KIBRIS İÇİN 6
ALTIN ADIM...
Baykuşlar yine tepemizde dolanmaya başladılar. Dünya’nın dolaylı olarakta Türkiye’nin değiştiğini bir türlü göremiyorlar.
Kıbrıs ile ilgili direnmeleri bunun en açık simgesi. Sevr’den beter, dediler. Teslimiyetçilik belgesi olduğunu söylediler. Bugün geldiğimiz noktaya bakın...
Şimdi de tutturmuşlar, aman daha fazla ileri gitmeyin, aman kıpırdamayın. Bu düşüncedeki çevreler bir ülke’nin ilerlemesini durdurduklarının farkına varmazlar. Oysa Uluslararası ilişkilerin dinamiği, tam tersi bir tutum gerektirir.
Bir soru sorarak anlatayım:
Kıbrıs ile ilgili hedefiniz nedir?
- Eğer “Güney’deki referandum sonucundan tam anlamıyla yararlanmak, Uluslararası alanda yakalanan avantajı sürekli ayakta tutmak, KKTC’nin ayrı kimliğini ve varlığını (tanınmak değil) aşamalı şekilde geliştirmek, yerleştirmek” ise, yapılması ve atılması gereken bazı adımlar var. Bu olasılık KKTC’nin kazanımlarını güvenceye alır...
- Eğer hedefiniz, birkaç ay sürecek olan kutlamalarla yetinmekse AB ve BM’den sırtınızın sıvazlanması, içi boş övgülerle gününüzü geçirip olduğunuz yerde kalmak ise, hiçbir adım atmayın. “ Dolmuşa ve dolduruluşa gelme korkusuyla” kapınızı pencerenizi kapayıp oturun. Bu olasılık sizin en fazla 6 ay içinde yine suçlu sandalyesine oturmanızı garanti eder. (!)
KIBRIS’I TEKRAR
KAZANMAK İSTİYORSANIZ...
Tekrar söylemeliyim;
Eğer Kıbrıs’ta bağcıyı dövmekle yetinmek istiyorsanız yerinizden kıpırdamayın. “Son Türk Devletini koruyalım” edebiyatının yalan rüzgarıyla avunun ve sonunda kaybedin.
Eğer Kıbrıs’ta üzüm yemek istiyorsanız, bugüne kadar olduğu gibi, bir adım önde yürümeyi sürdürün. Yakaladığınız momentum’u nakde dönüştürmek için dünyayı şaşırtmaya devam edin.
Nedir bu adımlar?
Türkiye’nin kazanmasını istemeyenler, bağcıyı dövmenizi tavsiye ediyorlar. Papadopulos’un da en büyük arzusu Türkiye’nin sertleşmesi. Böyle bir tutumun elini güçlendireceğini bildiğinden dolayı, Ankara’dan tepkili yaklaşım bekliyor.
Türkiye’nin kazanmasını isteyen Türk uzmanlar, AB’deki etkin çevreler ve BM’nin deneyimli isimleriyle konuştum ve şöyle bir liste ile karşı karşıya geldim. Bunları Türkiye’den kimse talep etmiyor. “Türkiye ve KKTC’nin, üzüm yemek ve nihai hedefe varabilmek amacıyla atabileceği adımlar” olarak öneriliyor.
- GÜNEY KIBRIS’I TANIYIN:
KKTC’yi resmen tanımış olan Türkiye’nin, Güney Kıbrıs hükümetini de tanıması hiçbir dezavantaj getirmez. Tam aksine Kıbrıs’ın iki bölgeli, iki ayrı varlıktan (Türk ve Rum) oluştuğu tezini perçinler. İlerde AB içinde belirecek tüm sıkıntılardan kurtulunmuş olur ve Ankara’nın kendine güveninin göstergesi sayılır.
- KAPI AÇIN VE KİMLİK KARTI SORUN:
Annan planında kabul ettiğiniz gibi, sınır boyunda yeni giriş çıkış kapıları açın. Güney ile Kuzey arasındaki giriş çıkışlarda pasaport istemek yerine (bu önlem KKTC’yi kabul ettirmek için konmuştu. Artık gerek kalmadı, zira Kuzey farklılığını gösterdi) sadece kimlik kartının yeterli olacağını söyleyin.
- MARAŞI HEMEN AÇIN:
Bugüne kadar enaz 5 defa resmen geri verileceği açıklanan Maraş’ı, Rumlar dahil Uluslararası yatırımcılara bırakın. Bu şekilde Kuzey’deki turizm yatırımlarını ve direkt turist gelmesini teşvik edin.
- AB’YE UYUM SAĞLA:
Annan planında olduğu gbi, KKTC iç mevzuatını AB mevzuatı ile uyumlu hale getirin. Aranızda hiç fark bırakmayın. Bu adımlar KKTC’ye AB yatırımları açısından büyük yarar sağlayacaktır.
- BUGÜNKÜ SİSTEMİ DEĞİŞTİRİN:
Türkiye KKTC’yi küçük bir vilayeti gibi görmekten , her yıl 500 milyon dolar ulufe vererek, toplumu devlet maaşı almaktan, ekonomisi bulunmayan bir varlık olmaktan kurtarmalı. En önemlisi KKTC’yi giderek artan kumar ve uyuşturucu dan kaynaklanan bir kara para merkezi konumundan çıkarın.
- AZ DAHİ OLSA ASKER ÇEKİN:
Güvenlik kaygılarına yol açmadan, az dahi olsa bando mızıka eşliğinde asker çekin. Kıbrıs gibi küçücük bir ada için 35 bin asker aşırıdır. 5 bin asker çekilse hiçbir sakınca doğmaz, ancak dünya şaşırır...
MALİYETİ BEDAVA,
SATIŞI İSE ÇOK YÜKSEK
Görüştüğüm uzmanların üstünde durdukları unsur, bu listenin istenirse uzatılabileceği ve özellikle Annan planında bulunanların tercih edilerek önemli kazanımlar elde edilebileceği şeklinde:
“Bunlar maliyeti sıfır olan, kolaylıkla atılabilecek ve zaten Annan planında bulunan adımlardır. Maliyeti yoktur, ancak satışı çok yüksektir. Uluslararası sahada bedavadan puan kazanma sanatı da budur.”
Sizce ne yapmalıyız?
Yola devam edip, sonunda KKTC’yi ayrı bir varlık olarak kabul mü ettirelim; yoksa dolmuşa binip dolduruşa gelmekten korkup yerimizde mi oturalım. Sırtımızı sıvazlatıp, içi boş övgü dolu sözlerle mi yetinelim?
Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
|