FRANSA, TÜRKİYE’DEN
NEDEN KORKUYOR ?
Başbakan Erdoğan’ın Fransa gezisi tüm kuşku ve kaygılara rağmen iyi geçti. Beklenen olumsuzluklar yaşanmadı. Zira herkesin beklentisi, Fransız Cumhurbaşkanının kamu oyu baskısını veya önümüzdeki yılın ilk yarısında yapılacak olan AB Anayasası referandumunu bahane edip, daha önceki tutumuna oranla geri adım atması veya bu anlama gelebilecek muğlak sözler söylemesiydi.
Chirac bunu yapmadı. Tutumunun değişmediğini söyledi ve gösterdi.
Türk heyeti de şimdilik rahat etti.
Paris’te konuyu yakından izleyenlerle konuştum ve aynı soruyu sordum:
“Neden? Fransa gibi büyük bir ülke Türkiye ile müzakerelerin başlamasından neden kaygılanıyor ? “
Bir noktanın altını iyice çizelim. Sokaktaki Fransızın umurunda bile değil. Onun gündeminde ne AB, nede Türkiye var. Burada sözünü ettiğimiz kesimler, siyasi partiler, sivil toplum örgütleri, Avrupa veya Ortadoğu uzmanları, askerler yani özetle ülkenin yönetiminde sesini duyuranlardır.
Sorularıma da şöyle açıklamalar aldım:
1) TÜRKİYE BÜYÜKLÜĞÜ İLE KORKUTUYOR.
Türkiye’nin büyüklüğü, hem coğrafi hem de nüfusuyla ortaya koyduğu manzara insanları korkutuyor. Bir ucu ege ve balkanlarda, öbür ucu Irak’ta, diğeri de Kafkaslarda. Nüfusu yakında 80 milyonu geçecek. Üstelik ülkenin bir bölümü zengin, öbür bölümü çok fakir.Başka bir deyişle, hem çok paraya mal olacak, hem de bu fakir haliyle Avrupa’nın yönetiminde büyük bir ağırlık sahibi olacak.
Bu listeye bir de, ırkçıları ve müslüman denince tüyleri diken diken olanları eklediğimiz taktirde, manzara yeterince anlaşılıyor.
2) AB’ NİN KONTROLÜ KAYBEDİLECEK.
Sadece Türkiye değil, Türkiye’nin katılmasıyla inanılmaz bir boyuta ulaşacak olan Avrupa Birliği de Fransayı korkutuyor. Zira 30 üyeli bir AB’nin kontrolü, eski 9 veya 15 üyeli AB’nin kontrolüne benzemeyecek. Hele buna bir de, Türkiye’yi Amerika’nın uydusu gibi görenleri de eklersek, sanırım durum daha iyi anlaşılır.
3) İÇ POLİTİKA ETKENLERİ
Türkiye konusundaki kuşkuların bir diğer bölümünün altında iç politika nedenleri de var. Türkiye’yi destekleyen Başkan Chiracı vurmak isteyen tüm siyasi formasyonlar, bu muhalefet mesajlarını Türkiye üzerinden gönderiyorlar.Chiraca her kızan, en zayıf noktası olarak gördüğü Türkiye konusuna yükleniyor.
4) ERMENİ ETKENİ
Buna bir de Ermeni etkenini eklemekte yarar var. 450 bin oy potansiyeli olan zengin, Fransız toplumuyla kaynaşmış ve etkili mevkilere gelmiş bir kesimden söz ediyoruz. Yıllardan beri büyük bir başarıyla sürdürdükleri ve Türkiye’nin de sadece seyirci olarak katılabildiği lobi faaliyetlerinin meyvalarını topluyorlar. Geçmişte Türkiye sahayı o kadar boş bıraktı ki, Ermeniler artık Fransızlara soykırıma uğradıklarını kabul ettirdikleri gibi, şimdi Fransız Ermenisi olarak, AB’ye girmek isteyen Türkiye’ye faturanın çıkarılmasını istiyorlar. Doğrusu, çok abartmamakla birlikte, siyasiler üzerinde etkili de oluyorlar.
CHİRAC BAŞARABİLİR Mİ,
YOKSA İŞİ ZOR MU ?
Fransız Cumhurbaşkanı’nın işi son derece zor. Ancak ümitsiz değil. Eğer son dakikada çok önemli bir gelişme yaşanmazsa, Chirac’ ın dediği kabul edilir. Şimdiye kadar birçok defa örnekleri görüldüğü gibi, Devlet Başkanı ile İktidar partisi ters düşebilirler. Dış politika kararları Cumhurbaşkanına ait olduğundan dolayı, Chirac’ın sözü kabul edilir.
Chirac tutumunu değiştirirse, o zaman yapılabilecek birşey kalmaz. Ancak bu saatten sonra çok güç. Eğer Türkiye sürprizler yaratıp, ne bileyim partiler kapatır, insanları hapislere atar ve bindiği dalı keserse, başka. Yoksa Başkan Chirac, eski Başkan Mitterand’ın görüşlerini sürdürmekte ve Avrupa’nın ancak Türkiye ile büyük bir güç olabileceğine inancını sürdürüyor.
Bütün bunları okuduktan sonra, Fransayı çantada keklik gibi de görmemek gerekir. Uluslararası ilişkiler öylesine kaygandır ki, bir bakarsınız bugün evet diyenler yarın karşınıza hayır’cı olup dikilivermiş.
Bugün için rahat edebiliriz.
Yarından itibaren yeni bir gün başlayacak ve yeni hesaplar yapılacak.
Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
|