Mehmet Ali Birand
 
TÜRKİYE SUSTUKÇA AB MEMNUN...
 
 

            TÜRKİYE  SUSTUKÇA

AB MEMNUN...

 

Geçen hafta Brükseldeydim.Başkan Bush’un NATO ve Avrupa Birliğine yaptığı geziyi izlemek üzere gitmiştim. Fırsattan istifade, Avrupa Komisyonuna ve Konseyine uğradım. Türkiye dosyasını yakından izleyenlerle konuştum. Baktım ki, 17 Aralık’tan bu yana hemen hemen hiçbir şey yapılmamış. Komisyon yetkilileri ile Türk dışişleri arasında teknik düzeyde temaslar var, ancak politik temas yok.

           

Neden ?

           

Bunun en başta gelen nedeni, Türkiye cephesindeki hareketsizlik.

           

Oysa tam tersi bekleniyordu. Avrupalı yetkililer, Türkiye’nin müzakere tarihi alır almaz yıldırım hızıyla işe girişeceğini, ekiplerini kuracağı, hazırlıklarını tamamlayacağı ve Komisyonun kapısını çalıp ön temaslara başlayacağı sanılıyordu.

           

Gerçekten de yapılacak çok işimiz var. Müzakere heyetinin oluşturulması, uzmanların saptanması , yeni yapılanma için yasa düzenlemelerinin hazırlanıp çıkarılması gerekiyor. Önemli olan Başmüzakereci değil, enfrastrüktürün tamamlanmasıydı.

           

Dışişleri Bakanı Gül, herne kadar tüm çalışmaların gerçekleştiğini ve düğmeye basıldığı anda işlerin tıkır tıkır işleyeceğini söylüyorsa dahi, bürokrasiden gelen haberler bu sözleri pek doğrulamıyor.

           

Türkiye’nin kapılarını zorlamaması, daha da önemlisi kendi ev görevini tamamlaması Brükselin işini kolaylaştırmış görünüyor.

 

DİĞER NEDEN,

FRANSADAKİ REFERANDUM

           

Brüksel’in rahatlamasının bir diğer nedeni de, mayıs sonu veya haziran ayında yapılacak olan Fransız referandumu. Fransızlar, Avrupa’nın yeni anayasasını oylayacaklar. Üstelik bu oylamanın sonucu son derece önemli.

Hem Fransız iç politikası, hem de Avrupa açısından önemli.

           

Referandum, Başkan Chirac’a muhalefetin gücünü gösterecek. HAYIR oyları daha fazla çıktığı taktirde, Devlet Başkanı büyük darbe yiyecek. Rakibi Sarkozi büyük güç kazanacak. Chirac’ın yeniden Devlet Başkanlığına adaylığı koyması bile güçleşecek. Tabii durum böylesine bir iç poltika konusuna dönüşünce duyarlıklarda büyük oranda artıyor.

           

Türkiye istemese dahi Fransanın iç politikasına karıştırılmış durumda. Chirac’ın Türkiye lehine tutum alması, Sarkozi’nin de karşı çıkması, referanduma Türkiye’ nin de gölgesini düşürmeye yetiyor. Sarkozi “Türkiye’nin tam üyeliği Fransız çıkarlarına terstir” diye ortaya çıkıyor ve Ankara’ya müzakere tarihi verilmesinde önemli bir rol oynadığından dolayı Chirac’ı topa tutuyor.

           

Başkan Chirac, işte bundan dolayı Türkiye’nin lafının dahi edilmesini istemiyor. Türkiye dosyasının referandumdan sonra açılmasını istiyor. Bu durum da AB komisyonunu yavaşlatıyor.

           

Referandumun bir de Avrupa çapında önemi var. Eğer Fransızlar HAYIR derlerse, anayasa düşecek. Yeniden pazarlıklar başlayacak. Yeni uzlaşılar aranacak. Bu durumda da, Avrupa’nın genişleme süreci duracak. Türkiye ile müzakereler dahi ertelenebilecek.

