVAŞ DÖNEMİNE GİRİLİYOR...
- CUMHURBAŞKANI İLE BAŞBAKAN ARASINDA NE FARK VAR?
- Öcalan...
- ÖCALAN SIRADAN BİR MAHKUM DEĞİL Kİ...
- Rüya görmeyelim. PKK böyle tasfiye edilmez
- Davutoğlu efsanesi gerçek mi, yoksa balon mu?
- PKK İKİYE BÖLÜNÜYOR
- RUSYA GÜNDEMİNDE, PKK-ÇEÇEN VE GAZ VAR
- Türkiye artık kararını vermeli…
- TÜRKİYE’DEKİ, 70 BİN ERMENİYİ VATANDAŞ YAPIN...
- Referandumda neden “Evet” oyu kullanacağım?
- MEDYA TERÖRE HİZMET Mİ EDİYOR?
- Hadi bir defa başladık...
- Kürt kökenli olsanız, ne dersiniz?
- BAŞBAKAN BM'DE "DİZEL MOTORU" GİBİYDİ...
- PKK VURUYOR, ANCAK KIŞKIRTAMIYOR...
- Siyaset karşı saldırıya geçti
- BİZE BAKIŞLAR DEĞİŞİYOR...
- Önceki günkü “darbecilik genlerimizde vardı” başlıklı yazım çok yankı yaptı. Aslında...
- Başbuğ, Kozmik odayı açarak doğrusunu yaptı…
- Başbakan için hepimizin farklı görüşü var. Kimimiz için bir devrimci...
- İRAN REJİMİ, KENDİNİ KURTARACAK MI?
- ÖCALAN DAVASINDA, DİKKAT ETMEMİZ GEREKENLER…