BUNDAN İYİSİ,
KKTC’NİNBAĞIMSIZLIĞIDIR
BURGENSTOCK
Bu yazıyı yazdığım sırada, Kıbrıs pazarlığının son aşamasına girilmişti. İçeride kıyametler kopuyordu. İkili görüşmeler, telefon trafiği, zaman zaman yükselen sesler. Her kafadan bir ses çıkıyor, herkes karşı tarafı etkilemek için sürekli“yarı doğruları” açıklıyordu. Gazetecilerin yanına gelen sözcüler iyi planlanmış söylentileri yayıp avantaj elde etmeye çalışıyorlardı. Bir an Yunanlılarla Rumlar salonu terkettiler haberi geliyor, bir saat sonra Türk tarafının canının çok sıkkın olduğu söyleniyor, bir süre sonra bütün bunlar yalanlanıyordu.
Bir pazarlığınen zor yönü son dakikalarıdır.
Blöfleryapılır, büyük abilere telefonlar edilir, medya kullanılır ve bir iki noktada avantaj sağlanmaya çalışılır. Bazenkarşı tarafın avantaj sağlamaması için yalanlar söylenir, dramlar sahnelenir.Herşey o kadar hızlı gelişir ki, sizde neyin doğru neyin yanlış olduğunu birtürlü anlayamazsınız.
Bundan dolayısizleri gereksiz ayrıntılara boğmak, her saat başı değişen gelişmelerleyanıltmak istemiyorum. Dördüncü Annan planının ortaya koyduğu büyük resmisizlerle paylaşmayı arzuluyorum. Burada varılan anlaşmanın, bildiğimizkadarıyla, imzalansa da imzalanmasa da, referandumda kabul edilse veyareddedilse dahi Türk tarafına şimdilikne getirdiğine bakmak istiyorum.
- Rumların denetimi ve yönetimi altındaki Kıbrıs Cumhuriyeti yok oluyor. Türkler ile Rumlar yeni bir Cumhuriyet kuracaklar. Herşey yeni, bayrağından milli marşına, yasalarından yargısına kadar eski ile ilgisi bulunmayan bu Cumhuriyet Türk ve Rum halklarından oluşuyor.
- Şimdiye kadar Rumlar tarafından azınlık diye nitelendirilen Türk toplumunun ilk defa siyasi eşitliği sağlanıyor.
- Türk toplumu tamamıyle kendi kendini yönetme hakkını elde ediyor. Kendi anayasası, kendi parlamentosu, kendi yasalarıyla apayrı bir varlık oluyor.
- Bugüne kadar sadece Türkiye’nin tanıdığı, kağıt üstünde kalan, ambargolar altında inleyen, Uluslararası kamuoyunda itilip kakılan, kişi başına geliri 2.500 dolarda kalan KKTC, Uluslararası saygın bir statü kazanıyor, dünyanın tanıdığı yeni Kıbrıs Cumhuriyetinin ortak kurucu devleti haline geliyor. Avrupa Birliğine’de üye oluyor.
- Türk tarafı ilerde Rumlar tarafından istila edilme tehlikesine karşı, göçmen sayısına ve mal-mülk edinme konularına getirilen kısıtlamalarla kesin ve somut güvenceler alıyor.
- Türk askerinin adada süresiz kalması ve garanti anlaşmalarının geçerliliği sağlanıyor.
- Kıbrıs Türk devletinin Türkiye ile ilişkisini sürdürebilmesine izin veriliyor.
- Avrupa insan Hakları Mahkemesinde sıra bekleyen 4.000 ve karar aşamasına giren 47 davadan kurtulunuyor.
- Türkiye’nin AB ile müzakereleri başlatma yolundaki en büyük engel olarak görülen Kıbrıs sorunu ortadan kalkıyor.
BUNDAN İYİSİ
OLABİLİR Mİ?
Yukarıdaki listeyi dahauzatabilirim.
Ancak bir an için duralım vekendi kendimize soralım: “ dördüncü Annan planından daha da iyi bir çözümelde edilemez miydi? Daha fazla avantajlar sağlanamaz mıydı?”
Gayet tabii sağlanabilirdi.
Ancak bu mantığın sonu yok.
İyisinin de iyisi olur.
Dimyata pirince giderken evdekibulgurdan olmakta vardır.
Bazılarımız için en ideali,KKTC’nin bağımsızlığını ilan etmek, dünyanın tanımasını sağlamak veya KuzeyKıbrıs’ı Türkiye’ye ilhak etmektir!
Bunlara gücümüz yetse son 30 yıliçinde belki yapabilirdik. Oysa yapamadık ve bundan sonra yapılması daimkansız.
Bugün varılabilecek en iyi çözümdördüncü Annan planı ile önümüze konmuştur. Orasıyla burasıyla oynamak, bardağın boşlukları üzerine politika yapmakyerine bu planı nasıl işletebileceğimize bakalım. Kıbrıs Türklerinin eldeettikleri avantajları iyi kullanabilmeleri için yardımcı olalım.
YUNANLILAR VE RUMLAR
İŞTE BUNDAN DOLAYIKIZGINLAR
Dördüncü Annan planıYunanistan’da ve Kıbrıs Rumları arasında önce büyük hayal kırıklığı yarattı,ardından da hayal kırıklığı kızgınlığa ve tepkiye dönüştü.
35 yıldır bu tip görüşmeleri izliyorum.Şimdiye kadar hiçbir zaman bu kadar rahat etmemiştim. İlk defa Türk tarafı neistediğini biliyor, topu taca atmak yerine kararlı şekilde hedefine yürüyordu.
Buna karşılık Rumlar sinir içinde kaçırdıkları bir treni sondakikada yakalamanın çarelerini arıyorlardı.
Rumların bu kadar sinirliolmaları son derece doğal.
Nasıl olmasınlar ki:
- Sahip oldukları Cumhuriyeti kaybediyorlar ve düne kadarparya muamelesi yaptıkları, azınlık olarak gördükleri Türklerle ortaklığa zorlanıyorlar. Devleti birlikteyönetmek zorunda bırakılıyorlar.
- Türk tarafı üzerindeki bütün ambargolar, tüm siyasibaskılardan vaz geçme durumunda kalıyorlar.
- Kişi başına 18 bin dolarlık gelirlerini birkaç misliarttırmak varken Türklerle paylaşma durumunda bırakılıyorlar.
- Bütün bunlara karşılık Kuzeyden doğru dürüst toprakalamıyorlar, göçmenlerinin büyük bir bölümünü geri gönderemiyorlar, Kuzey’deki mal-mülklerine geri dönemiyorlar.
Siz Rumların yerinde olsanızçıldırmaz mısınız?
Artık oyun bitti.
Bundan sonra Türk toplumununkendi geleceğine hakim olması ve politik oyunları bir yana bırakması gerekir. Bundan sonra zenginleşmek ve rahat etmek artık onların elinde. Bundan sonraAnkara’dan gönderilecek paralarla yaşamını nasıl sürdüreceğinin hesaplarınıyapmak değil, Avrupa Birliği üyesi olarak Türkiye’ye nasıl avantaj sağlayacağını düşünmek gerekir.
Gelin artık bugün memnun olalım.
Birbirimizi yiyeceğimize elimizegeçen bu fırsatı iyi kullanalım.
Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
|