Mehmet Ali Birand
 
ALMAN BAŞBAKANI İLE KONUŞURKEN...
 
 

ALMAN BAŞBAKANI İLE

KONUŞURKEN...

 

Bugün bütün hem POSTA’da, hem de CNN TÜRK’te okuyup izlediğiniz Alman Başbakanı Gerhard Schroder ile Berlin’de konuştum.

     

Önce biraz Berlin’den söz etmem gerekir.

 

Doğu-Batı Berlin ayırımı yaşandığı dönemlerde dolaştığım bu kent, şimdi inanılmaz derecede değişmiş. Almanya’nın eski Doğu Almanya’yı Batının düzeyine getirebilmek için yılda 100 milyar Euro harcaması meyvalarını vermiş. Doğu Berlin inanılmaz şekilde değişmiş. Almanya öylesine yatırım yapıyor ki, bir süre sonra bu ektiklerini biçecek ve yine Avrupayı boynuzlarından sürükleyecek bir konuma gelecek.

 

Alman Başbakanı yaklaşık 6-7 yıldır hiçbir Türk gazetecisinin önüne oturup, yarım saatlik bir görüşme yapmadı. Ayaküstü veya yazılı gerçekleştirilen söyleşileri saymıyorum. Sanıyorum, Türk basınından kaçınmasının nedeni, iç politikadan kaynaklanıyordu. Türkiye’ye göz kırpmak hiçbir Alman politikacısı için hayırlı haber sayılmıyordu.

 

Peki, şimdi ne değişti ?

 

Alman Başbakanı artık Türkiye konusunda bir karar almış.

           

Bu karar çok riskli olmasına rağmen, liderliğini gösterip, AB kapılarının Ankara’nın yüzüne kapanmasının ortaya çıkaracağı depremi çok iyi değerlendirmiş.

           

Artık lafını esirgemiyor. Oy kaybına uğrasa dahi, Türkiye’yi oynatmak istemiyor. Son derece net konuşuyor. Kelimeleri ağzında gevelemiyor. Hiçbir anlama gelmeyen sözler söylemiyor.

 

KAPIDAN İÇERİ GİREN

ADAM GÜLER YÜZLÜYDÜ

           

Görüşmeyi Berlin’in tam ortasındaki ultra modern binada yaptık.

           

Bundan önceki deneyimlerimden dolayı ağzım yandığı için, son dakikaya kadar kuşku içindeydim. Tam Başbakanlık basın sözcüsüne “herhangi bir yol kazası yok değil mi ? “ diye soruyordum ki, arkamdan gelen bir ses “neden yol kazası olacakmış? Ben söz verdim mi tutarım” dedi.

Döndüm, Schroder ile karşı karşıya kaldım.

           

Kendimi tutabildim. Bir süre önceki randevumuzun son dakikada iptal edildiğini hatırlatmadım. Eminim haberi dahi olmamıştır.

           

Orta boylu, 61 yaşına rağmen pırıl pırıl, beyazsız saçlar ve parlayan gülücüğü ile size bakan bir insan. Belli ki, o gün canını sıkan bir olay yaşamamış. İyi uyumuş veya dinlenmiş. Bütün bu unsurlar bir söyleşinin başarılı veya başarısız olmasını son derece etkilediği için, ilk dikkat ettiğim unsurlardır. Suratı asık liderlerden korkarım. Ya diyalog kuramazsınız veya beklediğiniz yanıtları alamazsınız.

           

Alman Başbakanı bu açıdan tahminlerimin ötesinde rahattı. Bu sayede de son derece rahat ve güzel bir söyleşi yapabildim.

           

Başbakan Schroder’i dinledikten sonra rahatladım.

           

Bundan sonra, özellikle Almanya’dan kaynaklanacak bir son dakika manevrası beklemiyorum. Daha da önemlisi, Alman Başbakanının “Fransız Devlet Başkanı Chirac’ ın Türkiye konusunda söz verdiğini ve Almanya ile Fransa arasında bir anlaşma bulunduğunu” söylemesiydi.

