Mehmet Ali Birand
 
DENKTAŞ, YİNE TÜM KIBRISLILARI KUCAKLADI
 
 

DENKTAŞ, YİNE TÜM

KIBRISLILARI KUCAKLADI

 

Bu köşeyi izleyenler gayet iyi bilirler, New York’a gitmeden önce Cumhurbaşkanı Denktaş’ın müzakerecilik görevini bırakması gerektiğini defalarca yazmıştım. Uzun yıllara dayanan karşılıklı bir sevgimiz olmasına rağmen, istemeyerek sert eleştirilerde bulunmuştum.

 

Nedeni de açıktı...

 

Sayın Denktaş o dönemde Annan planını yok etmeye çalışıyordu. Masaya oturulmamasını savunuyordu. Sadece söylemekle kalmıyor, son derece geniş bir lobi çalışması yapıyordu. TSK içinde müttefikler arıyor, anadolu halkının ayaklanmasını istiyordu. Hükümetin genel yaklaşımına karşı bir cephe oluşturuyordu.

 

İşte böyle bir ortamda  yine de müzakerecilik görevini sürdürmesi, yapılacak görüşmelerin başlamadan başarısızlığa mahkum edilmesi  anlamına gelirdi ki, bu tutum, Türkiye’ye sadece zarar verirdi.

 

Bundan dolayı ben de Denktaş’ın çekilmesini önermiştim.

           

Ardından, bir geçiş dönemine girildi.

 

Hükümet, AB ülkeleri nezdindeki Büyükelçilerimizi topladı ve söylediklerini dinledi. Bu sözler politikaların saptanmasında hayati derecede etkili oldu ve hükümet kendi içinde “çözüm“ kararı verdi. Son sözün Annan’a bırakılmasının, ülkemizin uzun vadeli çıkarları açısından gerekliliğini saptadı. Kararını verdikten sonra da, Cumhurbaşkanlığı ve Türk Silahlı Kuvvetleri ile danıştı. Onların da görüşlerini alıp, müzakere pozisyonunu kesinleştirdi.

 

Bu defa Ankara’ya Cumhurbaşkanı Denktaş, Başbakan Talat ve Dışişleri bakanı Denktaş geldiler. Kendilerine politikalar anlatıldı ve Denktaş kabul ettiği taktirde, müzakereciliği sürdürmesi rica edildi. Hükümet çok olgun davrandı . En sert muhalifi olan Talat da, Denktaş’tan rica da bulundu .

           

C.Başkanı Denktaş, Ankara’da gördüğü kararlılık karşısında, Türkiye’yi yanlız bırakmak ve istifa etmek yolunu seçmedi. Cumhurbaşkanı’nın Türkiye sevgisi, bağrına taş basmasına ve Annan planını benimsemese dahi, “belki bazı değişiklikler yapabilirim“ diyerek  New York’ta masaya oturmasına  yol açtı.

 

Denktaş New York’a giderken de kuşkuluydu. Rahatsızlığını da hiç saklamıyordu. Ancak müzakerelere başladığı andan itibaren, muhalefetini hiçbir şekilde masaya yansıtmadı.

 

New York’ta istediklerinden belki azını elde edebildi, ancak yine de masadan kalkmadı. Türkiye’ nin işini zorlaştırmadı. Kişisel görüşlerini kendine sakladı ve varılan anlaşmaya imzasını koydu.

 

                                    DENKTAŞ BUNDAN SONRA

                                   MÜZAKERECİ KALMALI

 

Artık olanlar oldu.

 

Türk tarafı, New York’ta bir takvimin altına imzasını koymuş oldu.

 

İmzalardan biri de Rauf Denktaş’a aittir.

 

Şimdi eminim, muhalif çevreler onu rahat bırakmayacaklardır. Damarına basacaklar ve kamp değiştirmekle, hatta “ haklı davaya ihanet etmekle” (CHP sözcüsü Öymen’in dokundurduğu gibi) suçlayacaklardır.

 

KKTC Cumhurbaşkanı bu oyuna gelmemeli ve müzakereciliği de bırakmamalıdır. New York’ta sergilediği tutumu sürdürmelidir. Ona bu yakışır. Üstelik artık anlaşmaya varılmış ve tünele girilmiştir. Cumhurbaşkanı muhalefet etse dahi birşey değiştiremeyecektir. Oysa masada kaldığı taktirde halkının çıkarlarını daha iyi savunabilecektir. Türkiye’nin işini zorlaştırmayacak, aksine kolaylaştıracaktır.

