SURİYE, OLAYLARA
FARKLI BAKMAK İSTİYOR
Türkiye iki gündür Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esat’ı konuk ediyor. Tutumuyla, gençliği ve tevazuu ile Esat Ankara’nın kalbini kazanmasını bildi.
Eski sorunlar rafa kaldırılmış durumda. Bazı konularda ise tam bir görüş birliği var.
Güvenlik açısından baktığımız zaman, 1998 Ekim’inde imzalanan Adana mutabakatı beklenenden de iyi işliyor. Suriye toprakları üzernide olsun, Suriye’nin kontrolü altındaki Bekaa vadisinde olsun artık PKK’nın izine rastlanmıyor. Türk güvenlik kuvvetlerinin ricaları hemen yerine getiriliyor. Türk Silahlı Kuvvetleri yetkilileri, Adana anlaşmasının uygulanmasından son derece memnun olduklarını saklamıyorlar. Bu açıdan hiçbir sorun görünmüyor.
HATAY KONUSUNA
GELİNİRSE...
Bilirsiniz, Hatay’ın Türk sınırları içinde kalmasını Suriye hiçbir zaman resmen kabul etmemişti. Son yıllara kadar da, Türk-Suriye sınırının o bölümünü, turistik broşürlerde ve bazı tarih kitaplarında farklı çizerdi. Ancak, hiçbir zaman da çıkıp resmen bir talepte bulunmadı. Hiçbir resmi görüşmede bu konu açılmadı. Ne Suriye, ne de Türkiye sorunu tartışmadılar. Özellikle 90’lı yıllardaki PKK kavgası sırasında, Ankara kuşkulandı, buna rağmen bir tutum almadı. Zaten tutum almak, kendi sınırlarını tartışmaya açmak anlamına gelirdi ki, Türkiye böyle bir durumla karşı karşıya kalmamaya çok dikkat etti. Bundan dolayıdır ki, basın ile konuşmalarda “Hatay sorunu” değil, “yanlış çizilmiş haritalar” diye adlandırılarak konu dillendirildi.
Aslında Şam için bu konu çoktan kapanmış durumda.
Devlet Başkanı Esat, verdiği söyleşide bunu açıkça ima etti.
Ancak daha iki yıllık bir Başkanı olarak ortaya çıkıp “Türkiye’nin sınırlarını tanıyorum, Hatay’ı (İskendurun) bırakıyorum” diyemez. Başlıca nedeni de, İsrail işgali altındaki Golan tepeleri. İsrail’in, Türkiye’ye toprak veren Suriye’nin Golan tepelerinden de vaz geçebileceği izlenimini edineceği kaygısı var. Tabii bir de Suriye’nin muhafazakar (eski kafalar) kesiminin tepkisini hesaba katması gerekiyor.
Bu nedenlerle Esat pragmatik bir yaklaşım izliyor. Konuyu açmıyor, aksine küllenmesini ve yavaş yavaş unutulmasını tercih ediyor. Türkiye’ye mesajı da aynı: Sizde bu işi kurcalamayın, birlikte bu olayı unutalım. Aramızdaki ilişkiler güçlendikçe, Hatay sorunu haritalardan silinip gider.
Kısacası, Ankara isterse Hatay tarih sayfalarında unutulup bitecek. Kaşınırsa, Şam’da savunmaya geçecek ve konu dillenecek.
SU SORUNU DA
AYNI KONUMDA
İki ülke arasında uzun yıllar büyük tartışma konusu olan su sorunu da, Şam açısından eski önceliğini kaybetmiş gibi görünüyor.
Suriyeliler, 1957’de Özal ile imzaladığı mutabakatın uygulanış şeklinden memnun. Saniyede 500 metreküp su alıyorlar. Devlet Başkanı Esat, benimle görüşmesinde, “Su oldıkça alıyoruz” diyerek, eski şikayetlerden vazgeçtiklerini dahi ima etti.
Suriye temel tutumundan vazgeçmiş değil.
Hala 87 mutabakatında, Türkiye’nin verdiği sözü tutup, bu mutabakatı Uluslararası hukuka dayanan bir antlaşmaya dönüştürmeyi arzuluyor. 500 metreküp suyun 700 metreküpe çıkarılmasını da istiyor. Ancak, öncelikler listesine koymuyor. Eskiden olduğu gibi, Arap dünyasını Türkiye’ye karşı kışkırtmıyor, kampanyalar açmıyor.
Aslında, Türkiye’nin genel tutumunda da değişim gözleniyor. Ankara bürokratları eskiden “bizim verecek fazla suyumuz yok. Uluslararası anlaşmaya imza atıp elimizi kolumuzu bağlayamayız” der ve Suriye’ye sırt dönerlerdi. Şimdi, Uluslararası hukukunh giderek bizim aleyhimize işlediğini gördüklerinden ve de Suriye’nin yaklaşımına sempati arttığından olacak, yaklaşımlar esnemeye başlamış bile...
Özetle, su da artık büyük bir sorun değil...
KÜRT KONUSU
GÜNDEME GELİYOR.
Talihin cilvesine bakın ki, bundan 5 yıl öncesine kadar Türkiye ile Suriye’yi birbirinden ayıran Kürt sorunu, bugün iki ülkeyi ittifaka itiyor.
Suriye eskiden Kürt kartını elinde tutardı. Türkiye’den şikayetler geldikçe “siz önce kendi Kürt sorununuzu halledin “ diye yanıt verirdi.
Bugün olaylar öylesine gelişti ki, Türkiye ile Suriye bölgede bir Kürt Devleti kurulma olasılığı karşısında açıkça korkuyorlar. Bu gelişimi engelleyebilmek için kolkola giriyorlar. Ellerinden geleni yapmaya hazırlanıyorlar. Ortak bir polikita oluşturumaya çalışıyorlar. Türkiye ilk defa kendine bir müttefik bulmuş gibi görünüyor.
İKİ ÜLKE DE
BİRBİRİNE MUHTAÇ
Çok ince hesaplara girmeye gerek yok. Suriye, Türkiye’ye muhtaç; Türkiye’de Suriye’ye...
Türkiye için Suriye, Orta Doğu’ya ve Arap dünyasına açılan bir kapı. Yılda 25 kamuoyu Suriye üzerinden Orta Doğu ülkelerine ihraç malı taşıyor. Türkiye’nin Arah dünyası ile diyaloğu Suriye sayesinde daha normalleşiyor.
Suriye için Türkiye de Batı’ya, Balkanlara ve Kafkaslara açılış yolu. Amerika tarafından yutulmasını, İsrail tarafından vurulmasını engelleyebilecek bir unsur.
Her iki ülke yöneticileri artık eski hesapları bir yana bırakmalı, yeni bir sayfa açmalı ve yeni bir başlangıç yapmalılar.
Esat’ın bu gezisiyle ortaya çıkan bu fırsat kaçırılmamalı.
Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
|