Mehmet Ali Birand
 
DSP, İNTİHAR ETTİĞİNİN FARKINDA MI ACABA?
 
 

DSP, İNTİHAR ETTİĞİNİN

FARKINDA MI ACABA?

 

DSP’de bir hastalık var.

 

Bir yandan her şeyi gördüklerini, her şeyi anladıklarını söylüyorlar, ancak bir türlü hareket edemiyorlar. Miting alanları inliyor. Solda birlik isteyen milyonlar iki partinin birleşmesi için haykırıyorlar. Söylemedikleri şey kalmıyor. Hatta birleşemedikleri takdirde Ağar liderliğindeki DP’ye oy vereceklerini dahi belirtiyorlar

           

DSP’den tık ses çıkmıyor. Kadrolar sipere girmiş, direniyor.

           

Baykal bir adım daha atıyor ve sabırla beklediğini söylüyor.

           

DSP’den yine kıpırdanma yok.

 

Yavaş yavaş hastalığın ne olduğu da hissediliyor. Bazı DSP’liler, kendi kişisel çıkarları için partinin olduğu yerde erimesine göz yumuyorlar.

 

CHP ile birleşmek istemiyorlar.     

 

Küçük olsun onların olsun istiyorlar. Partinin kapıcısından, ilçedeki DSP bürosunda oturan en küçük yöneticisine kadar kimse oturduğu koltuğun gitmesini istemiyor. Bilmedikleri insanların kontrolüne girmeyi arzulamıyorlar.

 

Ben çok merak ediyorum, acaba farkında değiller mi?

 

Parti öyle bir noktaya geldi ki, CHP kapılarını açmadığı takdirde yok olacak.

 

Buna rağmen hala iç pazarlıklar yapılıyor. CHP’nin, neredeyse DSP’nin tüm kadrolarını seçim sandığına taşıması bekleniyor. “Hakkaniyet” kelimesinin altında bu gerçek yatıyor.

           

Merak ediyorum, acaba aynı yöneticiler CHP ile birleşemedikleri takdirde, bu tarihi sorumluluğun altından kalkabilecekler mi? Seçmenlerine ne diyecekler? Meclis’e giremeyeceklerini anladıklarından dolayı CHP’ye yeşil ışık yakmadıklarını söyleyecekler mi?

           

Zeki Sezer doğrusu olgun davrandı. Tutumuna bakıyorum ve kendi partisinin direnişinden rahatsız olduğu açıkça anlaşılıyor.

           

CHP-DSP birleşme çabaları,  aslında ülkemizdeki siyaset anlayışının da çok tipik bir örneğidir. Bizim kültürümüzde “parti” içi boş bir kavramdır. Bir dünya görüşü yoktur. Geleneği hiç yoktur. Birileri tarafından kurulur ve o birileri gittikten sonra, yerine gelenler partiyi bir arada tutabilirlerse ne ala. Tutamazlarsa, unutulup gider. Geriye dönüp baktığımızda, geçmişimiz parti mezarlıklarıyla doludur. Her şey kişiler üzerine kurulmuştur.

 

Bundan dolayı da, parti bir kurum gibi görülmediğinden, hiçbir şekilde ön planda tutulmaz. Kendi kuralları, gelenekleri de olmadığından dolayı, liderin bir çiftliği gibidir.  Kişisel çıkar daima ön planda tutulur. Partinin çıkarı yerine, en küçüğünden en üst düzeydeki yöneticisine kadar kişilerin çıkarları önemlidir.

 

Bu konuda İngiltere’den örnek verirsem, fark çok daha iyi anlaşılır.

 

En güçlü olduğu dönemde Bayan Thatcher, partiye oy kaybettirmeye başlamıştı. Uzun süre muhafazakarların iktidarda kalması ülkede değişim ihtiyacını doğurmuştu. Muhafazakar parti, Bayan Thatcher’e “Bize muhteşem bir on yıl yaşattınız, ancak yeter. Bundan böyle başka bir liderle devam etmek istiyoruz” dendi ve Demir Leydi partisini bırakmak zorunda kaldı. Aynı durum, Tony Blair için de geçerli. Yıllarca İşçi Partisi’ni taşıdı, ancak bir gün geldi ki, zamanını doldurdu. Ona da “Artık yetti” dendi.

 

Partiler, yapılarının çökmemesi için başbakanlarını bıraktılar.

 

Bizde bu işlerin nasıl olduğunu ise herhalde anlatmama gerek yoktur. Seçimlerde partilerini yok eden liderler bile yerlerinden kıpırdamazlar. Delegeler de onları kovamazlar. Zira birbirlerine küçük çıkar ipleriyle bağlıdırlar.

           

Bazı çıkarlar büyüktür.

           

Ancak bazı çıkarlar ise, son derece küçüktür.

           

İlçedeki kahveye girdiğinde “merhaba başkan” desinler diye, insanlar tutundukları sandalyeyi bırakmazlar.

 

Anlayacağınız, bizdeki politika anlayışı bambaşkadır.



Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
 
 
BU KATEGORİDEKİ EN ÇOK OKUNAN 25 YAZI
- CEMAAT, AK PARTİ'DEN DESTEĞİNİ ÇEKEMEZ...
- Alper Görmüş koskoca iki cilt kitap yazmış. Okudukça yüzüm kızardı...
- PKK İLE SERT BİR SAVAŞ DÖNEMİNE GİRİLİYOR...
- CUMHURBAŞKANI İLE BAŞBAKAN ARASINDA NE FARK VAR?
- Öcalan...
- ÖCALAN SIRADAN BİR MAHKUM DEĞİL Kİ...
- Rüya görmeyelim. PKK böyle tasfiye edilmez
- Davutoğlu efsanesi gerçek mi, yoksa balon mu?
- PKK İKİYE BÖLÜNÜYOR
- RUSYA GÜNDEMİNDE, PKK-ÇEÇEN VE GAZ VAR
- Türkiye artık kararını vermeli…
- TÜRKİYE’DEKİ, 70 BİN ERMENİYİ VATANDAŞ YAPIN...
- Referandumda neden “Evet” oyu kullanacağım?
- MEDYA TERÖRE HİZMET Mİ EDİYOR?
- Kürt kökenli olsanız, ne dersiniz?
- Hadi bir defa başladık...
- BAŞBAKAN BM'DE "DİZEL MOTORU" GİBİYDİ...
- PKK VURUYOR, ANCAK KIŞKIRTAMIYOR...
- Siyaset karşı saldırıya geçti
- BİZE BAKIŞLAR DEĞİŞİYOR...
- Önceki günkü “darbecilik genlerimizde vardı” başlıklı yazım çok yankı yaptı. Aslında...
- Başbuğ, Kozmik odayı açarak doğrusunu yaptı…
- Başbakan için hepimizin farklı görüşü var. Kimimiz için bir devrimci...
- İRAN REJİMİ, KENDİNİ KURTARACAK MI?
- ÖCALAN DAVASINDA, DİKKAT ETMEMİZ GEREKENLER…