Mehmet Ali Birand
 
TÜRKİYE’YE AB SÖZÜ
 
 

TÜRKİYE’YE AB SÖZÜ


 

NATO Doruğu sırasındaki en önemli gelişme, hem Alman Başbakanı, hem Fransız Devlet Başkanı hem de  İngiliz Dışişleri Bakanının, Türkiye’ye  tam  üyelik müzakereleri için tarih verilmesi konusundaki görüşlerini açıklamasıydı. Bu açıklamaları tam metin aldım. Belki ilgilenenlerin  işine yarar. Hala “tarih verilmeyecek” diyenlere de gerçekleri gösterir.

 

Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac’ın 28 Haziran Pazartesi açıklaması:

 

Tarihi açıdan Türkiye Avrupalı bir ülke ve 40 yılı aşkın bir süredir Türkiye'ye bu katılım perspektifi tanındı ve tabii Fransa olarak belirtiyorum bunu ve Fransa'da hükümet başkanları, cumhurbaşkanları kim olursa olsun Aynı çizgide devam etti. 1999'da Helsinki Zirvesi'nde bu adaylık statüsü tekrar teyid edildi. ve Fransa Helsinki Zirvesi'nde hem Barnier tarafından hem de Başbakan Jospin tarafından temsil ediliyordu. Bu ilke sorunlarının ötesinde öyle zannediyorum ki bu bütünleşme gayet yerinde. Çünkü burası bir siyasi çıkar. Ekonomik çıkarımız yani Türkiye'nin modern, demokratik ve istikrarlı olması ve 1923'ten beri laikliği seçmiş bir Türkiye'yi bizimle, bizim grubumuzdan saymak son derece önemli. Bu nedenle tabii emsal yaratabilir, örnek teşkil edebilir. Bulunduğu bölgede fakat elbette AB ile bütünleşmeden önce bütün klüpler için aynı şeyler geçerli kurallara uymak gerekiyor. Kurallar da dediğimiz zaman bunlar da Kopenhag Kriterleri. Kopenhag Kriterleri'ne göre  insan hakları, hak ve özgürlükler ve serbest piyasa ekonomisi gibi kuralların yerine getirilmesi lazım. Tabii son yıllarda Türkiye'nin muazzam çabalar gösterdiğini biliyoruz. Özellikle mevzuat anlamında hukuksal alanda ve Kopenhag Kriterleri konusunda. Bunu kimse inkar etmiyor. Bu nedenle Avrrupa Komisyonu Ekim ayında Avrupa Konseyi'ne bir rapor verecek. Türkiye'nin tüm şartları yerine getirip getirmediğini ifade edecek bu raporda. Çünkü "reformlar hayata dönüştürüldü mü" konusunda bir cevap getirecek. Bu konuda benim şimdiden birşey söylemem sözkonusu olamaz.  Eğer Avrupa Komisyonu olumlu bir rapor yayınlarsa o zaman Avrupa Konseyi bu rapora dayalı bir şekilde müzakereleri başlatma kararını verebilecek fakat bu müzakere süresi uzun bir süreli ve zor olacak. Hem Avrupa için hem de Türkiye için. Çünkü tüm alanlarda siyasi ekonomik, kültürel, sosyal alanlarda birlikte çalışmayı öğrenmek zaman gerektirecek. Eğer Komisyon henüz Türkiye'nin hazır olmadığı konusunda tavır takınırsa o zaman Komisyo'nun ne önereceğine bakacağız. Fakat benim şahsi görüşümü belirtmem gerekirse Türkiye'nin gelecekte Avrupa ile bütünleşmesi her iki taraf için de mümkün olduktan sonra artık bu hareketin geri dönülmez bir sürece tekabül ettiğini söylemem gerekiyor.”

 

Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac’ın 29 Haziran Salı açıklaması:

 

Herşeyden önce (Alman Başbakanı) Schröder  ile aramızda görüş ayrılığı yok. İkinci olarak ben pozisyonumu daha önce de açıkladım, görüşümü tekrar etmeyeceğim. Bir diğer hatırlatma yapmak istiyorum. Burada bir ön koşul var. Komiser Verheugen’in  Ekim ayında komisyon adına sunacağı  rapor. Türkiye tarafından  Kopenhag Kriterlerinin yerine getirilmesi konusunda. İnsan hakları, serbest piyasa eknomisi gibi... Tabii biz nihai bir karar almadan önce bu raporu beklemekteyiz. Fakat benim şahsi görüşüme göre bu süreç  artık  geri dönülmez bir süreç.

 

İngiltere Dışişleri Bakanı Jack Straw’un 28 Haziran Pazartesi açıklaması

 

“Türkiye’ye tarih verilmesini kesinlikle destekliyoruz, hatta en önde gelen destekçilerdeniz. Bunun karşılığını da görüyoruz. Başbakan Erdoğan yönetimdeki hükümet daha önceki koalisyonlardan çok daha fazla ve hızlı reformlar gerçekleştiriyor. “

 

Almanya Başbakanı Gerhard Schröder’in 29 Haziran Salı açıklaması:

 

Sayın Başbakan Erdoğan’a karşı Avrupa Birliği Komisyonu İlerleme Raporunun olumlu olması halinde bu senenin sonunda Türkiye’ye  tarih verilmesini ve tam üyelik müzakerelerine  başlanması gerektiğini teyid ettik. Türkiye’nin bu zirvede sergilediği tutumu göz önünde bulundurduğumuz zaman Türkiye’nin büyük bir özgüven ile hareket ettiğini görüyoruz. Biz de çok açık şekilde hep bu görüşü savunduk. Koşullar yerine getirildiği taktirde –birkaç yıl önce kimsenin pek de inanmayacağı, tahmin edemeyeceği bir gelişmeydi bu-  o zaman 41 yıl önce verdiğimiz sözü yerine getirmenin artık zamanı gelmiştir.”

