Mehmet Ali Birand
 
AKP, 3.5 OY KORKUSUNDAN AB’yi KONUŞMUYOR…
 
 

AKP, 3.5 OY KORKUSUNDAN

AB’yi KONUŞMUYOR…

 

AK Parti’yi diğer partilerden farklılaştıran en önemli unsur, Avrupa Birliği projesiydi. Hükümet olduktan kısa bir süre sonra, tabuları yıkmaya başladı. Şimdiye kadar hiçbir iktidarın cesaret edemediği adımlar attı.

           

O günleri eminim hatırlıyorsunuzdur.

           

İlk başlarda pek inanamamıştık.

           

Bütün bunların bir gösteriş olduğunu sanmıştık. Kısa bir süre içinde unutulacağını ve diğerleri gibi, statükonun mahkumu olmasını beklemiştik.

           

Tam aksi çıktı.

           

Kıbrıs’ta tam bir devrim yaptı. Resmi ideolojiyi bir yana bıraktı. Kopenhag Kriterleri’ni ön plana çıkardı ve hızla devam etti. Uzun yıllardır elimizi kolumuza bağlayan iplerden bıkmış olan bizim gibi insanların gözünde AK Parti kahramanlaşmıştı.

 

Erdoğan, hepimizi şaşırttı.

 

Gül, hepimizi sevindirdi.

 

Adeta rüyada gibiydik.

 

AK Parti farklı olduğunu AB projesiyle gösterdi.

 

Gizli bir gündemle, laik Türkiye’yi din devletine dönüştürmek gibi bir planı olamayacağını bu tutumuyla ortaya koydu.

 

Sonra?

 

Sonra, hava dönmeye başladı.

 

Özellikle seçimlerin yaklaşmasıyla birlikte rüzgar farklı eser oldu.

 

AK Parti, kendi çocuğuna ihanet etme noktasına geldi. Şu anda, AB’den kimse söz etmiyor. Sanki utanıyorlarmış gibi bir durumla karşı karşıyayız.

 

Önce, Kıbrıs Rum gemilerine limanlarımızın açılması konusunda Dışişleri’nin fahiş bir hatası sonucu kendini tuzağa düşürdü. Ardından da, seçim nedeniyle herşeyi askıya aldı. Türkiye’nin koskoca AB projesi, bakın hangi darboğazlara takılıp kaldı:

 

1)      301 fiyaskosu bu listenin başında geliyor. Erdoğan’ın çok farkılı düşünmesine rağmen, hükümet bir türlü değişiklik yapamadı. Parti içindeki milliyetçilerin Başbakan’ı ikna ettikleri açıkça anlaşılıyor.

(İnşallah, genel seçimlere kadar da dokunmazlar. Zira, seçim öncesinde el atarlarsa hiçbir şeye benzemeyen bir değişikliğe gideceklerdir. İyisi mi, seçim sonrasına bıraksınlar da, doğru dürüst bir değişikliğe gitsinler.)

 

2)      Kıbrıs Rumları’na limanların açılması sorununda hiçbir adım atamadılar.

(Türkiye, limanlar sorununu çözemeden müzakerelerde ilerleme sağlayamayacağını biliyor. Ancak kimse cesaret edemiyor. )

 

3)      Azınlık Vakıfları- Heybeliada okulu.

(AK Parti bu konuda da, diğer partilerden çok farklı düşünür. Özellikle Erdoğan ve Gül ikilisi, hem vakıfların elindeki azınlıklara ait mallar, hem Patrikhane, hem de Ekümeniklik gibi konularda resmi politikayı kabul etmezler. Bunu da açıkça söylerler. Buna rağmen, ne Vakıflar Yasası’nın geçişi sırasında, ne de diğer konularda bir şey yapabildiler. Vakıflar Yasası da, AK Parti içindeki milliyetçilerin baskılarıyla bozuk çıktı. Cumhurbaşkanı tarafından da veto edilince, şimdi sırasını bekliyor. Yine umarız ki, değişiklik için genel seçimlerin sonrası beklenir.)

 

4)      Ermenistan konusunda tutum alamadılar.

(Erdoğan- Gül ikilisinin bu konuda da farklı tutumları olmasına rağmen, yine seçim nedeniyle adım atamadılar.

 

5)      İletişim.

(AK Parti’nin en zayıf noktası AB iletişimi oldu. Ne parti içinde, ne ülke içinde, ne de Avrupa’ya yönelik bir iletişim politikası şekillendirebildi. Hiçbir liderlik örneği de gösteremedi.)

 

 

NEDEN BÖYLE BİR

TUTUM TAKINDI ?

 

Sizler gibi ben de çok merak ediyorum.

 

AK Parti neden kendini farklı yapan bu projeden uzaklaştı?

 

Acaba seçim kaybetmekten mi korkuyor ?

 

Hayır.

 

AK Parti bu seçimi kazanacağından emin. Kuşkuları seçimde oy kaybetmek değil.

Partiyi asıl kaygılandıran, MHP’nin yüzde 10 barajını geçip TBMM’ne girme olasılığı. Geçenlerde karşılaştığım ve soruma ”MHP Meclis’e girerse koalisyon olasılığı ortaya çıkabilir. Bundan dolayı, AB’yi ön plana almıyoruz” diye yanıt veren bir hükümet yetkilisi, gerçeğin ta kendisini söylüyordu.

