CHP, DSP’YE
ÇOK KIZGIN...
Cumhuriyet Halk Partisi, Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığı seçimine karşı giriştiği kampanyada yanlız kaldı. Halk Partilileri sadece MHP ile DTP yanlız bırakmış olsaydı, belki bu kadar tepki göstermeyebilirlerdi. Ancak, DSP’nin hem Gül’e randevu vermesi, hem de aday göstererek seçime katılması, tüm stratejinin çökmesiyle sonuçlandı.
CHP’nin stratejisi, muhalefet partilerinin seçime katılmamaları ve köşkü boykot etmeleri üzerine kurulmuştu.
Bu strateji, CHP’yi hem ana muhalefet partisi olarak güçlendirecek, hem de seçim sonuçlarının ters etkilerini ortadan kaldıracaktı.
Oyunu ilk bozan MHP oldu.
Bahçeli, bu tutumuyla iki yönlü prim kazandı.
En başta, türbana sempati besleyen seçmeniyle ters düşmekten kendini kurtardı. İkincisi de, CHP’yi yanlızlığa itip, ana muhalefet rolünü oynama imkanı elde etti.
DTP’nin başka türlü hareket etmesi beklenmiyordu.
Ancak, DSP’nin çark etmesi affedilir bir şey değildi.
Bugün CHP’lilerin önemli bölümü ateş püskürüyorlar.
Kemal Anadol’un bizimle yaptığı söyleşi, bu açıdan çok önemliydi. DSP’lilerin sorumlu olduklarını hatırlattı ve tarihe not düştüğüne dikkat çekti.
Hangi CHP’liyle konuşsam aynı tepkileri aldım.
“Buna nankörlük denir. Sırtımızda taşıyıp meclise soktuk. Yok olup gideceklerdi, biz canlandırdık. Şimdi yaptıklarına bakın. Arkamızdan hançerlediler...”
Belki stratejilerinin çökmesi, belki çok yalnız kalmanın verdiği tepki nedeniyle, CHP’lilere şu sıralarda DSP hakkında soru sormamak gerekiyor.
Ateş püskürüyorlar.
Peki bundan sonra ne olacak?
CHP sert bir tutum takınmak ve yalnızlığını daha arttırmak niyetinde değil.
En önemlisi, Gül’ün meşruiyetini sorgulamak, Çankaya’ya hapsetmeye çalışmak gibi bir niyet yok. Zaten buna güçleri de yetişmeyeceği için, tutumlarında bir ince ayar yapma fikri ağır basıyor.
Yine Gül’ün davetlerine katılmayacaklar, yine muhalefetlerini sürdürecekler, ancak şimdilik belirli bir çizginin ötesine geçmeyecekler.
Onlar da, Gül’ün performansını izleyecekler. Tutumuna göre adım atacaklar.
Birgün önceki Ankara havası dağıldı.
Birşeylerin beklendiği o puslu atmosfer, yavaş yavaş normale dönüyor.
Burada hemen herkes, 28 Ağustos günü meşru ve demokratik bir seçim sonucunda, Abdullah Gül’ün 11 inci Cumhurbaşkanlığına seçileceğine mutlak gözüyle bakıyor.
Ancak, sizler yine tedbirli davranın.
Türkiye’de hiçbir şeye “yüzde yüz olacak” diyemeyiz. Bir rüzgar eser, insan neye uğradığını şaşırıverir.
Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
|