KÜRT SORUNUNA
YENİ BİR SAYFA
Önümüzde büyük bir fırsat var. Eğer bu fırsatı iyi kullanabilirsek, ülke olarak çok rahat edeceğiz.
Kürt sorunundan söz etmek istiyorum.
Yıllar boyunca karşılıklı olarak çok hoyratça davrandık. Birbirimizi anlamadık veya anlamak istemedik.
Kürt kökenli vatandaşlarımızın bir bölümü Kürt milliyetçiliğine yapıştılar. Diğer bir bölümü terörden medet umdu. Bölücü yaklaşımla, toplumdaki cepheleşmeyi artırdılar.
Devlet yetkilileri de, bu yaklaşıma çok sert tepki gösterdi. Uzun süre ortadaki sorunu görmezden geldi. Ardından şiddet şiddeti getirdi. Buna bir de uluslararası kışkırtmalar eklenince iş çığırından çıktı. 30 bin insanımızı, 100 milyar doların üstünde kaynağımızı kaybettik. Üstelik bu kayıplar Kürdüyle, Türküyle birlikte hepimizi fakirleştirdi.
Artık dönem değişti.
Uluslararası koşullar, terörün defterden silinmesini zorunlu kıldı. 11 Eylül ile birlikte başlayan süreç terörle hiçbir sonuç alınamayacağını, sadece kayıplarla karşı karşıya kalındığını ortaya çıkardı.
Karşılıklı olarak, bu gelişmelerden gereken deneyimleri edindiğimiz için, artık tutumlarımızı yeniden saptayabiliriz.
YENİ AÇILIMLAR,
YENİ FIRSATLAR…
En önemli gelişme, Kürt kökenli vatandaşlarımızın arasında gözleniyor. Her şeyin başında da Güneydoğu halkının artık çatışma istememesi geliyor.
Bunun ardından, Leyla Zana ve arkadaşlarının serbest kaldıktan sonraki tutumları geldi. Dışarıdan bakıldığında Kürt çevrelerin kendilerine çeki düzen vermek, bölünmüşlüğü ortadan kaldırmak ve yeni bir demokratik anlayış içine girmek istedikleri seziliyor.
Türkiye’yi bölecek değil birleştirecek bir tutum aradıklarını ısrarla tekrarlıyorlar.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde de önemli değişimler var. Toplum artık savaş istemediğini, barış içinde refah düzeyini artırmayı düşlediğini açıkça ortaya koydu. Bu çerçeve içindeki en önemli diğer gelişme Türkiye’nin Kopenhag Kriterlerine uyum sağlamayı kabul etmesi ve önümüzdeki yıllarda yaşanacak müzakerelerde de bu kriterlerin daha da önem kazanacağının bilinmesidir.
Yani karşılıklı bir denge kurulmuştur ve bu dengenin değişmesi imkansız denecek kadar güçtür.
NELERi YAPMALI,
NELERİ YAPMAMALIYIZ?
Önümüze açılan bu süreçte hepimize önemli sorumluluklar düşüyor.
1- Kürt kökenli vatandaşlarımız, özellikle yeni siyasi parti için çalışan liderler, her şeyden önce terör konusundaki tutumlarını çok açık ve inandırıcı şekilde ortaya koymalı, PKK KONGRA- GEL defterini kapatmalılardır.
2- Kuracakları partinin sadece Kürt kökenli vatandaşlar için değil, tüm Türk vatandaşları için çalışacağını bizlere anlatmalılardır. Bunu da sadece sözle değil uygulamalarla göstermelilerdir.
T.C. Devleti ve Hükümeti de, bu açılıma yardımcı olabilmek için önemli bazı adımları atmalılardır.
1- Yüzde 10’lük barajı makul düzeylere indirmeli, toplumun her kesiminin siyasete katılımını sağlamalı, farklı gündemi olduğu gerekçesiyle yeni siyasi oluşumları zorla Meclis dışı bırakmamalıdır. Kürt kökenli olduklarından dolayı seçilmişleri dışlamamalı, sistem içine almalıdır.
2- PKK KONGRA- GEL mensuplarından, insan öldürmemiş olanlarına genel bir af çıkarılıp, acılarla dolu bu defter kapatılmalıdır.
BARIŞ KARŞILIKLI UZLAŞI
VE ÖZVERİ İLE SAĞLANIR
Eğer ülkemizde toplumsal bir barış sağlamak, tüm dikkatlerimizi AB müzakerelerine yoğunlaştırmak ve refah toplumu yaratmak istiyorsak, karşılıklı olarak özverilerde bulunmak zorundayız.
“Benim dediğim dediktir” mantığı ile bir yere varamayacağımızı bilmeliyiz.
Karşılıklı ödünler vereceğiz, belki de istemeyerek bazı adımlar atacağız.
Ancak emin olun sonunda hepimiz kazanacağız.
Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
|