GÜNEY KIBRIS’I TANIMA,
AB’ DEN TARİHE BAĞLI OLMALI
Başbakan’ın, AB genişleme törenine katılması ve verdiği mesajlar, Türkiye’nin Güney Kıbrıs hükümetini aşamalı şekilde tanımaya hazırlandığını gösteriyor. Bunlar, kimsenin beklemediği ve Uluslararası camiayı şaşırtan adımlardır. Aynı zamanda, Türkiye’nin hem Kıbrıs konusunda yakaladığı avantajları kaybetmek istemediğinin de işareti sayılıyor.
Dışişleri Bakanlığı Güney’in hemen tanınmasını planlamıyor. Kimse açıkça söylememekle birlikte, yıl sonunda AB ile müzakere tarihine bağlı şekilde, bu opsiyonu elinde tutmak istiyor.
Doğru yaklaşım da budur. Hemen tanınma değil, yıl sonuna kadar - niyetimizi ortaya koyup- beklenmesi en akılcı yaklaşımdır.
Dışişleri Bakanlığının genel yaklaşımı da, AB Konseyinin Aralık doruğunda müzakerelere başlama tarihi verdiği, Yunanistan ile Rum Yönetimi de veto kullanmayıp aksine yardımcı oldukları taktirde, Türkiye’nin Güney Kıbrıs’ı tanıyabileceğinin anlaşılması şeklinde. Kıbrıs konusunda atılması planlanan birçok adım da, müzakere tarihine endeksli şekilde elde tutuluyor.
Müzakere tarihi almış bir Türkiye’nin yaklaşımı ile tarih alamamış bir Türkiye’nin yaklaşımı çok farklı olacak.
Müzakere tarihi verilecek bir Türkiye, Güney Kıbrıs’ı tanıyacak, Annan planında bulunup KKTC halkı tarafından kabul edilen birçok adım atılacak ve gerginlikler giderilmesi yönünde büyük mesafe alınacak.
Müzakere tarihi reddedilecek veya kabul edilemeyecek kadar uzağa atılacak bir Türkiye (üstelik son derece kırgın ve kızgın bir Türkiye) Kıbrıs ve Ege’deki yaklaşımları farklı olacak. Hiç saklamayalım, bu son olasılık gerçekleşirse, kıyametler kopacak.
Bunu da doğal karşılamak gerekir. Hiçbir hükümet kamu oyundan gelecek büyük tepkiye rağmen, uyumlu bir politika izleyemez. İster istemez kendimizi gerilimli sularda bulacağız.
ŞİMDİ, AB VE ABD’ NİN
TUTUMLARI ÇOK ÖNEMLİ
Önümüzdeki hafta ve aylar son derece önemli.
Referandum sonrasında Avrupa Birliği ve Washington’un KKTC’yi yanlızlıktan kurtaracakları yolundaki sözlerini pratiğe nasıl yansıtacakları anlaşılacak.
AB Komisyonu bu konuda bir paket hazırlığına başladı. Washington da, AB’nin atacağı adımları tamamlayacağını açıkladı. Ancak kamu oyunun karnı vaatlere tok. Haklı olarak somut sonuçlar bekleniyor. Özellikle AB’nin vereceği karar çok önemli. Bu, hem Türk kamu oyuna, hem de Güney Kıbrıs yönetimine mesajlar verecek.
Eğer AB, Türk toplumunu ekonomik olarak güçlendirecek (Hava alanları ve limanlarını trafiğe açarak hem turizmi, hem de ihracatı teşvik etmek gibi somut önlemler başta olmak üzere) adımlar atamazsa, Türk kamu oyunda “AB iyi niyetli değil. Kıbrıs’ta çözüm aramıyor. KKTC’ye diz çökertmeyi planlıyor. Üstelik Türkiye’ yi de aldatıyor. Başka gerekçeler bulup müzakere tarihi vermeyecekler “ inancı yaygınlaşacak ve hükümetin sertleşmesi için baskılar artacaktır.
Böyle bir olasılıkta Papadopulos, bugün tepkilerle karşılanan HAYIR politikasının sonuç verdiğine inanacak, yaptığının yanında kaldığını, hiçte korkulduğu gibi cezalandırılmadığını görüp yüreklenecek ve katı yaklaşımını daha da arttıracaktır.
Böylece Kıbrıs sorunu ve Türkiye- AB ilişkileri içinden çıkılmaz bir hal alacaktır.
Bu olasılık, Türkiye’yi AB yolunda engellemek isteyen tüm iç ve dış güçlerin de işleri geleceğinden dolayı, alkışlarla karşılanacaktır.
Ümidimiz, AB ile ABD’nin önümüzdeki aylarda duyarlı davranmalarıdır. Yoksa, bir çuval inciri kendi ellerimizle berbat edebiliriz. Türkiye’nin iyi niyetini kötüye kullanmak, başta Yunanistan olmak üzere, herkese zarar verir.
Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
|