Mehmet Ali Birand
 
GÜL, YAPTIKLARINDAN ÇOK EMİN…
 
 

GÜL, YAPTIKLARINDAN

ÇOK EMİN…

 

Hepimizin bildiği bir gerçekle başlamak istiyorum, “Bu hükümetin genel bir iletişim stratejisi yok”Abdullah Gül’ü dinledikçe, bu konudaki kanım daha da güçlendi. Tabii şunu da eklemem gerekir, hükümetin iletişim stratejisi yoksa, medya’nın onları anlamakta da büyük bir çabası yok.

 

Dışişleri Bakanı Gül, Çarşamba günü 2,5 saat süreyle, Doğan Yayın Holding’in üst düzey yöneticileri, grubun köşe yazarları, yazı işleri müdürlei ve diğer  yetkililerine  brifing verdi. Her konu soruldu. Ancak Dışişleri  Bakanı  bu sohbetin (off the record) yazılmamak üzere yapılması konusunda titiz davrandı. “Eğer açık konuşma olursa, her istediğimi  anlatamam. Ayrıntıya giremem” dedi. İyi ki de böyle yapmışız. Zira ilk defa, spekülasyona girmeden, ne olup bittiğini anlayabildik. Durumun, ileri sürüldüğü gibi olmadığı da ortaya çıktı. Toplantı sonunda çoğumuz, kendi aramızda  “Keşke bunları daha sık yapabilsek” diye konuştuk.

 

Gül bu konuşmasında son derece samimi davrandı. Hatalarını da kabul etti, bizlerin hükümeti anlamamaktaki sorunlarımızı da ortaya koydu.

 

Ben burada  sizlere sadece  izlenimlerimi aktarmakla yetineceğim.

 

Gül en çok, hükümetin 17 Ocak öncesi hızını kaybettiği, Başbakan ile aralarında  görüş ayrılıklarının gözlendiği, AKP’deki istifaların moralleri bozduğu, bundan dolayı da Başbakanın bir sürtüşme-kavga psikolojisine girdiği ile ilgili sorularla karşı karşıya kaldı.

 

Tabii bütün bunlar birer “izlenim”. Bir kişinin bir konuşmasıyla hemen giderilecek cinsten değil. Buna rağmen, Gül ikna ediciydi. Hiç değilse, özellikle Başbakan ile ilişkileri ve istifalarla ilgili olarak çok netti. İlişkileri üzerinde çok  dikkatliydiler, hiçbir sorun yoktu ve istifalar önemsenmiyordu. Politikalar aynen devam edecekti.

 

Gül’ün, başta AB olmak üzere, hükümetin çeşitli konularda yavaşlama izlenimi vermesinin nedenleri ile ilgili sözleri çok ilginç ve  ikna ediciydi. Kendi hataları olduğunu da kabul etmesi, inandırıcılığını arttırdı.

 

Avrupa Birliği ve IMF konularında bir yaklaşım farkı veya konuya bakışta değişim kesinlikle yok. Hem AB, hem de IMF’te hükümet  kararlı. Önümüzdeki günlerde başmüzakereci açıklanacak, IMF ile de stand-by anlaşması imzalanacak. İşin  uzamasındaki iç politika ve psikolojik nedenler de anlaşılabilinecek cinsten şeyler.

 

ABD ile ilgili gelişmeler üzerinde de uzun uzun duruldu.

 

Erdoğan-Gül ikilisi  durumun  farkında, ancak olayı bizden farklı olarak daha bir soğukkanlılıkla karşılıyor. Türkiye’deki Amerikan aleyhtarlığını, daha çok Bush yönetiminin bazı tutumlarına bağlıyor ve ilişkilerin orta vadede rayına oturacağına inanıyor. İncirlik konusunda da, yakında bir kararın çıkabileceği anlaşılıyor. Gül, Türk medyasınında ABD konusundaki bazı yazılara  gereğinden fazla  önem verdiğine, kolayca dolduruşa geldiğine de dikkat çekti. Bu arada, Ulusalcı bazı yazarların “İncirliğin ABD’ye peşkeş çekildiği” yolundaki yorumlarının da doğru olmadığı anlaşıldı. Washington, İncirliği sadece Afganistan ve Irak’taki  faaliyetleri kapsamında ve belirli  işlevler çerçevesinde kullanacakmış.

