AB'DE, TÜRKİYE'DE
BİR KARAR VERMELİ
Geçen hafta sonu toplanan AB Doruğu, Türkiye açısından da önemle izlenmesi gereken bir dizi karar aldı.
Kısa vadede Fransa ve Hollanda'nın referandumlarla reddettiği anayasa krizi bu şekilde atlatıldı, ancak orta ve uzun vadede daha bir 'a la carte' AB'ye gidildiğinin sinyalleri verildi. Bu yıl sonu doruğunda kaleme alınacak yeni metin, iki vitesli bir Avrupa yaratacak.
Birinci viteste güçlü ülkeler, ikinci viteste ise, daha ağır yürümek isteyenler olacak. Artık, reddedilen anayasanın istediği "tek sesle konuşan, güçlü bir Avrupa" yerine herkesin her yere çekebileceği, belirsizliklerle dolu bir Avrupa ile karşılaşacağız.
Bu değişikliklerin, Türkiye açısından ne anlama geleceğini şu aşamada saptayabilmek çok güç.
Türkiye için yol ayrımı, Aralık doruğunda karşımıza çıkacak. Hem yeni anayasanın yazımı netleşecek, hem de Sarkozy'nin Türkiye politikası kesinleşecek.
"Tamam mı, devam mı?" sorusuna yanıt arayanlar, önlerini daha rahat görebilecekler.
Geçen gün Fransa, Türkiye ile müzakerelere nasıl baktığını ve tam üyelik anlamına çekilebilecek paragrafları erteleteceğini gösterdi. Sadece iki yeni paragrafın açılmasına izin verdi.
Bu müzakereler böyle gitmez. Türkiye, sürekli şekilde statüsünün tartışıldığı, sorgulandığı ve önünün kapanmaya çalışıldığı bir ortamda müzakere yapamaz.
22 Temmuz seçimlerinden sonra, hem bizlerin, hem de AB'nin şapkalarımızı önümüze koyup tekrar bir düşünmemiz gerekecek.
Türkiye, gerçekten reformları sürdürüp sürdürmeyeceğine karar vermeli ve AB dosyasını raftan indirip gereken adımları cesurca atmaya başlamalı.
AB de, kendi açısından bir karar vermeli ve Türkiye'ye yeni Avrupa'da nasıl bir yer açacağını kesinleştirmeli. Ardından da, Ankara'nın konumunu sorgulamaktan vazgeçmeli.
Her iki tarafın önünde dört aylık bir çalışma ve düşünme vakti kalıyor. Bu da, ilke kararı için yeterlidir.
Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
|