2’İNCİ KRİZ İSE
PARİS’TE PATLADI...
Yaz aylarında AB-Türkiye ilişkilerinin yaşadığı ikinci kriz, Fransa yeni Devlet Başkanı Sarkozy’nin Türkiye hakkında söyledikleriyle patlamış.
Bizler de okuyorduk, ancak Brüksel’deki kriz havasını algılayamamıştık. Meğer AB komisyonu, Sarkozy’nin her konuşmasında biraz daha rahatsız olmuş. Biraz daha gerilmiş.
Hatırlıyorum;
Sarkozy, Türkiye’nin Avrupalılığını sorguluyordu. Hiçbir zaman Avrupa’ya dahil olmadığını, hiçbir zaman tam üye olamayacağını söylüyordu. Müzakerelerin durdurulması gerektiğine kadar gidiyordu.
Aslında, Avrupa Komisyonu işte bu aşamada son derece önemli bir strateji saptamış.
“...Özellikle Olli Rehn, iki önemli karar aldı. Biri, Türkiye’deki gelişmelere karışmamak. Sadece, 27 Nisan’daki TSK memorandumuna sınırlı bir tepki göstermekle yetinmek. Diğeri, Komisyon olarak Sarkozy’nin müzakereleri durdurmaya yönelik politikalarına karşı çıkmak” diyen yetkililer, Rehn’in her iki yaklaşımında da başarılı olduklarını belirttiler.
Gerçekten de, nisan-temmuz döneminde hiçbir AB başkentinden önemli bir açıklama çıkmadı. Sadece Komisyon, Rehn’in ağzından bir tepki gösterdi, o kadar...
Sarkozy’ye karşı tutum konusunda ise, AB Komisyonu çok cesur davrandı. Şimdiye kadar görülmemiş bir şekilde, hem Komisyon başkanı Barosso, hem de Rehn Fransa Devlet Başkanı’na “müzakerelerin önlenmemesi gerektiğini” çok açıkça tekrarladılar. Basın toplantıları, medya söyleşileriyle görüşlerini yansıttılar.
Sonuçta, yine Komisyon istediğini elde etti.
Sarkozy tutumunu esnekleştirdi.
Türkiye’nin tam üyeliği hakkındaki görüşleri değişmedi, ancak müzakerelerin devam ettirilmesine yeşil ışık yaktı.
Barosso-Rehn ikilisi, işte bu şekilde iki büyük krizi atlattıklarına inanıyorlar.
AB Komisyonu işte bundan dolayı, Türkiye ile ilişkilerin önünün açıldığına inanıyor. Kara bulutların dağıldığını, yeniden hızlanılabilineceğini vurguluyor.
Biz pek farkında olmayabiliriz, ancak Brüksel’de esen rüzgarlar çok iyimser, çok farklı...
Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
|