 

Peki, seçimlerden sonra ne değişecek?

 

Eğer seçim sonrasında AK Parti yeniden kendine gelmez ve 2002’deki gibi bir seferberlik başlatmazsa, AB projesi sürüklenir. Hiçbir yere varılmaz ve Türkiye’ye Avrupa kapılarını kapalı tutmak isteyenler hedeflerine ulaşırlar.

 

AK Parti de farklılığını kaybeder ve diğerleri gibi sıradan bir parti olarak kalır.

 

    

AKP KORKUYOR, ANCAK

AB İŞLERİ YÜRÜYOR…

 

Marc Pierini, uzunca bir süredir temsilcisiz, sahipsiz kalan AB temsilciliğini çok çabuk doldurdu. Kısa bir sürede mevcudiyetini hissettirdi. Kısa bir sürede ağırlığını koydu.

           

Sık sık İstanbul’a gelen ve sadece Ankara’daki mekanizmaya esir kalmayan bir yaklaşımı var. Aynı şekilde, geçenlerdeki bir İstanbul turunda gazetecilerle buluştu ve çoğumuzun dikkatinden kaçan bazı gerçeklere parmak bastı.

           

Avrupa Birliği ile Türkiye ilişkilerinin, ileri sürüldüğü veya sanıldığı gibi donma noktasına gelmediğini, tam aksine teknik açıdan son derece olumlu çalışmalar yapıldığını anlattı. Bizler büyük manşetlere dikkat eden bir toplumuz. Olayın derinliklerine pek fazla inmeyiz.Oysa, şeytan ayrıntılarda gizlidir.

           

İşlerin teknik açıdan devam ettiğinin anlaşılması, AB aleyhtarlarını çok rahatsız edecektir mutlaka. Ancak ne yapalım ki, elden bir şey gelmiyor. Kim ne kadar direnirse dirensin, çarklar belki yavaşlıyor, ancak durmuyor.

           

Marc Pierini, tam zamanında geldi ve Ankara’daki görevi de, iyi kesilmiş bir elbise gibi üstüne oturuverdi. Eski hatalar tekrarlanmadı, talihsiz atamalar yaşanmadı. Türkiye doğru dürüst bir AB temsilcisiyle tanışmış oldu.

                                            


MARC PİERİNİ KİMDİR?


Avrupa Komisyonu Türkiye Temsilciliği’ne atan Pierini kimdir diye merak ediyorsanız eğer, gelin size kısa bilgiler vereyim. Pierini, ekonomi dalında yüksek lisans yaptıktan sonra, AB Komisyonu içinde kimi üyelere danışmanlık yaptı. 1998’de Şam’da, 2002’den itibaren de Tunus’ta Devlet Başkanlığı nezdinde Delegasyon Başkanı olarak görev yapmaya başladı. Ve daha bir çok görevle, Avrupa Komisyonu’nun Dış İlişkiler servisinde 30 yılını doldurdu. Komisyon’un Türkiye Temsilciliği’ne atandıktan sonra, Anıtkabir’i ziyaret etmişti. Enerjik yapısı ve çalışkanlığı ile tanınan Pierini Türk müziğinden de çok hoşlanıyor.



Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
 
 
BU KATEGORİDEKİ EN ÇOK OKUNAN 25 YAZI
- CEMAAT, AK PARTİ'DEN DESTEĞİNİ ÇEKEMEZ...
- Alper Görmüş koskoca iki cilt kitap yazmış. Okudukça yüzüm kızardı...
- PKK İLE SERT BİR SAVAŞ DÖNEMİNE GİRİLİYOR...
- CUMHURBAŞKANI İLE BAŞBAKAN ARASINDA NE FARK VAR?
- Öcalan...
- ÖCALAN SIRADAN BİR MAHKUM DEĞİL Kİ...
- Rüya görmeyelim. PKK böyle tasfiye edilmez
- Davutoğlu efsanesi gerçek mi, yoksa balon mu?
- PKK İKİYE BÖLÜNÜYOR
- RUSYA GÜNDEMİNDE, PKK-ÇEÇEN VE GAZ VAR
- Türkiye artık kararını vermeli…
- TÜRKİYE’DEKİ, 70 BİN ERMENİYİ VATANDAŞ YAPIN...
- Referandumda neden “Evet” oyu kullanacağım?
- MEDYA TERÖRE HİZMET Mİ EDİYOR?
- Kürt kökenli olsanız, ne dersiniz?
- Hadi bir defa başladık...
- BAŞBAKAN BM'DE "DİZEL MOTORU" GİBİYDİ...
- PKK VURUYOR, ANCAK KIŞKIRTAMIYOR...
- Siyaset karşı saldırıya geçti
- BİZE BAKIŞLAR DEĞİŞİYOR...
- Önceki günkü “darbecilik genlerimizde vardı” başlıklı yazım çok yankı yaptı. Aslında...
- Başbuğ, Kozmik odayı açarak doğrusunu yaptı…
- Başbakan için hepimizin farklı görüşü var. Kimimiz için bir devrimci...
- İRAN REJİMİ, KENDİNİ KURTARACAK MI?
- ÖCALAN DAVASINDA, DİKKAT ETMEMİZ GEREKENLER…