Mehmet Ali Birand
 
BRÜKSEL’ DE TÜRKİYE ALKIŞLANDI..
 
 

BRÜKSEL’ DE TÜRKİYE

ALKIŞLANDI...

BRÜKSEL.

 

Yıllardan beri Avrupa Parlamentosuna gidip gelirim. Defalarca Türkiye hakkındaki toplantılara katılmışımdır. Hiçbirinde, bu defaki gibi bir hava ile karşılaşmamışımdır.

           

Genelde, başlığı TÜRKİYE olan bir toplantının duyurusu yapıldığında, hep aynı manzaralarla karşılaşırdık. Salonda 15-20 kişi olur ve bu katılımcıların önemli bir bölümünü de, Ermeniler, Rumlar ve vatandaşlıktan çıkarılmış Kürt grupların temsilcileri oluştururdu.

 

Oturum açılır açılmaz, hep bir ağızdan Türkiye’ye yüklenirlerdi.

           

Ermeniler uzun uzun Türkler tarafından nasıl soykırıma uğratıldıklarını anlatırlar. Ardından Rumlar, masum Kıbrıs’ın Türkler tarafından nasıl işgal edildiğini, Yunanistan’a karşı da ne denli bir tehdit oluşturduğunu, ballandıra ballandıra ortaya koyarlardı. Eğer kazara davetli birkaç Türk konuşucu varsa, onlar da ağızlarını açmalarıyla birlikte protestolarla karşılaşırlardı. Bu Türk temsilciler de, genelde resmi görüşlerin ötesine geçmeyen konuşmalar yaparlar, dolayısiyle inandırıcı olamazlardı.

           

Bu defa bambaşka bir manzara ile karşı karşıya kaldık.

           

Salon tıklım tıklım doluydu.

           

Hem Avrupalı parlamenterler, hem de parlamentonun dosyalarını, konuşma notlarını hazırlayan kadroları gelmişlerdi. Bu kişiler çok önemli zira, onlar ne yazarlarsa parlamenterler tekrarlarlar.

           

Yine kolay kolay göremediğimiz kadar, yabancı gazeteci gelmişti.

           

Türkiye konusunun nasıl bir titreşim yarattığı hemen belli oluyordu.

           

Türkiye’den gelen katılımcılar da, A takımının arasından seçilmişti. Resmi görüşleri değil,  kendi özgür düşüncelerini açıkladılar.

           

Adalet Bakanlığı Uluslararası İlişkiler Genel Müdürü Saadet Arikan dahi, resmi propaganda yapmadı. Yargı reformunu anlattı. Herkesi etkiledi. Devlet Bakanı Mehmet Aydın olaya son derece farklı yaklaştı.

           

Mehmet Altan, Cengiz Çandar, Özdem Sanberk, M.Ali Bayar, Semih İdiz, Emre Kongar, Muzaffer Akpınar, Tuğrul Kutadgobilik, İmregün Gencer, Davut Ökütçü, İsmet Berkan, Nazan Moroğlu, Emre Alkin, Aydın Dumanoğlu, Mehmet Dülger, Ayşe Kulin, kişisel değerlendirmelerini yaptılar.

           

Her biri ayrı ayrı renkli konuşmacılardı.

           

Yabancı konuşucular da, onlar kadar prestijli isimlerden oluşmuştu.

           

Avrupa Parlamentosu Alde grup başkanı Graham Watson, tek başına harikalar yaratan İtalyan liberal Emma Bonino, Veronique De Keyser, bir zamanlar Türkiye’ ye en büyük İnsan Hakları eleştirilerini yönelten Jonathan Sugden, İngiliz Andrew Duff, Davıd Barchard İtalyan Marco Panella, ünlü tarihçi Stephanos Yerasimos, Daniel Cohn Bendit, Michael Emerson, Gerald Knaus, Thanos Dokos, Daniel Gros, Joost Lagendijk ve  Parlamento Başkanı Borrell.                                     

