İÇ İŞLERİMİZE
DAHA ÇOK KARIŞACAKLAR
Eller üstünde taşıdığımız Avrupa Birliği ile birden bire kötü kişi oluverdik. En önemlisi de, Başbakan Erdoğan’ın, uzun süredir unuttuğumuz bir kavramı yeniden gündeme getirmesi oldu: İç işlerimize karışmayın.
Erdoğan’ın bu sözleri söyleme yeri, zamanı ve etrafındaki kişilere (AKP il başkanları) baktığımızda, işin daha çok bir iç politika gösterisi olduğunu anlıyoruz, ancak yine de eski bir kavramın tekrar doğuşunu da görmezden gelemiyoruz.
“İç işlerimize karışamazsınız.”
Ebkiden Devletler bu cümlenin arkasına saklanarak herşeyi yapardılar. İnsan Hakları ayaklar altına alınır, Askeri darbeler gerçekleştirilir, faili meçhul cinayetler işlenirdi.
Eski dönemler artık bitti.
Şimdi, belirli ilkeler çerçevesinde herkes herkesin iç işlerine karışıyor. Kimse kendi başına buyruk hareket edemiyor. İnsan Hakları ve Demokrasiye uyum gösteremediğiniz taktirde, herkes kapınızı çalıp sizi uyarıyor.
Hele Avrupa Birliğinde bu uygulama daha da yaygın.
AB üyesi olan ülkeler adeta bir kontrat imzalıyrlar. Hangi kurallara uyulacağını saptıyorlar. Eğer biri kontrata uymazsa, başta AB Komisyonu olmak üzere hepsi, uyumsuzluk gösterinin üstüne yükleniyorlar.
Bütçe disiplinine uymayan, Almanya ile Fransa açıkça hırpalanıyor, ekonomik kurallara uymayan İtalya cezalandırılıyor vs...vs...
İÇİŞLERE KARIŞILMASINI
ASIL TÜRKİYE İSTEDİ
Şimdi gelelim Türkiye’nin durumuna.
AB’nin kapısını çalan, tam üye olmak istediğini ve bunun için tüm kurallara uyacağını söyleyen Türkiye’dir. Hem de birçok AB ülkesinin “Hayır, daha gelmeyin. Henüz erken. İlerki yıllarda üyelik düşünürüz.” Demesine rağmen, Ankara ısrar etti.
AKP hükümeti AB’den , “eksiklerinin ilerleme raporlarında çok net bir biçimde yazılmasını” açıkça istedi. AB Komisyonunun genel veya muğlak kelimeler kullanmamasını özellikle irca etti. Başbakan Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Gül, bunu Verheugen’e bizzat söylediler.
AB Komisyonu da bu nedenle “iç işlerimize” karışır oldu. Hangi önlemi alırsak nasıl bir sonuçla karşılaşacağımızı hangi yasalar çıkar veya çıkmazsa neler olabileceğini açıklar oldu.
Şimdi bir türlü anlayamadıkları, bizim kalkıp şikayet etmemiz. Şaşırıyorlar. “Kardeşim, siz istememiş miydiniz?” diye soruyorlar.
DAHA DA FAZLA
KARIŞACAKLAR
Eğer biz bu yola devam edeceksek, bu duruma alışmak zorundayız. Önümüzdeki yıllarda, özellikle tam üyelik müzakereleri başladıktan sonraki dönemde AB iç işlerimize daha da fazla karışacaktır. Üstelik sadece siyasi kriterlerde değil, ekonomik kriterler de gündeme girecek ve üzerimizdeki baskı artacak.
Avusturya’ya Başbakanını değiştirten AB, tam üyelik adayı Türkiye’ye de karışacak. Eğer bundan rahatsız olacaksak, şimdiden bu işten vazgeçelim. Veya şikayeti bırakalım.
Boş yere kendi kendimizi sinirlendirmeyelim.
Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
|