REJİMİ BİZLER
KOLLAMALIYIZ
Türk toplumunun nedense, yıllardır beyni yıkanmış ve koşullandırılmış. TSK’yı haklı nedenlerle rejimin bir sigortası, bir güvencesi olarak görmüş. Askeri adeta zorla iç politikaya kendi elleriyle sokmuş veya böyle alıştırılmış.
Ben dahil hepimiz yıllarca “Aman, Askerimizi yıpratmayalım. Günün birinde bizimde ihtiyacımız olur. Bizi yine asker kurtarır” demedik mi?
Buna da içtenlikle inandık.
Kimseler de çıkıp bize “Neden askerinize bu sorumluluğu yüklüyorsunuz. Neden rejimin bekçiliğini, gerçek görevi olması gereken Sivil Toplum Örgütlerine, polis ve jandarmaya vermiyorsunuz?” demedi. Daha doğrusu, rejimi koruma ve kollama konusunda asker dışında başka yöntemlerinde bulunduğunu söylemedi.
Bu durum bizim de işimize geldi. Oturduğumuz yerden, elimizi taşın altına sokmadan, sokağa çıkıp hakkımızı aramadan, başımız sıkışınca veya sevmediğimiz bir iktidar olunca, hemen “Paşam neredesin. Gel bizi kurtar. Vatan elden gidiyor” diye bağırdık.
Paşalar da geldiler.
Kimi zaman kışkırtıldıkları için zoraki geldiler, kimi zaman da istedikleri için geldiler.
Ancak artık dönem değişti, dünya değişti. 1960-80 arasında değiliz. Artık istesek veya isteseler dahi asker gelemez. Kazara gelirse, yaratacağı depremin altından ne biz nede onlar kalkabilir.
Bundan dolayı, hepimizin değişen koşullara uyum sağlayamayız gerekiyor. Artık laik-demokratik rejimimizi askere değil, polise, jandarmaya, Sivil Toplum Örgütlerine ve hukuka emanet etmeyi öğrenmemiz gerekiyor.
Atatürk’ün miras bıraktığı bu Cumhuriyeti bizler korumazsak, emin olun bundan sonra asker hiç koruyamaz.
Asker bizi düşmana karşı koruyacak, bizlerde rejimimize sahip çıkacağız.
Bunun başka yolu yok.
Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
|