           

Yabancı konuşucular da, Türkiye’nin katılmasıyla AB’nin nasıl güçleneceğini ve dirileceğini anlattılar. Türkiye’nin AB’ye yakınlaşması aleyhinde olanların sesleri, belki de ilk defa çıkmadı.

           

Arada da, fotoğraf sanatçısı Manuel Çıtak’ın sergisi ve en güzeli Ufuk ve Bahar Dördüncü kardeşlerin nefis bir piyano resitali vardı.

           

Anlayacağınız, Türkiye herşeyini ortaya koymuştu.

           

Tahmin edemeyeceğiniz kadar keyifli bir gösteri yaşadık.

           

Bizler konferansta tartışırken, dışarda da karar taslakları dolaşıyordu. Beklenenin aksine rüzgarlar hala ılıman esiyor.

           

Son dakikaya kadar birşey söylemek imkansız. Ancak önümüzde o kadar az bir zaman kaldı ki, bu gidişin birden bire değişmesi güç.

           

Yine konferansta konuştuğum yabancıların hemen hemen tamamı aynı noktada birleştiler:

           

“En önemlisi, Türkiye’nin bir tarih almasıdır. Müzakerelere başladıktan sonra, koşulları kimse hatırlamaz. İşki, siz niyetli olun ve asılın.”

           

Yarın, konferansta ileri sürülen ilginç notları size ileteceğim. Türkiye’de uzun yıllar (1980’lerde) görev yapmış eski bir gazetecinin sözüyle bu yazımı kapatmak istiyorum. Yanıma yaklaştı ve “Ben görmeyeli Türk eliti de çok değişmiş. Müthiş gelişmiş. Eskiden papağan gibi Dışişlerinin laflarını tekrarlamakla yetinirlerdi. Baktım da, bugünün Türkiyesi çok farklı.”



Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
 
 
BU KATEGORİDEKİ EN ÇOK OKUNAN 25 YAZI
- CEMAAT, AK PARTİ'DEN DESTEĞİNİ ÇEKEMEZ...
- Alper Görmüş koskoca iki cilt kitap yazmış. Okudukça yüzüm kızardı...
- PKK İLE SERT BİR SAVAŞ DÖNEMİNE GİRİLİYOR...
- CUMHURBAŞKANI İLE BAŞBAKAN ARASINDA NE FARK VAR?
- Öcalan...
- ÖCALAN SIRADAN BİR MAHKUM DEĞİL Kİ...
- Rüya görmeyelim. PKK böyle tasfiye edilmez
- Davutoğlu efsanesi gerçek mi, yoksa balon mu?
- PKK İKİYE BÖLÜNÜYOR
- RUSYA GÜNDEMİNDE, PKK-ÇEÇEN VE GAZ VAR
- Türkiye artık kararını vermeli…
- TÜRKİYE’DEKİ, 70 BİN ERMENİYİ VATANDAŞ YAPIN...
- Referandumda neden “Evet” oyu kullanacağım?
- MEDYA TERÖRE HİZMET Mİ EDİYOR?
- Kürt kökenli olsanız, ne dersiniz?
- Hadi bir defa başladık...
- BAŞBAKAN BM'DE "DİZEL MOTORU" GİBİYDİ...
- PKK VURUYOR, ANCAK KIŞKIRTAMIYOR...
- Siyaset karşı saldırıya geçti
- BİZE BAKIŞLAR DEĞİŞİYOR...
- Önceki günkü “darbecilik genlerimizde vardı” başlıklı yazım çok yankı yaptı. Aslında...
- Başbuğ, Kozmik odayı açarak doğrusunu yaptı…
- Başbakan için hepimizin farklı görüşü var. Kimimiz için bir devrimci...
- İRAN REJİMİ, KENDİNİ KURTARACAK MI?
- ÖCALAN DAVASINDA, DİKKAT ETMEMİZ GEREKENLER…