Mehmet Ali Birand
 
KIBRIS’ TA HAKLIYDIK, NEDEN BU DURUMA DÜŞTÜK ?
 
 

KIBRIS’ TA HAKLIYDIK,

NEDEN BU DURUMA DÜŞTÜK ?

BURGENSTOCK

 

Burada yapılan pazarlıkları, çözüm için oynanan uluslararası oyunları, uygulanan baskıları gördükçe, Annan planını okudukça ve yapılan açıklamaları dinledikçe kendi kendime hep aynı soruyu soruyorum:

 

... Kıbrıs davasında biz hep haklıydık. 1974 harekatını da hakkımızı korumak için yaptık. Peki sonra ne oldu? Sonra ne oldu da dünyanın gözünde biz haksız duruma düştük. Bunu sadace Yunanlıların iyi propagandasına bağlayamayız. İşin içinde  başka nedenler de olmalı.”

 

Öyle değil mi?

 

Kıbrıs, bizim haklı davamızdı.

 

Uluslararası kamu oyu da bize hak vermişti.

 

1974’e kadarki gelişmeleri hatırlayın.

 

Londra- Zürih antlaşmalarının hemen ardından, Yunanistan ile birleşme (Enosis) taraftarı olan  bazı Kıbrıs’lı Rum ve Yunan çevrelerinin, Türk toplumunu yok etmek için yaptıklarını hiç unutmadık. Grivas ve arkadaşlarının Türk köylerini basmaları, katliam girişimleri ve her defasında Türkiye’nin tehditleri karşısında gerilemeleri, olaylar soğuduktan sonra yeniden hareketlenmelerini birlikte yaşadık. Bardağı taşıran damla 1974’de, Yunan Albaylar cuntasının Makarios’u devirip Enosis’i gerçekleştirmek için giriştikleri darbe ile geldi.

 

Bu olay üzerine artık Türkiye’nin askeri müdaheleden başka çaresi yoktu. Ankara’yı bu yola itenler Yunan cuntası ile Ada’daki uzantılarıydı. Nitekim, Uluslararası kamu oyu da bunun farkında olduğundan dolayı, Türkiye’nin askeri müdahelesine karşı çıkan olmadı. 

 

Türkiye haklıydı...

 

Sonra ne oldu da haksız duruma düştük?

 

Bütün dünya bize karşı büyük bir komplo mu kuruyor ? Kıbrıs’ta bizi cezalandırmak için oyun mu oynanıyor? Bugünkü duruma gelinmesinde bizim hiç hatamız olmadı mı? Olduysa nerede hatalı davrandık?

 

Geriye dönüp baktığımızda Türk tarafının, ayrıntıları bir yana bırakırsak, temel birkaç önemli hatasını görüyoruz.

İLK HATA, ASKERİ HAREKATIN

İKİ AŞAMALI OLMASIYDI...

 

Türkiye’ nin ilk büyük hatası, Ada’daki askeri harekatı ilk aşamada tamamlayamamasıydı. 1 inci harekat Uluslararası kamu oyunda anlayışla karşılanmıştı. Ancak ogünün koşulları, Türk Silahlı Kuvvetlerinin yeterince hazırlanamamış olması, gereken takviyenin zamanında yollanamaması, ilk harekatta hedeflere ulaşılamamasıyla sonuçlandı. 4 üncü gün ateş kesmek zorunda kalındı.

 

Harekata 4-5 hafta ara verildi. Bu arada Cenevre’de bir barış toplantısına gidildi. Ada’nın bölünmesi, hatta 5 ayrı kanton yaratılması önerileri yapıldı. İstenen elde edilemeyince, askeri harekat tekrar başlatıldı.

 

Ancak bu defa dünya ayaklandı. Daha önce alkışlanan Türkiye, bu defa zavallı ve savunmasız bir adayı parçalayan istilacı ülke konumuna giriverdi. Amerikan Kongresinin ambargosu, Uluslararası parlamentoların tepkisi, Milli parlamentoların  ardı ardına Türkiye’yi kınayan kararları, Birleşmiş Milletlerinin suçlamaları işte bundan sonra geldi.

 

Türkiye, “kurtarıcı” iken, “işgalci” diye suçlanır oldu.

 

İKİNCİ HATA BARIŞA

İMZA ATAMAMAK OLDU

 

Askeri harekatlardan sonra barış yapamazsanız, elde ettiklerinizi hukuk çerçevesine sokamazsanız, başarıyı elde edemezsiniz.

 

Bunun en tipik örneğini bizler verdik.

