BUGÜN BÜYÜK BİR
KRİZ YAŞANABİLİR
BRÜKSEL.
Bugün öğle saatlerinden itibaren, Brüksel’in Schumann meydanına bakan, Bakanlar Konseyi binası bütün dikkatleri üstüne toplayacak.
AB’nin Türkiye doruğu, öğleden sonra başlayacak.
25 üye ülke ve Türkiye dahil dört aday ülke Başbakanları da orada olacaklar. Bu dorukta çok şey konuşulacak, ancak adı Türkiye doruğu kalacak.
Avrupa Birliği, hem kendi hem de Türkiye’nin geleceğini baştan sona değiştirecek bir karar alacak.
Karar, 25 liderin katılacağı yemekte oluşacak.
Liderler görüşlerini açıklayacaklar. İtirazı olanlar sesleri yükseltecek, aksi görüştekiler tutumlarını sürdürecekler. Üç nokta üzerinde karar alacaklar.
Türkiye ile müzakerelerin başlama tarihini saptayacaklar. Müzakerelerin niteliği (tam üyelik hedefi ve anlaşmazlık durumunda ne yapılacağı) kararlaştırılacak ve nihayet Kıbrıs paragrafını konuşacaklar.
Bu tartışmanın ne kadar devam edeceğini tahmin etmek imkansız. Eğer, Fransa, Almanya ve İngiltere kendi aralarında görüş birliğine varmışlarsa, Kıbrıs veya diğer bir üye ülke ne kadar itiraz ederse etsin, sonuç pek değişmez. Tabii, büyük bir kavga da çıkabilir. Rumlar büyük bir direniş gösterebilirler. Ancak prestijleri pek yüksek olmadığı için, sözlerini geçirebileceklerini sanmıyorum. Sonunda yine İngiltere’nin dediği kabul edilecektir. Kıbrıs sorunuyla sadece Londra ve Rumlar ilgileniyorlar. Diğerlerinin pek umurunda değil.
Yemekteki bu tartışmalar sırasında liderler arasında tam bir görüş birliği çıkarsa, sorun kalmayacak. Eğer görüş ayrılıkları devam ederse, konu yarın sabahki kahvaltı toplantısında yeniden ele alınacak.
En önemlisi de, saati henüz belirlenmeyen bu akşamki Chirac, Schröder-Erdoğan buluşması olacak. Son pazarlık bu üçlü arasında yapılacak.
Şu an için halen çözülümemiş iki önemli anlaşmazlık noktası var. Biri, müzakerelerde başarısızlık durumunda nasıl bir formül uygulanacağı, diğeri de başta serbest dolaşım olmak üzere bazı konularda sürekli yasaklamalar getirilmesi.
Türkiye bu iki noktada tatmin edilmediği taktirde AB önerisini reddedeceğini belirtiyor.
Özetle, son dakikada sıkı bir at pazarlığı yapılacak.
Benim tahminim, bu gece geç saatlerde veya yarın öğlene doğru bir sonucun alınacağı şeklinde.
KİM NE KAZANACAK ?
Türkiye beklediğini elde edecek mi ?
Bu sorunun yanıtı, bizim ne beklediğinize bağlı.
Eğer niyetimiz herşeyi almak, içinde rahatsızlık duyacağımız hiçbir şeyin bulunmamasını istiyorsak, böyle bir sonuca ulaşmak zor.
Avrupa Birliği ile kim müzakere yaparsa yapsın, hep aynı manzara ile karşılaşılır. Özellikle de kendi aralarındaki pazarlıklarda hiç şaşmaz. Herkes bir parçasını alır. Kimse istediklerinin tamamını kabul ettiremez. Önemli olan bir tarafın ”kazanması” değildir. Önemli olan bir uzlaşının bulunması ve sonuç alınmasıdır.
Genelde bizim müzakere anlayışımız farklıdır.
Bizim lügatimizde “uzlaşı” kelimesi, mutlaka “ödün vermek” anlamına gelir ve çok kötüdür. Bizim mutlaka her istediğimizi elde etmemiz gerekir.
İşte bu tip gözlüklerle okuyacaksak, doruk bildirisini beğenme şansımız son derece az olacaktır. Eğer AB’deki müzakere anlayışı ve genel yaklaşıma göre bir değerlendirme yapacaksak, o zaman -şu ana kadar elimize geçen bilgilere dayanarak- Türkiye’nin süprizlerle karşılaşılmazsa istediklerinin veya beklentilerinin büyük bir bölümünü elde edebileceğini söyleyebiliriz. Ancak şunun da bilinmesinde yarar var. Hala Türkiye’yi tatmin etmeyen iki sorunla karşı karşıyayız. Biri sürekli yasaklar diğeri de müzakerelerin başarısızlığı halinde ne yapılacağı ile ilgili paragraf.
Ancak hiç şaşırmayın, zira doruk bittikten sonra her iki tarafta zafer açıklamaları yapacaklar. İşin doğrusu da bu olacak.
Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
|