AB AYAKLANDI,
PARİS’ TE PANİK VAR
BRÜKSEL.
Yaşamazsanız tam anlamıyla anlayamazsınız.
Avrupada muhafazakarlar ayaklanmış durumdalar. Gündemin en başındaki konu Türkiye’nin AB ile katılma müzakerelerinin başlaması. Komisyon raporunun yayınlanmasına çok az bir zaman kala, tüm gruplar Verheugen’in üzerine yürüyorlar. Onu suçluyorlar. Tek başına hareket ettiğini, kimseyi dinlemediğini ve Türkiye’yi desteklemek için elinden geleni yaptığını söylüyorlar.
Verheugen’i baskı altında tutan diğer grup üye ülke hükümetleri. Onların da kamuoyu tepkileri nedeniyle başları dertte. Verheugen’in raporuna mümkün olduğu kadar koşul koymasını istiyorlar. Bu sayede muhalefetlerinin tepkisinden de kurtulabilecekler. Türkiye’nin hemen tam üye olmayacağını, birçok koşul konduğunu söyleyebilecekler.
Dikkat ettim, Başbakan da durumun farkında. Alman Başbakanı ile Pazar günkü konuşmasından sonraki basın toplantısında, üstüne basa basa “Türkiye 17 Aralıkta tam üyeliğe girmiyor. Sadece müzakereleri başlatıyor” dedi.
FRANSA TAM ANLAMIYLA
PANİKLEMİŞ DURUMDA
Fransa’daki durum çok daha ağır.
Geçen hafta sonunu Paris’te geçirdim. Bir konferansa katıldım. Fransız gazetelerine baktım. Sadece Türkiye’den söz ediliyor.
Fransız Cumhurbaşkanı Chirac’ın sonunda iç baskılara dayanamayıp “Türkiye’nin tam üyeliği 10-15 yıl sonra referanduma konulacak ve halkın fikri sorulacak.” dedi.
Chrirac’ın bu kararı almasının nedeni, hem Avrupa anayasasını Türkiye konusundan ayırabilmek ve iç politika oyunlarında ön alabilmek. Yoksa, Chirac Türkiye’nin önüne dolaylı engel çıkartmıyor.
Üstelik, bu olayın bir başka yönünü de gözden kaçırmamalıyız. Türkiye, Avrupa Birliği ile 10 yıl müzakere yapıp anlaşmaya vardıktan ve hükümetler tarafından imzalandıktan sonra, Fransa bu anlaşmayı referandum sayesinde reddedemez.
Ayrıca unutmamak gerekir ki, Fransanın aldığı bu karar diğer üye ülkeleri de rahatlattı. Şimdi kamuoylarına dönüp “neden rahatsız oluyorsunuz, baksanıza Fransanın referandumu var“ diyebilecekler.
İşte bütün bu baskıları giderebilmek için AB Komisyonu raporu koşullar ve ek önlemlerle dolu çıkarsa hiç şaşırmayalım.
İstedikleri kadar koşul koysunlar, hiç önemli değil.
İstedikleri kadar referandum yapsınlar, hiç önemli değil.
Zira önemli olan, kesin bir tarihte müzakerelerin başlatılmasıdır. Bütün bu koşullar birkaç yıl içinde unutulup gidecektir. Geriye, başlamış müzakereler ve AB kapısına dayanmış bir Türkiye kalacaktır.
Önemli olan golün atılmasıdır. Top isterse taçtan veya avuttan gelsin. İçeri girdi mi? Hakem santrayı gösterdi mi ?
İş orada bitmiş demektir.
Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
|