 

İncirlik, Irak’a ikinci bir sınır kapısının açılışı,  Ruhban okulu ve Azınlık Vakıflarıyla ilgili yeni yasa konularındaki hazırlıklar son aşamaya girmiş durumda. Pek bir sorun görünmüyor.

 

Dışişleri Bakanının özellikle Ermeni konusuna yaklaşımı ilginçti. Batı kamuoyunda Soykırım iddialarına inanma oranının artışı açıkça görülmüş ve bugüne kadar izlenen politikaların- yaklaşımların değiştirilmesi  gereği kabul edilmiş. Şimdi, anlayabildiğim kadarıyla yeni bir yaklaşım planlanıyor. Umarım, dağ fare doğurmaz. Yine eskisi gibi sadece belge ve konferanslarla yetinilecekse, hiçbir işe yaramayacak ve olduğumuz yerde sayılacak demektir.

 

MİLLİYETÇİLİK

RÜZGARLARI NEDEN KABARIYOR?

 

Son haftalarda giderek artan, Milliyetçilik rüzgarları ve bunun nedenleri üzerinde de duruldu. Dışişleri Bakanı, bu gelişmenin ileri sürüldüğü gibi korkutucu olmadığı kanısında. Bu arada, Milliyetçilik rüzgarlarının  sertleşmesinde medya’nın rolüne de değindi ve herkesin dikkatli  davranması dileğinde bulundu.

 

Abdullah Gül, hükümetin siyasi-sosyal ve ekonomik performansını çok iyi anlattı.  Neden doğru dürüst bir iletişim stratejisinin kurulamadığı, daha doğrusu böyle bir boşluğun varlığı daha da belirginleşti. Zira bu bilançoyu tek bir bakan anlatamaz. Anlatsa dahi yetişemez. Genel bir yaklaşım, özel bir mekanizma gerekiyor.

 

Bu konuşmalar sırasında, Türk kamuoyunun da gerçekleri öğrenmek için pek bir çaba harcamadığı, doğru olup olmadığını bilmeden her kafadan seslerin çıktığını ve her yazılıp söylenenin de doğru sanıldığı gerçeğini de gördük. Çok özensiz bir toplumuz. Gerçekten de, kolaklıkla inanıyoruz, kolayca dolduruşa gelebiliyoruz. Herhalde çok aldatıldık ki, kendi yöneticilerimizden çok, yabancı kaynaklara daha fazla itibar ediyoruz.

 

Bu alanda da bir ince ayara ihtiyacağımız var.



Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
 
 
BU KATEGORİDEKİ EN ÇOK OKUNAN 25 YAZI
- CEMAAT, AK PARTİ'DEN DESTEĞİNİ ÇEKEMEZ...
- Alper Görmüş koskoca iki cilt kitap yazmış. Okudukça yüzüm kızardı...
- PKK İLE SERT BİR SAVAŞ DÖNEMİNE GİRİLİYOR...
- CUMHURBAŞKANI İLE BAŞBAKAN ARASINDA NE FARK VAR?
- Öcalan...
- ÖCALAN SIRADAN BİR MAHKUM DEĞİL Kİ...
- Rüya görmeyelim. PKK böyle tasfiye edilmez
- Davutoğlu efsanesi gerçek mi, yoksa balon mu?
- PKK İKİYE BÖLÜNÜYOR
- RUSYA GÜNDEMİNDE, PKK-ÇEÇEN VE GAZ VAR
- Türkiye artık kararını vermeli…
- TÜRKİYE’DEKİ, 70 BİN ERMENİYİ VATANDAŞ YAPIN...
- Referandumda neden “Evet” oyu kullanacağım?
- MEDYA TERÖRE HİZMET Mİ EDİYOR?
- Hadi bir defa başladık...
- Kürt kökenli olsanız, ne dersiniz?
- BAŞBAKAN BM'DE "DİZEL MOTORU" GİBİYDİ...
- PKK VURUYOR, ANCAK KIŞKIRTAMIYOR...
- Siyaset karşı saldırıya geçti
- BİZE BAKIŞLAR DEĞİŞİYOR...
- Önceki günkü “darbecilik genlerimizde vardı” başlıklı yazım çok yankı yaptı. Aslında...
- Başbuğ, Kozmik odayı açarak doğrusunu yaptı…
- Başbakan için hepimizin farklı görüşü var. Kimimiz için bir devrimci...
- İRAN REJİMİ, KENDİNİ KURTARACAK MI?
- ÖCALAN DAVASINDA, DİKKAT ETMEMİZ GEREKENLER…