Mehmet Ali Birand
 
NATO DORUKLARI DARBE HATIRLATIRDI. ARTIK DEĞİL...
 
 

NATO DORUKLARI DARBE

HATIRLATIRDI. ARTIK DEĞİL...

 

Galatasaray Lisesinde öğrenciydim. Beyoğlu caddesi göstericilerin tercih ettikleri yerdi. Binlerce insan yürür ve bizlerde merakımızdan okulun demir parmaklıklarına yapışıp seyrederdik. O günlerin modasıydı. Demoktrat Parti yerden yere vurulur ve sadece CHP’nin sözüne güvenilirdi. İsmet Paşa hayranıydık.

 

Bugün geriye dönüp bakıyorum da, hemen o günlerde  gençliği ayaklandıran, sokaklara döken ve askeri tahrik edip ihtilali körükleyen meğer İsmet Paşa ve CHP’den başkası değilmiş.

 

Oysa Paşamıza toz kondurmazdık.

 

Çok iyi hatırlarım, böylesine bir kargaşa içinde NATO doruğu toplanmıştı. Başbakan Menderes  sokağa çıkma yasağı ilan ettirip, Üniversite gençlerinin gösterilerini engelleyebilmişti.

 

NATO toplantısında sadece soğuk savaş koşulları konuşulmuştu. Türkiye’nin oynayacağı rol övülmüş, Türk ordusunun kahkamanlığı uzun uzun anlatılmıştı.

 

Ardından darbe geldi.

 

12 Mart 1970 müdahelesinde de NATO rüzgarı Türkiye’de esmişti. Soğuk savaşın en hareketli yılları yaşanıyordu. Türkiye’de herşey askeri gözetim altında tutuluyordu. NATO açısından en büyük tehlike solcularda. Ne olursa olsun, sol görüldüğü yerde ezilmeliydi ve bu şanlı görev de Türk Silahlı Kuvvetlerine verilmişti. 12 Mart’ta Silahlı Kuvvetler içinde sosyal adalet arayışındaki bir kıpırdanmanın hissedilmesi dahi, Demirel hükümetine ültimatom yollanıp sivil yönetime el konmasına yetmişti.

 

Ancak en önemlisi ve derine ineni 12 Eylül 1980 darbesiyle gerçekleşecekti.

 

NATO doruğu 1979’da Ankara’da toplandığında, Genelkurmay Başkanı Kenan Evren’in yeşil ışığı aldığı ve düğmeye basmaya hazır olduğu bilinmiyordu.

 

Yanlış anlaşılmasın,  bütün bu darbe girişimlerinde, Türk Silahlı Kuvvetleri hiçbir zaman NATO’dan izin almamıştır.NATO da TSK’ye darbe yapması önerisinde bulunmamıştır. Adımlar daima TSK’dan kaynaklanmış, ancak müdaheleyi yapacak olanlar mutlaka Pentagon’ un (yani NATO askeri komitesinin patronu sayılan ABD’nin) nabzını tutmuşlardır. Washington ve Brüksel’den ters bir tepki gelmeyeceğini garantiye aldıktan sonra hareket etmişlerdir.

 

O dönemlerde NATO (yani Washington) için de, önemli olan Demokrasi ve İnsan Hakları değil, Sovyetler Birliğine karşı istikrarlı ve askerin gözetiminde yaşayan bir Türkiye’nin varlığı idi.

 

Darbelerden sonra, NATO’nun Avrupalı üyeleri gürültü çıkarır, Ankarayı kınar,  ancak Washington  anlayışlı açıklamalar yaparak, dolaylı desteğini verir ve sorun büyük oranda kapanırdı.

BİRDE BUGÜNKÜ

DURUMA BAKIN...

 

Bugün ise bambaşka bir dünya’da yaşıyoruz.

 

Artık Demokrasi ve İnsan Hakları, sadece NATO’nun Avrupalı üyeleri açısından değil, Washington tarafından dahi “ vazgeçilmez koşul “ sayılıyor.

 

Askeri bir darbe, düşünülemeyecek bir gelişme sayılıyor.

 

Türk kamuoyu açısından da durum aynı.

 

Eskiden, TSK’nın müdahele hakkı toplumun büyük bölümü tarafından sorgusuz kabul edilirdi. Bugün, belki bir azınlık hala darbeciliği savunuyor olabilir, ancak Türk kamu oyu hangi gerekçeyle olursa olsun, bir askeri müdaheleyi kabul etmez.

 

Daha da önemlisi, Türk Silahlı Kuvvetleri – belki farklı düşünen bir azınlık bulunabilir- artık müdahele kitabını kapattığını göstermektedir.Artık bambaşka bir ortamda yaşıyoruz. Belki hala kuşku ve kaygılarımız var. Ancak olumsuzlukları düzeltebilmek için, artık eskisi gibi “Aman paşam gelin bizi kurtarın” demiyoruz. Paşalar da, gerçek işlerinin iç politikayı düzene sokmak olmadığını, böyle bir gereksinme olduğu taktirde asıl Sivil Toplumun harekete geçmesi gerektiğini görüyorlar ve bunu da açıkça söylüyorlar.

 

İşte neredeyse 44 yıllık bir aradan sonra, bugün tekrar NATO doruğu ile buluşuyoruz.

 

Nereden nereye gelmişiz.

Bizim kadar, hatta bizden daha da fazla NATO değişmiş. Bambaşka bir dünyaya girmişiz. Bunları görüp memnun olmamak elde mi ?



Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
 
 
BU KATEGORİDEKİ EN ÇOK OKUNAN 25 YAZI
- CEMAAT, AK PARTİ'DEN DESTEĞİNİ ÇEKEMEZ...
- Alper Görmüş koskoca iki cilt kitap yazmış. Okudukça yüzüm kızardı...
- PKK İLE SERT BİR SAVAŞ DÖNEMİNE GİRİLİYOR...
- CUMHURBAŞKANI İLE BAŞBAKAN ARASINDA NE FARK VAR?
- Öcalan...
- ÖCALAN SIRADAN BİR MAHKUM DEĞİL Kİ...
- Rüya görmeyelim. PKK böyle tasfiye edilmez
- Davutoğlu efsanesi gerçek mi, yoksa balon mu?
- PKK İKİYE BÖLÜNÜYOR
- RUSYA GÜNDEMİNDE, PKK-ÇEÇEN VE GAZ VAR
- Türkiye artık kararını vermeli…
- TÜRKİYE’DEKİ, 70 BİN ERMENİYİ VATANDAŞ YAPIN...
- Referandumda neden “Evet” oyu kullanacağım?
- MEDYA TERÖRE HİZMET Mİ EDİYOR?
- Kürt kökenli olsanız, ne dersiniz?
- Hadi bir defa başladık...
- BAŞBAKAN BM'DE "DİZEL MOTORU" GİBİYDİ...
- PKK VURUYOR, ANCAK KIŞKIRTAMIYOR...
- Siyaset karşı saldırıya geçti
- BİZE BAKIŞLAR DEĞİŞİYOR...
- Önceki günkü “darbecilik genlerimizde vardı” başlıklı yazım çok yankı yaptı. Aslında...
- Başbuğ, Kozmik odayı açarak doğrusunu yaptı…
- Başbakan için hepimizin farklı görüşü var. Kimimiz için bir devrimci...
- İRAN REJİMİ, KENDİNİ KURTARACAK MI?
- ÖCALAN DAVASINDA, DİKKAT ETMEMİZ GEREKENLER…