Mehmet Ali Birand
 
ASKERİN DOKUNULMAZLIĞI AZALIYOR, ANCAK...
 
 

ASKERİN DOKUNULMAZLIĞI

AZALIYOR, ANCAK...

 

Düşündürücü, hatta şaşırtıcı gelişmeler yaşıyoruz.

 

Toplumun iç dinamikleri sanki giderek daha bir yerine oturuyor. Sanki normalleşmeye başlıyormuşuz gibi bir hava esiyor. Demokratik bir ülkedeki kurumlar ve toplumun çeşitli kesimleri arasındaki ilişkiler nasıl ise, bizde de giderek aynı denge oturuyor. Henüz arzulanan noktaya gelmemiş olsak dahi, gidilen yön doğru...

 

Bunu en çok gazete sayfalarında gözlüyorum.

 

Eskiden, Ağustos ayının en gözde konusu Askeri Şura toplantıları olurdu. Günler öncesinden yayın başlar, kimlerin emekli, kimlerin rütbe atlayacağı konu edilirdi.  Üst rütbeye terfi edenlerle, komutanlığa atananların resimleri büyük büyük kullanılırdı. Övgü dolu cümlelerle bezenmiş haber-yorumlar yayınlanır ve göreve gelen yeni komutanlar sayesinde  ülkemizin çok daha rahat edeceği (!) yazılırdı.

 

Hele Kuvvet komutanı veya Genelkurmay Başkanı değişirse, artık sayfalar dolusu yayın yapılırdı.

 

Bu tutumun temelinde, şirin görünme çabası vardı.

 

Siyasiler gerektiğinde yerden yere vurulur, en sert eleştiri oklarına hedef edilir, ancak askere katiyyen dokunulmazdı. Asker sadece methedilir, yüceltilir ve göklere çıkarılırdı.

 

Bütün bu yaklaşımlar, farklılaşmaya başladı.

 

Eminim sizlerinde dikkatinizi çekmiştir. Bu yılki Askeri Şura toplantıları eskisi gibi görkemli  şekilde yansımadı. Kuvvet Komutanlığı değişimi yaşanmasına, şura kararını beğenmediği için bir Korgeneralin istifa etmesine rağmen, haberler eskiye oranla  çok küçük yer bulabildiler.

 

Aslında normali de buydu. Hatta daha da küçülmesi gerekir. Hiçbir batılı ülkede, bırakın Kuvvet Komutanlıklarını, Genelkurmay Başkanlarının değişimi dahi gazetelere pek konu olmaz. Haberi verilir, o kadar.

 

Bizdeki fark, askerin ülke siyaseti üzerindeki etkinliğinden kaynaklanır. Askeri bu üstün konumda tutmaya hem medya, hem de bazı sivil kesimler özel çaba harcamışlardır.

 

Peki şimdi ne değişiyor?

 

Şimdi ne oluyor da, örneğin medya dahil, önlerinde hazır duran bazı sivil çevreler dahi, askeri eleştirebiliyorlar?

 

Komutanlardan biri bir konuşma yaptı mı, herkes susardı. Abuk sobuk bir şey söylenmiş olsa dahi, görmezden, duymazdan gelinirdi.

 

Şimdi öyle mi?

 

Tam aksine, zamanı geldiğinde Komutan zehir zembelek eleştirilere maruz kalıyor. İleri sürülen fikirler çürütülüyor ve “bu şekilde konuşmaya hakkı olmadığı” en devletçi veya askerci gazeteler veya yazarlar tarafından ileri sürülüyor.

 

AB’nin Kopenhag Kriterlerine uyum  nedeniyle, askerin hesapları artık  kontrole tabi tutuluyor... Bir zamanların kudretli Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliğinin içi boşaltılıyor, genel sekreterliğine bir sivil getiriliyor... Silahlanma  politikalarına sivil otorite giderek daha fazla karışıyor... Kıbrıs politikasında askerin benimsediği yaklaşım, sivil otorite tarafından beğenilmiyor ve tam aksi bir yaklaşım uygulanıyor... Kuzey Irak ve Kürt politikalarında yıllardır karar veren makam konumundaki asker, bu alanlardan da elini bir oranda çekiyor.