 

Hollanda Başbakanı  Jan Peter Balkenende’nin 1 Temmuz Perşembe açıklaması:

 

"Avrupa Birliği Dönem Başkanı olarak sorumluluğumuzu biliyoruz. Aniden yeni bir kriter çıkarmamalıyız. Oyunun kuralları açıktır. Türkiye'nin adaylığına karşı çıkan siyasilerin görüşlerine katılmıyorum. Türkiye'den beklentiler bellidir. Bunlardan  hangisini yapıp yapmadığına bakacağız. Aralıkta  İlerleme Raporu ışığında bir karar alınacak ve bir engel olmadığı takdirde olumlu bir sonuç çıkabilir.”

 

 

 

 

 

 

 

 

 

BRAVO TESEV’E...

 

NATO doruğunun öncesinde TESEV ile German Marshall Vakıflarının birlikte düzenledikleri iki günlük konferans, kapalı kapılar ardında yapılan liderler toplantısından, her yönüyle daha yararlı geçti.

 

İçeriği son derece zengin, katılanlar son derece üst düzey, verilen mesajlar ve yapılan tartışmalar da aynı şekilde son derece bilgilendiriciydi.

 

NATO’nun 16’dan 26 üyeli dev bir örgüte dönüşmesinden sonra ilk defa yeni  görevleri çok açık şekilde ele alındı.

 

Doğu ve Batı dünyasının en önde gelen Sivil Toplum Örgütleri, strateji uzmanları hepimizin ufkunu açtı.

 

Böylesine üst düzey ve aydınlatıcı bir konferans düzenleyebildiklerinden dolayı TESEV ve German Marshall Vakıflarını tebrik etmek gerekir.

 

Benim üstünde durmak istediğim TESEV’in bir Sivil Toplum Örgütünün nasıl çalışması gerektiğini bu ülkeye göstermiş olmasıdır.

 

Can Pakel’in orkestra şefliğindeki  TESEV, hem ülkenin en duyarlı konularına (Türk Silahlı Kuvvetlerinden, İmam Hatip Okullarına kadar) , hem de ülkenin dış ilişkilerine ufuk açıcı bir şekilde yaklaşır.

 

Sivil Toplum Örgütü olmak sadece bildiri yayınlamak veya sadece gösteri yürüyüşü düzenlemek değildir. Araştıran, farklı görüşleri bir araya toplayan ve tartıştırandır.

 

TESEV’de bunu yapıyor.

 

Sadece hükümet veya devleti alkışlayanlar veya tam tersine sadece hükümeti veya devleti yerden yere vurmayı, Sivil Toplum Örgütü sayanlar TESEV’i kendilerine örnek almalılardır.

 




BUSH COLA TURKA

REKLAMINDA...

 

Bush’u, Çankaya’daki  resmi karşılama töreninde seyrederken, kendimi bir ara Cola Turka reklamı izliyormuşum sandım.(!)

 

Cumhurbaşkanı Sezer’e sarılıp şapur şupur  öpmesi bir harikaydı.

 

Yetmemiş gibi, besbelli ki yazılıp eline verilmiş olan “merhaba asker” selamını okuyup Sezer’e adeta “bak nasıl söyleyeceğim” dedikten sonra da yine Cumhurbaşkanı ile “gördün mü?” diye gülüşmesi... Ben Cola Turka’cıların yerinde olsam, Chevy Chase yerine bu kısa filmi oynatırım

 

Bu izlenimimi yansıttığım bir üst düzel Amerikalı güldü ve “elimizden geldiği kadar çaba harcadık” demekle yetindi.

 



Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
 
 
BU KATEGORİDEKİ EN ÇOK OKUNAN 25 YAZI
- CEMAAT, AK PARTİ'DEN DESTEĞİNİ ÇEKEMEZ...
- Alper Görmüş koskoca iki cilt kitap yazmış. Okudukça yüzüm kızardı...
- PKK İLE SERT BİR SAVAŞ DÖNEMİNE GİRİLİYOR...
- CUMHURBAŞKANI İLE BAŞBAKAN ARASINDA NE FARK VAR?
- Öcalan...
- ÖCALAN SIRADAN BİR MAHKUM DEĞİL Kİ...
- Rüya görmeyelim. PKK böyle tasfiye edilmez
- Davutoğlu efsanesi gerçek mi, yoksa balon mu?
- PKK İKİYE BÖLÜNÜYOR
- RUSYA GÜNDEMİNDE, PKK-ÇEÇEN VE GAZ VAR
- Türkiye artık kararını vermeli…
- TÜRKİYE’DEKİ, 70 BİN ERMENİYİ VATANDAŞ YAPIN...
- Referandumda neden “Evet” oyu kullanacağım?
- MEDYA TERÖRE HİZMET Mİ EDİYOR?
- Hadi bir defa başladık...
- Kürt kökenli olsanız, ne dersiniz?
- BAŞBAKAN BM'DE "DİZEL MOTORU" GİBİYDİ...
- PKK VURUYOR, ANCAK KIŞKIRTAMIYOR...
- Siyaset karşı saldırıya geçti
- BİZE BAKIŞLAR DEĞİŞİYOR...
- Önceki günkü “darbecilik genlerimizde vardı” başlıklı yazım çok yankı yaptı. Aslında...
- Başbuğ, Kozmik odayı açarak doğrusunu yaptı…
- Başbakan için hepimizin farklı görüşü var. Kimimiz için bir devrimci...
- İRAN REJİMİ, KENDİNİ KURTARACAK MI?
- ÖCALAN DAVASINDA, DİKKAT ETMEMİZ GEREKENLER…