Mehmet Ali Birand
 
YAPAMAZSAN, ZORLA YAPTIRIRLAR
 
 

YAPAMAZSAN,

ZORLA YAPTIRIRLAR

 

Demokratikleşme yolunda adımlar atılıyorya, bir kıyamettir kopar oldu.  Bir bölümü felaket tellalları, diğer bölümü de tüm  güçlerini ülkedeki gerilimlerden alanlar, köşe yazılarında olsun, yaptıkları açıklamalarda olsun çığlıklar atıyorlar

 

-          Dış baskılar karşısında, her söyleneni yapıyoruz.

-          Üzerimizde oyunlar oynanıyor. Ülke’nin toprak bütünlüğünü hiç dikkate almadan, Avrupa Birliği ne derse hemen yerine getiriyoruz.

-          Türkiye bağımsızlığını kaybediyor ve kimse oralı olmuyor. Medya’da, hükümete yaranmak için hiç tepki göstermiyor. Aksine şakşakçılık yapıyor.

 

Öylesine yanlış, öylesine cehalet dolu, öylesine ard düşünceli bir yaklaşım ki, insan bu kişilerin söyledikleri veya yazdıklarına  nasıl inananlar çıkabiliyor, anlayamıyor.

 

Herşeyden önce, hepimizin bilmesinde çok yarar olan bir  uluslararası gerçek vardır:

 

Eğer siz büyük ve önemli bir ülke iseniz ve sizi yönetenlerin yaptıkları hatalar hem ülkeye hem de başkalarına zarar veriyor ise, o zaman dışardan baskılar başlar.

 

Eğer sizleri yönetenler alınması gereken kararları alamıyor, sadece seyrediyorlarsa, başkaları gelir ve dayatır.

 

Böyle bir olasılıkta iki seçeneğiniz vardır:

 

  1. “Benim iç işlerime karışamazsınız, egemenlik hakkımı  kullanıyorum. Bağımsız bir ülkeyim”  dersiniz.

 

O zaman da, içinize kapanır, iç istikrarsızlık  ve dış izalasyonla yaşamınızı  sürdürmeye çalışırsınız.

 

Tabii böyle bir durumda, 120 milyar dolarlık borcunuzu çevirebilmek için dış kaynaklardan kredi  dilenmemeniz, Avrupa Birliği üyesi olmak için de  çabalamamanız gereklidir.

 

  1. Veya uluslararası kurallara uyarsınız. Yani, Uluslararası camiaya dahil olur, Uluslararası kurallara uyum gösterir, herkesin oynadığı aynı oyunun bir parçası konumuna girer veya kaderinize boyun eğersiniz.

Biraz daha basitleştireyim...

 

Hem IMF’in kapısını çalıp stand-by anlaşması yapıp, ardından bu anlaşmayı gösterip dış bankalardan borç alıp, hem de  bu paraları har vurup harman savuramazsınız.

 

Sosyal sigortalarda giderek büyüyen delikleri görmezden gelemez, oy uğruna  hiçbir getirisi olmayan dev yatırımlara (işlemeyen havaalanları, bacası tütmeyen fabrikalar gibi) giremezsiniz.

 

Kemerinizi sıkmak ve sizden istenen önlemleri almak zorunda kalırsınız.

 

Hem Avrupa Birliğine girip, ülkeyi 1 inci lige çıkartmak için kolları sıvayıp, hem de Uluslararası temel insan hakları kurallarına uymamazlık edemezsiniz.

 

Üstelik bütün bu beklentileri de “sırf dışardan geldiği için” karşılamak kadar büyük “çağdışılık ve cahillik “ de olamaz.

 

Temel haklar ve özgürlükler artık biraz Uluslararası kuraldır. Bunları kendi halklarınızdan esirgeyemezsiniz.

 

Eğer ülkenizde ayrılıkçı güçler varsa, toprak bütünlüğünüz tehlikeye giriyorsa, güvenlik güçleriniz harekete geçer ve buna da kimse ağzını açamaz.

 

Ancak olağanüstü durumların dışında, bu mücadeleyi de yine temel hak ve özgürlükleri koruyarak, hukuk devletine saygı göstererek yapabilirsiniz.

