Mehmet Ali Birand
 
BU MANTIKLA, AB İLE MÜZAKERE OLMAZ
 
 

BU MANTIKLA, AB

İLE MÜZAKERE OLMAZ

 

Bu konuya daha önce de değinmiştim,  tekrarlamak istiyorum.

           

Adalet Bakanı Cemil Çiçek’in bir konuşması beni uyarmıştı. “AB ile müzakere sürecine girmeden önce AB’nin getireceği değerleri gerçekten isteyip istemediğimizi iyice tartışmamız gerekir.” demişti.

           

Son derece doğru bir saptamaydı.

           

Ardından, Yalım Eralp aynı konuya değindi.

           

“Bu entellektüel düzeyle AB müzakerelerini kaldıramayız” dedi. Hem MANŞET programında söyledi, hem de Tercüman’daki köşe yazısında değindi.

           

Gerçekten büyük bir sorunla karşı karşıyayız.

           

Avrupa Birliği ile son derece uzun  bir görüşme sürecine girmek üzereyiz, ancak henüz kafalarımız hazır değil. Avrupa Birliği’nin ne olduğunu, ne anlama geldiğini, hangi değerleri benimsediklerini bilmiyoruz. Toplum olarak bambaşka bir planette yaşar gibiyiz. Hadi kamuoyunu bir yana bırakalım, acaba entellektüel kesimimiz ne yaptığını, ne dediğini biliyor mu ?

           

Hayır.

           

Üniversitelerimizdeki konuşmalara bir bakalım. Hocalarımızın Avrupa Birliği hakkında neler düşündüklerine şöyle bir göz atalım. Gazetecilerimizi dinleyelim. Köşe yazarlarını okuyalım. Siyasetçilerimizin söylediklerine bakalım.

           

Karşı karşıya bulunduğumuz manzara gerçekten korku verici.

           

Toplumun temelini oluşturan bilim adamlarımız, gazetecilerimiz, yazarlarımız ve siyasetçilerimizin önemli bir bölümünün Türkiye hakkındaki görüşleri ile Avrupa Birliğinin getireceği değerler birbirlerinden çok farklı.

           

Bizler galiba nereye gittiğimizi bilmiyoruz.

Avrupa Birliğinin görüşmeler sırasında kabul etmemizi isteyeceği değerlerin farkında değiliz.

 

İşin kötü yanı, kimse araştırmak ve öğrenmek de istemiyor.

 

Oysa biz ne isek, nelere alışmışsak AB tam tersi...

 

-         Tam üye olmak için büyük çaba harcadığımız Avrupa Birliğinde “egemenlik”, bizim anladığımızdan çok farklı. Bugüne kadarki gibi herşeyin Ankara’nın emrinde olduğu, Ankara’nın her dediğinin yasalaştığı dönem kapanıyor. Ankara artık istediğini istediği gibi yapamayacak.

-         Toprak bütünlüğünü korumak, Azınlık kelimesine alerji duymak, Alevilere nefes aldırmamak, kökten dincilerden korkmak gibi gerekçelerle dahi olsa, insan hakları- fikir özgürlükleri kısıtlanamayacak.

-         Ankara istediği ekonomik kararları alamayacak, bütçeden istediği gibi harcamada bulunamayacak. Bol keseden para dağıtamayacak, paralel ekonomiyi kontrol altına sokacak, kara para dönemi kapanacak.

-         Dış politika konularında da, Türkiye istediği gibi politika uygulayamayacak. Brüksel’e sormak, 25 diğer ortak ülkeye danışmak zorunda kalacak.

-         Kürt sorunu bugünkü gibi askıda tutulamayacak. Seçim barajını indirip Kürt temsilcileri - beğenmesek dahi- Meclis’e kabul edilecek, PKK için genel af çıkarılacak ve Güneydoğu’ya gerçekten yatırım yapmak zorunda kalınacak.

-         Ermeni sorununda soykırım iddiaları saçmalığından kurtulabilmek için yepyeni bir yaklaşım benimsemek durumunda kalınacak, karşılıklı özür dileme dahil, cesur adımlar atılacak.

-         Güney Kıbrıs resmen tanınacak.

           

BİZ İSE BAŞKA HAVALARDA

YAŞIYORUZ.

 

Bizler ise hala kendi dünyamızda yaşıyoruz.

 

Avrupa Birliğinden, Kopenhag Kriterlerine uyum sağlamamız için gelen her uyarıyı “egemenliğimiz elden gidiyor” çığlıklarıyla karşılıyoruz.

           

Hala egemenlik haklarımızın önemli bir bölümünü Brüksel’e bırakmayı başından itibaren kabullenmek zorunda olduğumuzu bilmiyormuşuz gibi davranıyoruz.

           

Hala Bağımsızlık savaşı döneminde yaşıyoruz.

           

Yabancıların ülkemize komplo kurduklarına inanıyor ve buna karşı direniyoruz.

           

Eğer bunları tartışmaz ve üzerinde belirli bir uzlaşıya varamazsak, 17 Aralık tarihini beklememeliyiz. Aksi halde AB ile görüşmelerin her aşaması çok kanlı olacak demektir.

           

Bunu yapmaya ne kendi kendimize hakkımız olmalı, ne de Avrupanın 25 ülkesini oylamalıyız.



Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
 
 
BU KATEGORİDEKİ EN ÇOK OKUNAN 25 YAZI
- CEMAAT, AK PARTİ'DEN DESTEĞİNİ ÇEKEMEZ...
- Alper Görmüş koskoca iki cilt kitap yazmış. Okudukça yüzüm kızardı...
- PKK İLE SERT BİR SAVAŞ DÖNEMİNE GİRİLİYOR...
- CUMHURBAŞKANI İLE BAŞBAKAN ARASINDA NE FARK VAR?
- Öcalan...
- ÖCALAN SIRADAN BİR MAHKUM DEĞİL Kİ...
- Rüya görmeyelim. PKK böyle tasfiye edilmez
- Davutoğlu efsanesi gerçek mi, yoksa balon mu?
- PKK İKİYE BÖLÜNÜYOR
- RUSYA GÜNDEMİNDE, PKK-ÇEÇEN VE GAZ VAR
- Türkiye artık kararını vermeli…
- TÜRKİYE’DEKİ, 70 BİN ERMENİYİ VATANDAŞ YAPIN...
- Referandumda neden “Evet” oyu kullanacağım?
- MEDYA TERÖRE HİZMET Mİ EDİYOR?
- Kürt kökenli olsanız, ne dersiniz?
- Hadi bir defa başladık...
- BAŞBAKAN BM'DE "DİZEL MOTORU" GİBİYDİ...
- PKK VURUYOR, ANCAK KIŞKIRTAMIYOR...
- Siyaset karşı saldırıya geçti
- BİZE BAKIŞLAR DEĞİŞİYOR...
- Önceki günkü “darbecilik genlerimizde vardı” başlıklı yazım çok yankı yaptı. Aslında...
- Başbuğ, Kozmik odayı açarak doğrusunu yaptı…
- Başbakan için hepimizin farklı görüşü var. Kimimiz için bir devrimci...
- İRAN REJİMİ, KENDİNİ KURTARACAK MI?
- ÖCALAN DAVASINDA, DİKKAT ETMEMİZ GEREKENLER…