TÜRKİYE, İSTEDİKLERİNİN
ÇOĞUNU ELDE EDİYOR
BRÜKSEL
17 Aralık’ta kötü bir sonuç çıkmasını isteyenleri hayal kırıklığına uğratacağım(!) Zira işler yavaş yavaş rayına oturmaya başlıyor. Gerginlikler azalıyor. Bunun en önemli nedeni de Fransa’nın tutumunda görülen belirgin esneklik.
Cumhurbaşkanı Chirac, hem kendi partisinden, hem de kamuoyundan gelen tüm baskılara rağmen, Türkiye’ye kapıyı kapatma anlamına gelebilecek, Ankara’da büyük tepki yaratacak tutumlardan vazgeçilmesi talimatını vermiş durumda.
Fransa’nın 17 Aralık’ta masaya koyacağı tutum bana şöyle açıklandı:
- Müzakereler (Türkiye’nin istediği gibi), 2005’in ikinci yarısında, kesin ve açık bir tarih verilerek başlatılacak.
- Müzakerelerin hedefi (Türkiye’nin istediği gibi) tam üyelik olarak açıkça belirtilecek, Özel Statü’ye hiçbir atıfta bulunulmayacak, müzakerelerin ucunun açık olduğuna dikkat çekilecek, anlaşmazlık durumunda ise Türkiye ‘nin rızası ile başka bir ilişki formülü oluşturulabilinecek.
Fransa’nın bu tutumu diğerleri tarafından da kabul edilirse, Ankara rahatlayacak.
Yukarıda saydığım iki nokta ve Kıbrıs paragrafları 17 Aralık Perşembe akşamı ve 17 Cuma sabahı liderler tarafından saptanacak. Bildirinin geri kalan maddeleri de Pazartesi günkü Dışişleri bakanları konseyinde kesinleştirilecek.
Türkiye için önemli olan, TARİH ve bu müzakerelerin TAM ÜYELİK hedefiyle yapılacağının açıklanmasıdır. Geri kalan maddeler ise, çeşitli AB ülkelerinin iç politika nedenleriyle koydurmak istedikleri unsurlardır.
Özetlersek, her iki tarafta “istediğimizi elde ettik” diyebileceklerdir.
Türkiye, müzakerelere başlayacak; AB’de kendi kamuoyuna bu müzakerelerin garantili bir tam üyelik sayılamayacağını, Türkiye’nin AB’ye katılmasının çok uzun süreceğini söyleyip gönül alacaktır.
Bunlara artık alışmamız gerekiyor. AB ile müzakerelerde kimse her istediğini elde edemez. Sizde vereceksiniz, karşı tarafta birşeyler verecek. Sonunda ise, sorun çözülmüş olacak.
Bizler bu tip olaylara alışmamış bir toplumuz. AB ise, hep böyle çalışıyor. Sert demeçler, kapıyı vurup çıkma mesajları genelde olumsuz yansıyor. Nitekim Ankara’dan kaynaklanan genel kati tutum birçok başkent’te rahatsızlık yaratmış bile...
Paris’te, Brüksel’de konuştuğum her yetkiliden aynı sözü duydum:
“Türkiye istediğini alacak. Zafer kazanacak. Bari içinize sindirin ve sevinin...”
Ben sanmıyorum.
Bizlerin alışkanlığı, en başarılı işte dahi negatifliği aramak, bardağın boş tarafını öne çıkartmaktır. Ağlamak, üzülmekten hoşlanırız. Kendimize güveneceğimize, kötülüklerin sorumluluğunu başkalarına atmayı tercih ederiz.
Bir defalığına farklı davranalım.
Ayrıntılarda kaybolmayalım.
17 Aralığın tadına varalım...
Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
|