           

Hatta neredeyse bana “neden Fransa konusunda böylesine kaygı duyuyorsunuz?“ diyecekti.

           

Başkan Chirac adına adeta güvence verdi.

           

Başbakanın bu açıklaması bence, Türkiye ile tam üyelik müzakerelerinin başlayacağı ve bunun da (daha önce yazdığım gibi) 2005 yılı içinde gerçekleşeceğinin en önemli teminatıdır. Her zaman yol kazalarıyla karşılaşılabilir, ancak bu olasılığın dışında, Türkiye hedefine yakınlaşmaktadır.

 

ÖZEL STATÜ VEYA KÜÇÜK

OYUNLARA YER YOK...

           

Benim izlenimim, Almanya’nın Türkiye ile oyun oynanmasını istemediği gibi, başka ülkelerin oyun oynamalarına da izin vermek istemediği şeklinde.

           

Dikkatimi çeken diğer bir nokta, AKP hükümeti hakkındaki görüşleriydi.

           

İktidara geldiklerindeki kuşkularını saklamadı. Ancak hemen ardından atılan adımların herkesi şaşırttığını ve sürpriz etkisi yaptığını da saklamadı. Konuşmasından, kamera öncesinde ve sonrasındaki sözlerinden de anladığım kadarıyla, Tayyip Erdoğan’a güveniyor. Söz verdiği taktirde tutan bir lider olarak görüyor. Bir zamanlar Tansu Çiller için sık sık tekrarlanan “söz verip tutmayan Türk lider “ sözünün değiştiğini ilk defa gördüm.

           

Alman Başbakanı ile konuşmanın en büyük avantajı, kamera karşısında söylenenler değil. Ayaküstü yapılan sohbetin açtığı kapılar.

           

Açıkçasını söyliyeyim, hepimiz memnun olalım.

           

Türkiye doğru yolda ilerliyor.

           

Karamsarlığı bir yana bırakalım ve gerçekleştirdiklerimizin tadına varalım.

           

Ben varıyorum, darısı karamsarların başına...



Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
 
 
BU KATEGORİDEKİ EN ÇOK OKUNAN 25 YAZI
- CEMAAT, AK PARTİ'DEN DESTEĞİNİ ÇEKEMEZ...
- Alper Görmüş koskoca iki cilt kitap yazmış. Okudukça yüzüm kızardı...
- PKK İLE SERT BİR SAVAŞ DÖNEMİNE GİRİLİYOR...
- CUMHURBAŞKANI İLE BAŞBAKAN ARASINDA NE FARK VAR?
- Öcalan...
- ÖCALAN SIRADAN BİR MAHKUM DEĞİL Kİ...
- Rüya görmeyelim. PKK böyle tasfiye edilmez
- Davutoğlu efsanesi gerçek mi, yoksa balon mu?
- PKK İKİYE BÖLÜNÜYOR
- RUSYA GÜNDEMİNDE, PKK-ÇEÇEN VE GAZ VAR
- Türkiye artık kararını vermeli…
- TÜRKİYE’DEKİ, 70 BİN ERMENİYİ VATANDAŞ YAPIN...
- Referandumda neden “Evet” oyu kullanacağım?
- MEDYA TERÖRE HİZMET Mİ EDİYOR?
- Hadi bir defa başladık...
- Kürt kökenli olsanız, ne dersiniz?
- BAŞBAKAN BM'DE "DİZEL MOTORU" GİBİYDİ...
- PKK VURUYOR, ANCAK KIŞKIRTAMIYOR...
- Siyaset karşı saldırıya geçti
- BİZE BAKIŞLAR DEĞİŞİYOR...
- Önceki günkü “darbecilik genlerimizde vardı” başlıklı yazım çok yankı yaptı. Aslında...
- Başbuğ, Kozmik odayı açarak doğrusunu yaptı…
- Başbakan için hepimizin farklı görüşü var. Kimimiz için bir devrimci...
- İRAN REJİMİ, KENDİNİ KURTARACAK MI?
- ÖCALAN DAVASINDA, DİKKAT ETMEMİZ GEREKENLER…