Mehmet Ali Birand
 
BUNUN ADINA MİLLİYETÇİLİK DENMEZ
 
 


BUNUN ADINA

MİLLİYETÇİLİK DENMEZ

 

Ülkemizde en büyük enflasyon MİLLİYETÇİLİK alanında yaşanıyor. Herkes Milliyetçi.

 

Hatta bazıları, diğerlerinden daha Milliyetçi olduklarını ispatlayabilmek için olağanüstü bir çaba harcıyorlar. Müthiş bir rekabet yaşanıyor.

  

Ülkücüler, bir süre seslerini duyuramamanın verdiği sinirlilikle olacak, son dönemlerde yine ön plana geçmeye çalışıyorlar. Fazlasına gerek yok,  Kürdün K’sı, Ermeni’nin E’si, AB uyum yasaları ve Annan planının A’sı dahi sinirlenmelerine ve tepki göstermelerine yetiyor. Onlara göre, yaptıkları sadece Demokratik  haklarını kullanmak (!). Ancak nedense kimse bunu böyle anlamıyor ve tepkilerin muhatapları, tehdit edildikleri izlenimine kapılıyorlar (!). Ne olursa olsun, Ülkücüler Milliyetçilik bayrağını başka hiçbir Sivil Toplum Örgütüne bırakmaya niyetli değiller.

 

CHP’ DE MİLLİYETÇİLİK

YARIŞINA GİRDİ...

 

Meclis’ teki Partiler arasında da bir yarış var. Baksanıza CHP bile, Ararat filmini yasaklamadığından dolayı Kültür Bakanı Mumcu’yu tebrik edip, suçlamalara karşı savunup destekleyeceğine, sırf muhalefet yapma uğruna, Mumcu’yu  yerden yere vuruyor ve Meclis’ e soru önergesi veriyor. Yani daha gerisinin de geleceğinin sinyalini veriyor.

  

Bir de, CHP’nin neden oy kaybettiği sorgulanıyor (!). Sosyal Demokratların bekledikleri vizyonu veremeyen, Devleti herşeyin üstünde gören, AB’yi kucaklamayan, Kıbrıs’ta statükocu davranan CHP’yi, bu ülkenin gençleri neden benimsesinler ki...

 

ASKERLER ARASINDA BİLE

MİLLİYETÇİLİK  YARIŞI VAR...

 

Son gelişmeler, Milliyetçiliğin bayrağını taşıyan Silahlı Kuvvetler içinde dahi böyle bir rekabetin izlerini gösteriyor.

  

Cumhuriyet Gazetesinde yayınlanan son belgelerin içeriğine bakıyorum, bunların sızdırılmış olmalarını değerlendiriyorum, Kara Kuvvetleri Komutanı’nın bazı gazetecilere zaman zaman söylediklerini okuyorum, Ankara kulislerinde dolaşan söylentileri dinliyorum, bazı emekli komutanların yaptıkları özel veya TV konuşmalarını duyuyorum ve bütün bunların sonunda da, sanki bazıları bazılarından daha Milliyetçi olduklarını ispatlamaya çalışıyorlarmış izlenimini ediniyorum.

  

OYSA GERÇEK MİLLİYEÇİLİK

BURALARDAN GEÇMİYOR...

 

  

Bizim Milliyetçilerimiz yanlış şeytanları dövüyor, yanlış tutumlar benimsiyor ve etkinliklerini göstermeleri gereken asıl alanları bırakıp, popülist yaklaşımları tercih ediyorlar.

  

İşte birkaç örnek...

  

Ararat filmini engellemek için bunca çaba harcayanlara sormak isterim:

  

Türk toplumunun ne kadar hoşgörüşüz, ne kadar tahammülsüz olduğunu göstermek mi Milliyetçiliktir, yoksa Ermeni iddialarının aksini ispatlamak için filmler çevrilmesini, belgeseller yapılmasını, kitaplar yazılmasını teşvik etmek, ilgili resmi veya resmi olmayan kuruluşları sıkıştırmak, hatta gerektiğinde onları baskı altına almak mı, gerçek Milliyetçiliktir.

  

Kıbrıs’ ta şehit verdiğimiz gerekçesiyle uzlaşı için gerçekçi adımları “vatana ihanet”  olarak görüp ayaklananlara sormak isterim: 

  

Türkiye’yi tarihinin en güç dönemlerine sokma pahasına, Kıbrıs’ta en olabilir çözümü engellemek mi, yoksa uzun vadede Kıbrısı ve Kıbrıs Türklerini kurtaracak formüller için çalışmak mı Milliyetçiliktir. Kıbrıs’ ta şehitlerine sahip çıkarken, bu ülkeyi kurtaran Çanakkale savaşında kaybettiklerimizin Gelibolu yarımadasındaki mezarlıklarıyla hiç ilgilenmemek mi asıl Milliyetçiliktir.

  

Bu listeyi daha uzatabilirim.

  

Lütfen ucuz Milliyetçilik gösterilerini bırakalım.

  

Milliyetçilik postu altındaki iktidar kavgasına da bir son verelim. Zira artık Pandora kutusu açıldı ve cinler dışarı çıktı. Onları bir daha kutuya sokamazsınız...

