RÜZGAR, TÜRKİYE’DEN
YANA ESİYOR
Türkiye, PKK terörüyle yaklaşık 23 yıldır mücadele ediyor. Bütün bu süre içinde, PKK insan kaynağını ülke içinden karşıladı. Eğitim ve korunmak için kurduğu kamplarını ise önce Suriye ve Bekaa Vadisi’nde oluşturdu, sonra da Kuzey Irak’a yerleşti.
Kamplar, PKK açısından son derece önemlidir. Bunlar sayesinde, kadrolarını eğitebilmekte, beslemekte ve özellikle kış aylarında dinlendirebilmektedir.
1999’a kadar, Bekaa’daki kamp gündemdeydi.
TSK, bu kampın yerini avucunun içi gibi bilirdi. Nasıl ve nereden gidileceğinden tutun, kimin nasıl girip çıktığına kadar her noktasını gözetlerdi.
Ancak bir türlü vurulamadı.
Bunun bir kaç nedeni vardı.
Biri, uluslararası topluluğun PKK olayını terör olarak değil, daha çok insan hakları olayı şeklinde algılamasıydı.
Önümüze konan gerekçeler Kürt kökenli vatandaşların ikinci sınıf muamele gördükleri, ana dillerinde konuşturulmadıkları, çocuklarına Kürtçe isim dahi veremedikleri yönünde olurdu. Türkiye bu gerekçelerle “haksız” görülürdü. Bu nedenle de PKK’nın tüm eylemleri (1990’larda) Avrupa’da “haksızlığa karşı başkaldıran bir halkın mücadelesi” şeklinde değerlendirilirdi.
Yani, uluslararası konjonktür son derece aleyhimizdeydi.
Bekaa Kampı bir süre sonra Türkiye’nin baskısı sonucunda kapandı ve Kuzey Irak’taki Kandil Dağı kampı açıldı.
Saddam Irak’ta hakimken, PKK rahat hareket edemiyordu, ancak 1991’deki ilk Körfez Savaşı, PKK’nın önüne yepyeni imkanlar açtı. Kuzey Irak’taki mevcudiyetini yaygınlaştırdı. 2003’te ABD’nin Irak’ı işgaliyle birlikte, tüm Kuzey Irak merkez kamp konumuna girdi.
Bütün bu süreç içinde, Türkiye paramparça oluyor, binlerce insan hayatını kaybediyordu. Ancak ne içerde, ne de dışarıda bugünkü gibi bir titreşim, duyarlık hakim olmuyordu.
Bugün, çeşitli nedenlerin bir araya gelmesi sonucunda, hem içerde, hem de dışarıda bambaşka rüzgarlar esiyor.
Uluslararası konjonktür ilk defa Türkiye’den yana.
Türkiye’nin Avrupa Birliği çerçevesinde uygulamaya soktuğu reformlar...
Uluslararası alanda teröre (özellikle Afganistan ve Irak’ta yaşananlar) karşı duyulan tepki...
PKK’nın suikastlarını sürdürmesi...
Bütün bunlar, hem ABD, hem de Avrupa Birliği’nde Türkiye’ye bakışları değiştirdi.
Washington, kendine özgü nedenlerle, Kuzey Irak’ta Kürtler’e karşı askeri bir harekete geçmiyor, ancak Türkiye’nin PKK’yı cezalandırma çabalarına karşı çıkmıyor.
Washington’un bir defa karşı çıktı mı, neler yaptığını bilirim. İnsana nefes aldırmaz.
Avrupa Birliği’nin bakışı da, ilk defa Türkiye’den yana görülüyor.
İran, Suriye, Ürdün ve İsrail’den gelen işaretler de aynı yönde.
Türkiye, Kuzey Irak’a girdikten sonra uzun süreli kalmaz ve geniş bir alanda varlığını kalıcı kılmazsa, tepkiler de sınırlı kalacağa benziyor.
Konjonktür... Hem ülke içinde, hem de dışarıda olumlu. Ancak bu uzun sürmez.
Sonuçta Türkiye çok önemli bir fırsat yakaladı. Bu fırsatı değerlendirip kazançlı çıkmak ancak kalıcı bir sonuç elde etmekle olur. Bu yüzden sonradan hayal kırıklığına uğramamak için söylemeliyim: Kuzey Irak’a müdahale geçici bir gözdağı ve kamuoyunu tatmin etmenin ötesinde uzun vadeli bir sonuç getirmez. Eninde sonunda yine Kuzey Irak yönetimi ile işbirliği kaçınılmazdır.
Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
|