MUHALİFLER
CEZALANDIRILDI...
Listelerdeki deprem hala konuşuluyor. Fırtına bir türlü dinmek bilmiyor.
Herhalde kimse, ister AK Parti, ister CHP’de böylesine bir tırpanlama beklemiyordu. Değişim olacaktı, ancak koskoca grupların üçte ikiye yakın bölümünün dışarı atılması tahmin edilmemişti. İnsan kendi kendini, “Eğer işe yaramıyorlar idiyse neden alınmışlardı?” diye sormaktan alamıyor. Uygar dünyada hiçbir parti, tek bir seçimde bu kadar büyük bir değişime gitmez.
Peki, kim ne yapmak istedi?
Liste hesabı bambaşkadır. Siz dışardan bakarsanız farklı anlamlar çıkarırsınız. Oysa listeleri saptayan liderlerin hesapları bambaşkadır. Bazı yerlerde tarikatlardan veya şeyhlerden gelen isimler seçilir. Bazı yerlerde en fazla oy getirecekler, bazı bölgelerde ise en iyi iş yapacaklar tercih edilir. Anlayacağınız, bu bambaşka bir dünya, bambaşka bir hesaptır.
Neyse, biz dışarıdan bakalım ve görünüşe göre değerlendirme yapalım.
En önemli vitrin düzenlemesi AKP ve CHP’de yaşandı. Başa güreşen bu iki parti, kadrolarının yarısından fazlasını değiştirerek birkaç mesaj verdiler.
AKP’deki değişim, Tayyip Erdoğan’ın kendine güvenini gösterdi. Başbakan, son 4 yılda itaatsizlik edenlerin gözünün yaşına bakmadı. Tezkereye red oyu verenlerden, grupta baş kaldıran veya yeterince itaat etmeyenlere, aşırılık yapanlardan, hiçbir varlık gösteremeyenlere kadar, kadroyu neredeyse yarı yarıya tırpanladı.
CHP’de de, hemen hemen aynı kriter uygulandı ve orada da büyük bir değişim kasırgası yaşandı.
Peki, yeni gelenlerin ortak noktaları neler?
Yine dışardan baktığımızda şöyle bir manzara görülüyor.
AKP’de merkeze gelmek ve dinci parti izlenimini dağıtmak arzusu ön plana çıktı. Yeni gelenler arasında, Milli Görüş ağırlıklı olanlar tercih edilmedi. Aksine daha liberaller alındı. Partinin dış görünümüne öncelik verildi. Yeni gelen isimlerin ne oranda Başbakan’a bağımlı kalacakları, ne oranda yararlı olacakları belli değil. Ancak belli olan bir şey var ki, Tayyip Erdoğan çok cesur davrandı.
CHP’deki hesapların, mitinglerde meydanları dolduranların oylarını almaya yönelik yapıldığı besbelli. Deniz Baykal da, Tayyip Erdoğan gibi, eş-dost veya eski tanıdık, eski borç ödeme izlenimini veren isimleri değil, oy getirecek isimleri tercih etmiş.
Her iki liderin vücut dili, yaklaşımları ve tercihleri, 22 Temmuz seçimlerinde tüm oyları paylaşmaya yönelik. Yani, iki partili bir Meclis istediklerini gösterdiler.
Bakalım, merkezdeki seçmeler kimi tercih edecekler?
DYP-ANAP birleşmesinin çökmesi, TBMM’ni AKP-CHP-Bağımsızlar üçlüsüne doğru götürüyor. Hiç değilse, şimdiki manzara böyle. Yarın ne olur, bilemem...
Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
|