 

Ada’ya yerleştikçe yerleştik. Hemde Türkiye’nin tüm hastalıklarını taşıdık. Kıbrıs’lılara uyan yeni bir model kurmak yerine, bürokratımızla, askerimizle  Kuzey’de yeni bir Türk Cumhuriyeti kurmanın heyecanına kapıldık. Uluslararası dengeleri görmezden geldik. Defalarca önümüze gelen barış yapma fırsatını boşa harcadık.

 

Sürekli olarak politika değiştirdik.

 

Önce “1960 antlaşmasının düzenini geri getirmek için müdahele ettiğimizi” söyledik. Ardından Federasyon tezini ortaya attık. Sonuna doğru, bu defa da Konfederasyon, Bağımsızlık tezlerine sarıldık. KKTC’yi bir tek başka ülkeye dahi tanıtamadık.

 

Tek başımıza kaldık.

 

Bütün bu yıllar boyunca Rumlar daha akıllı adımlar attılar. Zira işlerin nereye gittiğini bizden daha iyi görmüşlerdi. Nitekim Avrupa Birliğine tam üyelik başvurusunu yaparak son dönemeci de döndüler. Türkiye Kıbrıs’ın tam üyelik girişimini engelleyemeyince tren kaçmış oldu.

 

BARİ BUNDAN SONRASINI

İYİ HESAPLAYALIM

 

Şimdi 1 Mayıs tarihine kadar son perde oynanacak.

 

Eğer Rumlar, Uluslararası kamu oyunun gözünde “oyunu bozan taraf” olmadan 2 Mayıs gününe ulaşabilirlerse, istediklerini elde edebilecekler. Zira onların ellerini kollarını bağlayacak olan en temel unsur, üzerinde anlaşmaya varılmış Annan planının, AB’ye katılma antlaşmasının içine sokulmasıdır. Bu da 1 Mayıs’a kadar gerçekleştirilebilir. 1 Mayıs’tan sonra veto hakkına kavuşacaklarından dolayı, Annan planını kolaylıkla engelleyebilirler.

 

1 Mayıs’tan sonra Türk tarafı, Annan planını mumla arayacağı bir ortama girebilecektir.

 

Asıl tehlike de budur.

 

Komplo teorilerini artık bir yana bırakalım ve belki de ilk defa gerçekleri açıklıkla görelim. Eski hatalarımızdan gereken dersleri alalım. Başkalarını suçlu bulup kendimizi avutacağımıza, önlemlerimizi alalım...



Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
 
 
BU KATEGORİDEKİ EN ÇOK OKUNAN 25 YAZI
- CEMAAT, AK PARTİ'DEN DESTEĞİNİ ÇEKEMEZ...
- Alper Görmüş koskoca iki cilt kitap yazmış. Okudukça yüzüm kızardı...
- PKK İLE SERT BİR SAVAŞ DÖNEMİNE GİRİLİYOR...
- CUMHURBAŞKANI İLE BAŞBAKAN ARASINDA NE FARK VAR?
- Öcalan...
- ÖCALAN SIRADAN BİR MAHKUM DEĞİL Kİ...
- Rüya görmeyelim. PKK böyle tasfiye edilmez
- Davutoğlu efsanesi gerçek mi, yoksa balon mu?
- PKK İKİYE BÖLÜNÜYOR
- RUSYA GÜNDEMİNDE, PKK-ÇEÇEN VE GAZ VAR
- Türkiye artık kararını vermeli…
- TÜRKİYE’DEKİ, 70 BİN ERMENİYİ VATANDAŞ YAPIN...
- Referandumda neden “Evet” oyu kullanacağım?
- MEDYA TERÖRE HİZMET Mİ EDİYOR?
- Hadi bir defa başladık...
- Kürt kökenli olsanız, ne dersiniz?
- BAŞBAKAN BM'DE "DİZEL MOTORU" GİBİYDİ...
- PKK VURUYOR, ANCAK KIŞKIRTAMIYOR...
- Siyaset karşı saldırıya geçti
- BİZE BAKIŞLAR DEĞİŞİYOR...
- Önceki günkü “darbecilik genlerimizde vardı” başlıklı yazım çok yankı yaptı. Aslında...
- Başbuğ, Kozmik odayı açarak doğrusunu yaptı…
- Başbakan için hepimizin farklı görüşü var. Kimimiz için bir devrimci...
- İRAN REJİMİ, KENDİNİ KURTARACAK MI?
- ÖCALAN DAVASINDA, DİKKAT ETMEMİZ GEREKENLER…