 

Özetle, askerin eski dokunulmazlığı giderek azalıyor.

 

Bu genel değişimin nedeni de, Türkiye’nin kendi içinde kabuk değiştirmesidir. Avrupa Birliğine koşan bir Türkiye’nin kendi iç dengelerini yerli yerine oturtmasıdır.

 

Bu gelişmenin en güzel yanı, Askerin de gerçekleri görmesi ve direnmemesidir.

 

Bu olumlu sürecin uzun vadede de devam etmesi ve yeni yol kazalarıyla  karşılaşılmamasının tek koşulu ise, Sivil toplumun sorumluluğu yüklenmesidir.

 

Yani, laik-demokratik sisteme, Cumhuriyetin duyarlıklarına sahip çıkmasıdır. Eskiden en basit olumsuzlukta “Paşam neredesin, ülke elden gidiyor” diyenler, bugün görevi kendileri yüklenirlerse ülkede dengeler tam anlamıyla yerine oturur. Aksi halde, hepimiz kaybederiz...

 

Zira bütün bu gelişmelere bakıp, Askerin dokunulmazlığının azaldığını görüp “Tamam, artık asker elini ayağını çekiyor. Koruma kollama görevinden vazgeçiyor” diyerek hesap yapmaya kalkanlar çok yanılırlar.

 

Asker, AB kriterlerine uyacaktır. Ancak laik düzen ve ülke bütünlüğü gerçekten tehlikeye girdiği taktirde yine “koruyucu” görevini yerine getirecek, yine Cumhuriyetin temel sistemini koruyacaktır.

 

Bu konuda kimsenin kuşkusu olmamalıdır.



Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
 
 
BU KATEGORİDEKİ EN ÇOK OKUNAN 25 YAZI
- CEMAAT, AK PARTİ'DEN DESTEĞİNİ ÇEKEMEZ...
- Alper Görmüş koskoca iki cilt kitap yazmış. Okudukça yüzüm kızardı...
- PKK İLE SERT BİR SAVAŞ DÖNEMİNE GİRİLİYOR...
- CUMHURBAŞKANI İLE BAŞBAKAN ARASINDA NE FARK VAR?
- Öcalan...
- ÖCALAN SIRADAN BİR MAHKUM DEĞİL Kİ...
- Rüya görmeyelim. PKK böyle tasfiye edilmez
- Davutoğlu efsanesi gerçek mi, yoksa balon mu?
- PKK İKİYE BÖLÜNÜYOR
- RUSYA GÜNDEMİNDE, PKK-ÇEÇEN VE GAZ VAR
- Türkiye artık kararını vermeli…
- TÜRKİYE’DEKİ, 70 BİN ERMENİYİ VATANDAŞ YAPIN...
- Referandumda neden “Evet” oyu kullanacağım?
- MEDYA TERÖRE HİZMET Mİ EDİYOR?
- Hadi bir defa başladık...
- Kürt kökenli olsanız, ne dersiniz?
- BAŞBAKAN BM'DE "DİZEL MOTORU" GİBİYDİ...
- PKK VURUYOR, ANCAK KIŞKIRTAMIYOR...
- Siyaset karşı saldırıya geçti
- BİZE BAKIŞLAR DEĞİŞİYOR...
- Önceki günkü “darbecilik genlerimizde vardı” başlıklı yazım çok yankı yaptı. Aslında...
- Başbuğ, Kozmik odayı açarak doğrusunu yaptı…
- Başbakan için hepimizin farklı görüşü var. Kimimiz için bir devrimci...
- İRAN REJİMİ, KENDİNİ KURTARACAK MI?
- ÖCALAN DAVASINDA, DİKKAT ETMEMİZ GEREKENLER…