 

 

 

 

 

 

TÜRKİYE’ NİN ÇOCUKLARI,

NE YAZIK Kİ DÖKÜLÜYORLAR

 

Tayfun Taliboğlu’nun Pazar günleri öğle saatlerinde NTV’de yayınlanan, çok akıllıca düşünülüp bulunmuş bir programı var. Adı: Türkiye’ nin çocukları.

  

Tayfun, Anadolu’nun dört bir köşesinde dolaşıyor ve kimi zaman ilkokul kimi zaman daha yüksek yaşlardaki çocuklarla konuşuyor. Geçen hafta Antalya’daydı ve 10-12 yaşları arasındaki bir grubu ekrana çıkardı.

  

İzlerken nasıl üzüldüm, bilemezsiniz.

  

Tayfun bunu herhalde “uyanın beyler. Nasıl bir genç kuşak yetiştiriyorsunuz görün” demek için yapıyor olmalı.

  

Çocuklardan biri, bilgisayar ile tanışmadığını söylüyordu.

  

İlgilenmiyormuş (!), sanki önemli de değilmiş gibi davranıyordu.

  

Bir diğeri, (Tayfun dahi hayretini saklayamadı) ülkemizin teknolojiye büyük ihtiyaç duyduğunu, bunun nedeni olarak da savaşlarda teknolojiye olan gereksinmeyi (!) gösteriyordu. Düşünebiliyor musunuz, o yaştaki çocuğun teknoloji ile ilişkisi veya düşüncesi, bir savaş olasılığında kullanılmasıyla sınırlı bırakılmış.

  

Başka bir çocuk, ya öğretmenlerinden, ya ailesinden veya okuduğu gazetelerden edindiği sloganlarla konuşuyordu. Çok çalışmayla herşeyin çözüleceğini anlatıyor, Devletin üstünlüğünün önemine inandığını söylüyordu.

  

Oysa Tayfun onlara, hayatlarını, yaşamlarını, okul  ve aileleriyle ilişkilerinden memnun olup olmadıklarını, bilgisayar ve teknolojiye yaklaşımlarını soruyordu. Çocukların dünyasına girmeye çalışıyordu.

  

Vah vah vah...

  

Çok telaşlandım. Çok hayal kırıklığına uğradım. Acaba bu sadece bir rastlantı mıydı, diye Tayfun’a sordum...” Aman abi, ben sana neler gösterebilirim. “ dedi.

  

Alarm zilleri çalmalı.

  

Paniklemeliyiz.

 Son derece yetersiz, kavruk, bilgisayardan ve teknolojiden uzak, adeta kışla edebiyatı ile kafası doldurulan bir kuşak yetiştiriyoruz.

  

Ülkemize asıl tehdit, ne PKK’dan, ne Kuzey Irak’tan, ne de Rumlardan geliyor. Geleceğimizi tehlikeye iten asıl tehdit, ilk ve orta eğitim sistemimizden, çocuklarımıza öğrettiklerimizden, öğretim araçlarından geliyor.

  

YÖK’teki dostlar, bırakın  Türban kavgasını, gelin biran önce bu büyük bataklığı kurutalım. Geleceğimizi biz böyle yetiştirdiğimiz gençlere nasıl bırakabiliriz ?

  

Asıl seferberliği, asıl tartışmaları bu yöne kaydırmalıyız.

  

 



Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.

 
 
BU KATEGORİDEKİ EN ÇOK OKUNAN 25 YAZI
- CEMAAT, AK PARTİ'DEN DESTEĞİNİ ÇEKEMEZ...
- Alper Görmüş koskoca iki cilt kitap yazmış. Okudukça yüzüm kızardı...
- PKK İLE SERT BİR SAVAŞ DÖNEMİNE GİRİLİYOR...
- CUMHURBAŞKANI İLE BAŞBAKAN ARASINDA NE FARK VAR?
- Öcalan...
- ÖCALAN SIRADAN BİR MAHKUM DEĞİL Kİ...
- Rüya görmeyelim. PKK böyle tasfiye edilmez
- Davutoğlu efsanesi gerçek mi, yoksa balon mu?
- PKK İKİYE BÖLÜNÜYOR
- RUSYA GÜNDEMİNDE, PKK-ÇEÇEN VE GAZ VAR
- Türkiye artık kararını vermeli…
- TÜRKİYE’DEKİ, 70 BİN ERMENİYİ VATANDAŞ YAPIN...
- Referandumda neden “Evet” oyu kullanacağım?
- MEDYA TERÖRE HİZMET Mİ EDİYOR?
- Hadi bir defa başladık...
- Kürt kökenli olsanız, ne dersiniz?
- BAŞBAKAN BM'DE "DİZEL MOTORU" GİBİYDİ...
- PKK VURUYOR, ANCAK KIŞKIRTAMIYOR...
- Siyaset karşı saldırıya geçti
- BİZE BAKIŞLAR DEĞİŞİYOR...
- Önceki günkü “darbecilik genlerimizde vardı” başlıklı yazım çok yankı yaptı. Aslında...
- Başbuğ, Kozmik odayı açarak doğrusunu yaptı…
- Başbakan için hepimizin farklı görüşü var. Kimimiz için bir devrimci...
- İRAN REJİMİ, KENDİNİ KURTARACAK MI?
- ÖCALAN DAVASINDA, DİKKAT ETMEMİZ GEREKENLER…