           

Bu nedenle Brüksel de, Türkiye konusunda ön almak istemiyor. Hazırlıkların yavaş ve sessizce gerçekleşmesini tercih ediyor.

           

Nitekim mart ayında çıkması beklenen “müzakere talimatı” son haberlere göre Temmuz ayına bırakıldı. Aynı şekilde Katılım Ortaklığı belgesi de, kasım ayındaki Yıllık Rapor ile birlikte çıkacak.

 

İLK TEMAS ÖNÜMÜZDEKİ

HAFTA GERÇEKLEŞECEK

           

Bütün bu durgunluk, bakalım önümüzdeki hafta Ankaraya gelecek olan, AB Komisyonu’nun yeni Verheugen’i sayılan, Genişlemeden sorumlu Komiser’i Olli Ren ziyaretinden sonra geçecek mi ?

           

Ren Fransanın zorluklarını anlatacaktır mutlaka ve fazla ortaya çıkılmaması ricasında bulunacaktır. Ancak önemli olan, Ren‘in ziyaretinden sonra Türkiye’nin kollarını sıvayıp sıvamayacağıdır.

           

Hükümet, büyük olasılıkla Başmüzakerecisini ogüne kadar açıklayacak ve gelişmeleri seyretmediğini gösterecektir.

           

Türkiye’nin önünde henüz toparlanabilecek zaman var. Eğer siyasi otorite gerçekten, dediği gibi istekli davranır ve ciddi bir çalışmaya girilebilirse, kayıp süre kolaylıkla kazanılabilir.

AB ile ilişkiler artık farklı bir boyuta giriyor. Bundan böyle atılacak her adım, hem iç hem de dış piyasalar tarafından izlenecektir. En basit bir olumsuzluk hemen ekonomiye yansiyacaktır. Bundan dolayı birkaç defa daha dikkatli olmak gerekecektir.



Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
 
 
BU KATEGORİDEKİ EN ÇOK OKUNAN 25 YAZI
- CEMAAT, AK PARTİ'DEN DESTEĞİNİ ÇEKEMEZ...
- Alper Görmüş koskoca iki cilt kitap yazmış. Okudukça yüzüm kızardı...
- PKK İLE SERT BİR SAVAŞ DÖNEMİNE GİRİLİYOR...
- CUMHURBAŞKANI İLE BAŞBAKAN ARASINDA NE FARK VAR?
- Öcalan...
- ÖCALAN SIRADAN BİR MAHKUM DEĞİL Kİ...
- Rüya görmeyelim. PKK böyle tasfiye edilmez
- Davutoğlu efsanesi gerçek mi, yoksa balon mu?
- PKK İKİYE BÖLÜNÜYOR
- RUSYA GÜNDEMİNDE, PKK-ÇEÇEN VE GAZ VAR
- Türkiye artık kararını vermeli…
- TÜRKİYE’DEKİ, 70 BİN ERMENİYİ VATANDAŞ YAPIN...
- Referandumda neden “Evet” oyu kullanacağım?
- MEDYA TERÖRE HİZMET Mİ EDİYOR?
- Hadi bir defa başladık...
- Kürt kökenli olsanız, ne dersiniz?
- BAŞBAKAN BM'DE "DİZEL MOTORU" GİBİYDİ...
- PKK VURUYOR, ANCAK KIŞKIRTAMIYOR...
- Siyaset karşı saldırıya geçti
- BİZE BAKIŞLAR DEĞİŞİYOR...
- Önceki günkü “darbecilik genlerimizde vardı” başlıklı yazım çok yankı yaptı. Aslında...
- Başbuğ, Kozmik odayı açarak doğrusunu yaptı…
- Başbakan için hepimizin farklı görüşü var. Kimimiz için bir devrimci...
- İRAN REJİMİ, KENDİNİ KURTARACAK MI?
- ÖCALAN DAVASINDA, DİKKAT ETMEMİZ GEREKENLER…