TALABANİ’NİN ÖZAL’A
TARİHİ TEKLİFİ…
Bugünlerde Kerkük ile yatıp, Kerkük ile kalkıyoruz.
Bire bir tanıklık ettiğim bir olayı anlatmak istiyorum.
1987 yılıydı.
PKK’lı yılların başlangıcıydı.
O dönemde Kürt kelimesinin pek kullanılmaması tercih edilirdi. Hele Kuzey Irak’ta neler yaşandığı bilinmez, üstelik konuşulmazdı da. Oysa Saddam Hüseyin, elinden geleni ardına bırakmıyor ve Kuzey Irak Kürtleri’ne kan kusturuyordu. Talabani ve Barzani tanınırlar, ancak pek ilgilenilmezdi. O kadar ki, TRT bu iki Kürt liderden “Kuzey Iraklı ayrılıkçı güçlerin liderleri” diye söz ederdi. Kürt olduklarını dahi söylemezdi.
Özal hükümeti göreve başlayalı henüz birkaç yıl olmuştu. Başbakan’ın Kürt sorunuyla ilgili görüşleri yavaş yavaş bölgede yaygınlaşıyor ve özellikle de Kuzey Iraklılar arasında ünleniyordu.
Londra’da bir söyleşi yapmak üzere Celal Talabani ile buluştum. Bana Kuzey Irak’taki durumu anlattı. O dönemlerde Barzani ile düşman kardeş gibiydiler.
Söyleşinin sonunda, “Başbakanınız Özal’a bir mesaj yollamak istiyorum. Bana yardımcı olabilir misiniz?” dedi.
Meraklandım, ancak gazeteciliği mesaj taşımacılıkla karıştırmamaya büyük özen gösterdiğim için “mesajınızı verin, ancak ben götüremem. Brüksel’deki Türk Büyükelçisi’ne söylerim. O da Başbakan’a iletir.” dedim.
Talabani tereddüt ettiğimi görünce “merak etmeyin, benim mesajım sözlü. Taşınacak bir yanı yok” dedi.
Merakım daha da arttı.
“Peki söyleyin. Ben elden veremesem bile eline geçmesini garanti ederim” diye devam ettim.
Acaba ne diyecekti ?
Talabani konuştukça, şaşkınlığım arttı.
“Başbakan Özal Kuzey Irak’a asker soksun. Türk ordusunu Kerkük’e kadar bizler götürürüz. Yol gösteririz. Yeter ki Saddam Hüseyin’den kurtulalım. Kerkük petrolünü de aramızda paylaşalım.”
Bunları duyunca gülümsedim.
Ciddiye almadım.
Talabani anladı. “Söylediklerim çok ciddidir ve Türkiye açısından da önemlidir. Türkiye hem Kürtler’in koruyucusu olduğunu gösterecek, hem de sınır ötesini, Saddam Hüseyin’e karşı güvenceye almış olacak.”
Brüksel’e dönünce, o dönemde Avrupa Birliği nezdindeki temsilcimiz Büyükelçi Özdem Sanberk’i buldum. Başbakan ile ilişkilerinin çok iyi olduğunu biliyordum. “Ben götürmem, sen Başbakan’a ulaştırır mısın?” diye sordum. Özdem, mesajı dinleyince şaşırdı ve “haftaya başbakan Paris’e geliyor. Orada göreceğim ve mutlaka anlatırım” dedi.
Sonrasını da izledim.
O döneme kadar Talabani veya Barzani’nin Türk resmi yetkilileriyle görüşme düzeyi, sınır boyu kaymakamları veya MİT temsilcilerinden öteye geçmezdi. Özal bu yaklaşımı değiştirdi. Gayet tabii, Kuzey Irak’a asker göndermedi, ancak Talabani’nin ne demek istediğini çok iyi anlamıştı.
Bakın, nerelerden nerelere geldik.
Bir zamanlar önem vermediğimiz kişiler bugün nerelere çıktılar. Görmek istemediklerimiz ne durumlara geldiler.
Kulaklara küpe olsun…
Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
|