KÜRT SORUNUNUN
ÇÖZÜMÜ VAR MI ?
Türk toplumunun haklı bir beklentisi var.
Bir şeyler yapılsın ve Kürt Sorunu bitsin. Yine bir şeyler yapılsın ve PKK temelinden yok edilsin.
Aslında herkes bunu istiyor.
Nasıl bir ortam oluşturmalı ki, Kürt Sorunu ve PKK’dan bir daha söz etmeyelim?
Bu sorulara yanıt bulabilmek için, yaşadığımız uluslararası koşullar, bölgemizi ve nihayet Türkiye’ye özgü durumu incelemek gerekir.
Başka ülkelerdeki aynı tip olaylara ve yaşananlara baktığımız zaman genelde inişli çıkışlı bir süreç görürüz.
Özellikle soğuk savaş döneminde, bazen Amerikalıların, bazen de Rusların destekledikleri yerel ayaklanmalar ve bunların silahlı örgütleri konjonktür lehlerinde olduğu sürece faaliyet göstermişler, konjonktür değişince yok olmuşlardır. Güçlerini dış kaynaklardan aldıklarından dolayı, bu dış kaynak politikasını değiştirince, onlar da etkinliklerini kaybetmişlerdir.
En tipik örneği Kürtlerin mücadelesidir.
1970’lerde Mustafa Barzani’nin başını çektiği Kuzey Irak’taki bağımsızlık mücadelesi, CIA ve İran’dan destek alıyordu. ABD politikasını değiştirince, Şah silah ve para yardımını kesiverdi ve Mustafa Barzani hareketi yok oldu.
Ancak bu durum Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra değişti. Yerel milliyetçi akımlar hem arttı, hem yaygınlaştı. Gücünü halktan alan hareketler, Demokrasi ve İnsan Haklarına saygının yaygınlaşması sayesinde istediklerini şu veya bu oranda kabul ettirebildiler. İrlanda, İspanya ve Fransa’da yaşananlar, henüz bitmeyen Çeçen direnişi ve Filistin örnekleri ortada.
Irak Kürtlerinin bağımsızlık mücadelesi bölgede değişen konjonktürle yeniden canlandı ve lehlerine döndü. Kuzey Irak’taki durum, Türkiye’yi çok etkiledi.
1991’deki 1 inci Körfez savaşı ve 2003’te Irak’ın Amerika tarafından istilası, bölgede bağımsız bir Kürt devleti olasılığını büyük oranda arttırdı.
Bizde bu durumdan nasibimizi aldık.
Hem bölgedeki bu dev değişim, hem de Türkiye’nin kendi içinde, “zamanında ve yeterli” önlemler alamaması nedeniyle bugünkü boyutlarda bir Kürt sorunu ve PKK terörüyle karşı karşıya kaldık.
Şimdi, yazının başındaki soruları yine soralım:
- Bundan sonra ne yapılırsa Kürt sorunundan kurtulabilinir?
- Ne olursa, PKK biter?
Bugün bölge’deki dengeler ve yaşanan olaylar, doğrusu bana hiç ümit vermiyor.
Ne Kürt sorunu, ne de PKK açısından “tümüyle biten bir süreç” ile karşılaşabileceğimizi hiç sanmıyorum.
Kürt sorunu da, PKK da hep yaşayacaklardır.
Ancak konjonktürün değişmesi ve Türkiye’nin akılı adımlar atması durumunda, bu iki sorun bugünkü kadar hayatımızı zehir etmeyecek bir düzeye indirilebilir.
İşte hepimizin hedefi bu olmalı.
Başarı, Kürt Sorunu ve PKK’yı “tahammül edilebilir veya günlük hayatımızı etkilemeden yaşanabilir” duruma indirebilmektir.
Bunun da bazı koşulları var tabii.
Bölge’deki gelişmelerin yatışmasından, Türkiye’nin alacağı kararlara kadar, bir dizi koşulun yaratılması gerekir. İşte o zaman rahat edebiliriz.
Özetle, bu sorunlarla birlikte yaşamaya alışmalıyız...
TÜRKİYE'DE KADINA
YÖNELİK ŞİDDET
Elimdeki kitabın adı; “Türkiye’de Kadına Yönelik Şiddet”. Ayşe Gül Altınay ve Yeşim Arat Tübitak’ın Sosyal ve Beşeri Bilimler Araştırma Grubu (SOBAG) desteğiyle toplam 18 ay süren bir araştırma yaparak çok önemli bir kitaba imza attılar. Türkiye’de kadına yönelik şiddet konusunda araştırma sayısı yok denecek kadar az. Biraz el değmemiş bir konu bu. Ancak, Hürriyet Gazetesi’nin uzun zamandır sürdürdüğü “Aile İçi Şiddete Son” kampanyasını hatırlatmadan geçemeyeceğim, bu alanda yapılabileceklerin en iyi örneği bence. Bu araştırmada ise, Türkiye’de kadına yönelik şiddetin nasıl tanımlandığı, nasıl algılandığı ve gerek sivil toplum gerekse devlet düzeyinde ne tür mücadele yöntemleri geliştirildiği incelenmiş. En önemli bulgusu ise; Türkiye’de her 3 kadından biri fiziksel şiddet görüyor. Buna karşın her on kadından dokuzu dayağı haklı görmüyor. Benim kendimce bu bulgulardan çıkardığım sonuç ise, “kadınlar susuyor”. Peki ama neden? Bu araştırmayı okuyun, çok ilginç bilgilere tanıklık edeceksiniz. Belki de elinizden bir şey geliyordur…
Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
|