KARAOĞLAN’A
TEŞEKKÜR EDERİZ
Bülent Ecevit’in siyaset sahnesinden ayrıldığını açıklaması, Türkiye’nin en çalkantılı, istikrarsızlıklarla dolu, sürekli kendi kendiyle kavga ettiği, kimlik arayışıyla geçen 35-40 yıllık bir döneminin tümüyle kapandığının işareti sayılmalı.
Böylesine zor bir süreçte Ecevit’ler yaşamımızı, düşünme şeklimizi, hatta konuşmalarımızı dahi etkilediler. Türk siyaset tarihi yazılırken, Karaoğlan’lara özel bir yer verilecektir. Toplum olarak sevapları ve günahlarıyla Ecevit’lere teşekkür borçluyuz. Bizlerin daha rahat etmemiz, Türkiye’nin daha müreffeh olması için çırpındılar. Bıkmadan usanmadan, gece gündüz demeden bizler için çalıştılar. Uyguladıkları politikaları sevmedik, oyumuzu vermedik, kızmadılar. Beğendik, iktidar yaptık teşekkür ettiler. Şimdi onlara teşekkür etme sırası bizde.
NEZAKET VE İLKE
GETİRDİ...
Bülent Ecevit’in politikalarını benimsemeyebilirsiniz, ancak Türk siyasetine öylesine önemli katkıları olmuştur ki, bunları yadsıyamazsınız.
Herşeyden önce Karaoğlan politika dilini değiştirdi.
“Sayın” kelimesini soktu. Sadece politikacılara değil, medya’ya ve kamuoyuna, hitabetin önemini gösterdi. Sahte olmayan nezaketiyle, hepimizi etkiledi. Efendiliği, kendine karşı eleştirilerin dozunu dahi azalttı. Konuşmasının başında “siz” sonuna doğru “sen” demedi. Kibarlığını, en zor anlarda dahi bırakmadı.
Daima güzel bir Türkçe kullandı. Kasabalı Türkçesi ile halka daha yakın olduklarını sananları utandırdı. Diliyle (hem Türkçesi, hem İngilizcesiyle) toplumların (yerli ve yabancı) hayranlıklarını kazandı. Bizi de gururlandırdı.
Politikaya sol’u taşıdı. Hemde, solculuğun vatan hainliği sayıldığı dönemde bunu başardı.
1960-90 yıllarında politikacılık “sözündü durmamak, insanları aldatmak, bol yalan söylemek ve her koşula göre tutum değiştirmek” olarak algılanırdı. Sol-sağ çatışmalar, asker-sivil kavgaları alıp yürümüştü. Ecevit, işte bu kargaşa ortamında, kendi ilkeleriyle dik duran bir lider olarak ortaya çıktı. İlkelerinden sapmadı. Bir siyasetçi için dik durmanın ne kadar önemli olduğunu gösterdi.
Bence tek kusuru (tabii bu çok kişisel bir değerlendirmedir) son yıllarda hem Türkiye’nin, hem dünya’nın değişimini tam olarak yakalayamadı veya bu değişimi benimsemedi.
Türk toplumunun, özellikle 1999’da Öcalan’ın yakalanmasından sonraki hızlı değişimini, kurduğu koalisyon sürecindeki tepkilerin boyutunu kavrayamadı veya kavrayacak zamanı olmadı.
Yine de, döneminin kapandığını ve yaşamı sırasındaki liderlik yarışından çekilip, partisine yeni bir kaptan bulması gerektiğini anlayan tek lider oldu.
Ne olursa olsun, Karaoğlan bizim insanımızdı ve sadece bizler için didindi.
Teşekkür ederiz.
Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
|