KKTC, BİZİM
MALIMIZ DEĞİL...
Başbakan Ferdi Sabit Soyer ile Barış Kuvvetleri Komutanı Korgeneral Hayri Kıvrıkoğlu arasındaki tartışma, KKTC’de uzun süredir yaygınlaşan bir hastalığın temelinde yatan bir unsur. Erdal Şafak da dün Sabah’ta yazmıştı. Ben de onun bıraktığı yerden devam etmek istiyorum.
KKTC’deki nüfus giderek “Türkiyelileşiyor”. Kıbrıs Türkleri ise yavaş yavaş Ada’dan göçüyor. Kimi Türkiye’ye, kimi başka ülkelere gidiyor. Türkiye’den giden nüfus, kendini KKTC fatihi görüyor. Hatta bu nedenle Kıbrıs Türkleri’ni de “borçlu” görüyor. Buna göre hareket ediyor. Türk turist bile, pazarlık ederken “sizi biz kurtardık” gerekçesiyle indirim istiyor.
Bu yaklaşım son derece kırıcıdır. Emin olalım ki, KKTC’yi bir gün kaybedersek, bu sonucun Rumlar’ın becerilerinden değil, kendi içimizdeki bu ayırımcı tutumumuzdan gerçekleşeceğini bilmeliyiz.
KKTC’nin bağımsız bir devlet olduğunu iddia ediyoruz. Sonra, bu bağımsız devleti korumakla görevli kuvvetlerin komutanı, aynı devletin başbakanının uzanan elini reddediyor ve bir de sorguya çekiyor:
“Kurultayınızda neden İstiklal Marşı söylemediniz?”
Nerede kaldı “bağımsızlık” etiketi?
Bu şekildeki bir tutum, Türk askerini işgalci güç gibi görenlerin ekmeğine yağ sürüyor. Askeri, sevecen bir koruyucu değil, zorla model uygulatan bir güç konumuna sokuyor.
Neresinden bakarsak bakalım, Kıvrıkoğlu yetkilerini ve konumunu aşmıştır. Genelkurmay Başkanlığı’nın bu olayı görmezden geleceğini de hiç sanmıyorum. Kendi iç mekanizmalarını harekete geçirirler ve Kıvrıkoğlu’na, tutumunun doğru olmadığı mesajını yollarlar.
Kıbrıs sorunu giderek bir yol ayrımıma yaklaşmaktadır. Bu sorun, ya Türkiye’nin AB’ye tam üyeliği öncesinde, eski Annan Planı’nda bazı değişikliklere gidilerek çözümlenecek veya Kıbrıs’ın bölünmüşlüğü sürecek.
Kıbrıs’taki bölünmüşlüğün devamı demek de, KKTC’nin yavaş yavaş Tayvan usulü bir tanınmaya kayması anlamına gelecektir.
Böylesine bir yol ayrımındaki KKTC’yi, Kıbrıs Türkleri adına bizler yönetemeyiz. Kıbrıs Türkleri’ne nasıl insanlar olmaları gerektiğini de öğretemeyiz. Buna hakkımız da yoktur.
Türk turisti olsun, göçmen olarak gidip oraya yerleşmiş Türk vatandaşları olsun, Askerimiz olsun, Ada’da misafir olarak kaldıklarını unutmamalılardır. Günün birinde o toprakları gerçek sahiplerine teslim edeceklerdir. Eğer Kıbrıs Türkleri’nin, bizleri gerçekten sevmelerini, zor günlerinde gelip onlara yardım elini uzattığımızı hatırlamalarını istiyorsak, böyle davranmamalıyız. Öğretmen rolüne girmemeliyiz.
Hoyrat tutumumuzu sürdürürsek, bir gün kendimizi çok güç duruma sokarız.
Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
|