TÜRKİYE İSTEDİĞİNİ
ELDE ETTİ...
BRÜKSEL.
Türkiye AB Komisyonundan ne istiyordu ?
İlk gününden itibaren, Verheugen’in yazacağı raporun Türkiye’nin önünü açmasını istemişti. Yani öyle bir rapor çıksın ki, 17 Aralık günü bir araya gelecek olan 25 AB Devlet ve Hükümet Başkanı, Türkiye’nin Kopenhag Kriterlerini yeterince yerine getirdiğini ve müzakerelerin başlatılması için koşulların oluştuğunu açıkça ortaya koysun. Üye ülkelerin kaçamak yapacakları, topu taca atacakları bir ortam kalmasın. Zira unutmayalım ki, tüm üye ülke liderleri aynı şeyi söylediler: “Eğer Komisyon müzakerelerin açılabilineceğini belirten bir rapor verirse, bizde buna uyacağız.”
Eğer komisyon raporunda net olmasa, o zaman 25’ler çok kolaylıkla kaçabileceklerdi.
İşte Verheugen raporu bu olasılığı ortadan kaldırdı. Bugün hiçbir ülke, Türkiye’ye müzakere tarihi vermekten kaçmak için Komisyon raporunun arkasına saklanamayacak.
Bu açıdan, Türkiye istediğini elde etti.
Bazı Türk çevrelerde, Komisyon raporunun “müzakerelere hemen başlanması gerektiğinin vurgulanmaması” kuşkuyla karşılanıyor. Komisyon yetkilileri ise, bu konudaki kararın AB Konseyinin Kopenhag doruğunda zaten alındığını, dolayısiyle tekrarlanmasına gerek olmadığını belirtiyorlar. Ne olursa olsun Komisyon, tarih verme konusunu tamamen Devlet ve Hükümet Başkanlarına bıraktığı da ortada.
17 Aralık doruğunda müzakereleri başlatma tarihinde bir kaza olabilir mi? Beklenmedik bir gol yenebilir mi?
İşin o yanı hala kesin değil. Herşeye rağmen, bazı üye ülkeler verdikleri sözden dönebilir, Türkiye müzakerelerini geciktirebilir veya yeni koşullar koyabilirler.
Anlayacağınız, Türkiye iki devrelik bu maçın ilk devresini kazandı.
Şimdi geriye ikinci devre, yani 17 Aralık toplantısı kaldı.
İsterseniz, adım adım gidelim. 17 Aralığı önümüzdeki günlerde tartışalım ve bugün AB komisyonu raporunu incelemekle yetinelim.
TÜRKİYE İÇİN ÖZEL VEYA
KABUL EDİLEMEYECEK KOŞUL YOK
AB Komisyonu raporu hakkında herkes farklı şeyler söyleyecektir.
Kimileri bu raporu “teslimiyetin ilanı” olarak okuyacaklardır.
Ben önce AB Komisyonundaki uzmanlarla konuştum. Ardından Türkiye – AB konularını yakından izleyen Türk uzmanlara sordum. Verdikleri yanıtları şöyle özetleyebilirim:
- Türkiye için özel bir durum söz konusu değildir. Türkiye ile birlikte diğer adayların da uyacakları bir düzenleme yapılmıştır. Özellikle Romanya ve Bulgaristanın verdiği sözlere uyum sağlamamaları nedeniyle bu yol gidilmiştir. Diğer bir neden de, Türkiye konusundaki muhalifleri yatıştırmak ve üye ülke hükümetlerini iç politika açısından rahatlatabilmektir.
- Raporda belirtilen müzakere yöntemleri, getirilen kurallar ve sıralanan eksikliklerden hiçbiri Türkiyeyi rahatsız edici veya altından kalkılamayacak cinsten değildir.
- Türkiye AB’ye tam üyelik konusunda kararlıysa, bunu 20-25 yıl beklemeden gerçekleştirecek bir konuma gelmiştir. Müzakereler zor olacaktır ve sonuca gidilebilmesinin yüzde 50’si Türkiye’nin tutumuna bağlı, geri kalan yüzde 50’si de AB’nin iyi niyetine bağlıdır.
Sizin anlayacağınız, yarısı dolu, yarısı boş bir bardağa bakmaya benzer bir durumla karşı karşıyayız. Ben bardağın dolu yanına bakıyorum. Zira sonunda, ne olursa olsun Türkiye’nin AB’den çok daha fazla karlı çıkacağına inanıyorum.
Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
|