 

Bunlar değişmez kurallardır. Bu kuralları uygulamaya zorlanmak, dış baskı değildir. Sizin öngörüsüzlüğünüz veya suçunuzdur.

 

NEYİ BİZ KENDİMİZ

YAPTIK, SÖYLER MİSİNİZ?

 

Şimdi bir de madalyonun öbür tarafına bakalım ve temel bir soruyu, kendi kendimizi aldatmadan yanıtlayalım:

 

Bugüne kadar  Türkiye’yi yönetenler hangi önemli adımı dış baskı olmadan attılar?”

 

Bana bir tek örnek vereni alnından öperim.

 

Türkiye Cumhuriyeti Devleti, hiçbir önemli adımı dış baskı olmadan atmamıştır. T.C. Devletinin, yani bizi yöneten seçilmiş ve atanmışların en temel kuralları “dayatma olmadıkça, kıpırdamamak yani statükoyu bozmamaktır”.

 

Nice ekonomik krizler geçildi. Hangisinde IMF veya dış kreditörler devreye girmeden TC Devleti harekete geçti?

 

Hiçbirinde...

 

Daima, ya borç istediğimiz ülkeler, bankalar veya Uluslararası kuruluşların dayatmaları sonucunda harekete geçilmiştir. En basit, en gözle görülen, mutlaka alınması gereken kararlar dahi dış dayatmaya bırakılmıştır.

 

Kürt sorununda da durum aynı değil mi?

 

Üstelik, tüm iç baskılara rağmen yerinden kıpırdatılamayan TC Devleti, sonunda nasıl adım atması gerektiğini anlayabilmişse, bu da tümüyle dış koşullardan kaynaklanmıştır.

 

Kıbrıs sanki çok mu daha farklı...

 

İşte bütün bunlardan dolayı, lütfen “yabancılar bize dayatıyor, ülke elden gidiyor”  edebiyatından vazgeçin.

 

Herşeyin başında ülke elden gitmiyor. Aksine, ülke çok daha istikrarlı ve güvenli bir konuma giriyor.

 

Ayrıca,  sen yap, oyunu doğru oyna da dışardan gelip seni gütmesinler...

 

Yalan mı?



Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
 
 
BU KATEGORİDEKİ EN ÇOK OKUNAN 25 YAZI
- CEMAAT, AK PARTİ'DEN DESTEĞİNİ ÇEKEMEZ...
- Alper Görmüş koskoca iki cilt kitap yazmış. Okudukça yüzüm kızardı...
- PKK İLE SERT BİR SAVAŞ DÖNEMİNE GİRİLİYOR...
- CUMHURBAŞKANI İLE BAŞBAKAN ARASINDA NE FARK VAR?
- Öcalan...
- ÖCALAN SIRADAN BİR MAHKUM DEĞİL Kİ...
- Rüya görmeyelim. PKK böyle tasfiye edilmez
- Davutoğlu efsanesi gerçek mi, yoksa balon mu?
- PKK İKİYE BÖLÜNÜYOR
- RUSYA GÜNDEMİNDE, PKK-ÇEÇEN VE GAZ VAR
- Türkiye artık kararını vermeli…
- TÜRKİYE’DEKİ, 70 BİN ERMENİYİ VATANDAŞ YAPIN...
- Referandumda neden “Evet” oyu kullanacağım?
- MEDYA TERÖRE HİZMET Mİ EDİYOR?
- Hadi bir defa başladık...
- Kürt kökenli olsanız, ne dersiniz?
- BAŞBAKAN BM'DE "DİZEL MOTORU" GİBİYDİ...
- PKK VURUYOR, ANCAK KIŞKIRTAMIYOR...
- Siyaset karşı saldırıya geçti
- BİZE BAKIŞLAR DEĞİŞİYOR...
- Önceki günkü “darbecilik genlerimizde vardı” başlıklı yazım çok yankı yaptı. Aslında...
- Başbuğ, Kozmik odayı açarak doğrusunu yaptı…
- Başbakan için hepimizin farklı görüşü var. Kimimiz için bir devrimci...
- İRAN REJİMİ, KENDİNİ KURTARACAK MI?
- ÖCALAN DAVASINDA, DİKKAT ETMEMİZ GEREKENLER…