 

Masada kalıp çözüm için mücadele ettiği ve Türk Toplumunu AB’ye sokan anlaşmayı imzaldığı taktirde, tarihteki doğru yerini alacaktır. 1960-70’ lerde yok olma aşamasındaki bir toplumu, bugün AB üyesi yapmanın gururunu yaşayacaktır.

 

Aksi halde, artık dönüşü olmayan bir süreçte sürekli muhalefet edecek ve sonunda istifa edip çekilecek. Anlaşmayı da engelleyemeyecek ve bir süre “bizim huysuz başkan” diye anıldıktan sonra, unutulup gidecek.

 

Yazık değil mi?

 

Denktaş buna layık bir insan mı?

 

Tam aksine bence Sayın Denktaş, toplumunu Avrupa Birliğine taşımanın gururunu yaşamalıdır.

 

1 Mayıs günü yapılacak olan törende, Papadopulos’un yanında başkaları değil, o  bulunmalıdır.

 

Anlaşmadan sonra büyük bir olasılıkla Ada’ya geleceğinden söz edilen ABD Devlet Başkanı Bush, bir yanına Papadopulos’u alacaksa, öbür yanına da Denktaş’ı almalıdır.

 

Eğer Denktaş muhalefetini sürdürüyor olsaydı, bunu New York öncesinde veya New York görüşmelerinin sonunda istifa eder ve çekilirdi. New York belgesini imzalayıp, KKTC’yi bu tünele soktuktan sonra artık geri dönüşü olmayan bir noktaya gelinmiştir.

 

Bu defter büyük ölçüde kapanmıştır.

 

İşte bütün bu gerekçeleri alt alta koyduktan sonra söylüyorum:

 

Denktaş içine sindiremese, bağrına taş bassa dahi, müzakereciliği sürdürmeli ve muhalif görüşmelerinin üstüne- New York’ta olduğu gibi- sünger çekmelidir.

 

Ona yakışanı da budur.

 

Bizimde, bundan böyle tüm desteğimiz onunla birlikte olacaktır.

 

Eski defterler kapanmış, yeni bir süreç başlamıştır. Hepimizin yapıcı olması gerekmektedir.

 

Bu tünelden kazançlı çıkacağımızdan da kimsenin kuşkusu olmamalıdır.



Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
 
 
BU KATEGORİDEKİ EN ÇOK OKUNAN 25 YAZI
- CEMAAT, AK PARTİ'DEN DESTEĞİNİ ÇEKEMEZ...
- Alper Görmüş koskoca iki cilt kitap yazmış. Okudukça yüzüm kızardı...
- PKK İLE SERT BİR SAVAŞ DÖNEMİNE GİRİLİYOR...
- CUMHURBAŞKANI İLE BAŞBAKAN ARASINDA NE FARK VAR?
- Öcalan...
- ÖCALAN SIRADAN BİR MAHKUM DEĞİL Kİ...
- Rüya görmeyelim. PKK böyle tasfiye edilmez
- Davutoğlu efsanesi gerçek mi, yoksa balon mu?
- PKK İKİYE BÖLÜNÜYOR
- RUSYA GÜNDEMİNDE, PKK-ÇEÇEN VE GAZ VAR
- Türkiye artık kararını vermeli…
- TÜRKİYE’DEKİ, 70 BİN ERMENİYİ VATANDAŞ YAPIN...
- Referandumda neden “Evet” oyu kullanacağım?
- MEDYA TERÖRE HİZMET Mİ EDİYOR?
- Hadi bir defa başladık...
- Kürt kökenli olsanız, ne dersiniz?
- BAŞBAKAN BM'DE "DİZEL MOTORU" GİBİYDİ...
- PKK VURUYOR, ANCAK KIŞKIRTAMIYOR...
- Siyaset karşı saldırıya geçti
- BİZE BAKIŞLAR DEĞİŞİYOR...
- Önceki günkü “darbecilik genlerimizde vardı” başlıklı yazım çok yankı yaptı. Aslında...
- Başbuğ, Kozmik odayı açarak doğrusunu yaptı…
- Başbakan için hepimizin farklı görüşü var. Kimimiz için bir devrimci...
- İRAN REJİMİ, KENDİNİ KURTARACAK MI?
- ÖCALAN DAVASINDA, DİKKAT ETMEMİZ GEREKENLER…