ANKARA’DA PLAN VAR,
ANCAK MÜDAHELE HEYECANI YOK
Son zamanlarda kamu oyunda bir “Kuzey Irak’a müdahele edelim” havası estiriliyor. TV’lerdeki kimi açık oturumlara katılan ve özellikle emekli komutanlarımızdan inanılmaz senaryolar dinliyoruz.
Kimi, PKK’ya uyarı adına Kandil dağının bombalanmasını öneriyor, diğeri Kuzey Irak Kürtleri bağımsızlık ilan ettikleri taktirde, TSK’ nın tüm gücüyle derhal müdahele etmesi gerektiğini anlatıyor. Mangalda kül bırakmıyorlar. Bazılarını dinlerken “Aman Allahım bu adamlar nasıl olmuşta bu kadar üst rütbelere kadar tırmanabilmişler” demekten kendimi alamıyorum.
Sadece emekli askerlerimiz de değil. Sivillerimizin arasında askerlerden de daha katı tutum alanlarımız var. Strateji uzmanı olduğunu sananlardan Ulusalcılık adına söz dolaştırana, Milliyetçilik bayrağını taşıyandan Kürt düşmanlarına kadar, inanılmaz yaklaşımlar izliyoruz.
Kamuoyunun kafasını karıştıran bu konuşmaların Ankara’ya nasıl yansıdığını merak ettim. Genelkurmay’da üst düzey görev alanlardan, olayların içinde söz sahibi diplomatlara kadar bir zemin yoklaması yaptım.
Gerçekten bir hazırlık var mıydı ?
Veya zihnen bir çalışma yapılıyor muydu ?
Önce askeri kanattan başlayalım.
Genelkurmay Başkanlığının her olasılığıa karşı planları var.
PKK’ya karşı bir müdahele gerektiği taktirde ne yapılacağı, nerelerin ve nasıl bombalanacağı, gerekirse nereden ve ne kadar asker sokulabileceği biliniyor.
Alınabilinecek sonuç ve karşı karşıya kalınacak riskler de en gerçekçi biçimde hesaplanmış.
Eğer hükümet siyasi açıdan kararını alır, risklerini yüklenirse, Genelkurmay düğmeye basacak.
Ancak, işte işin püf noktası da zaten bu…
Başta askerler olmak üzere, Dışişleri Bakanlığı ve Başbakan, askeri bir harekatın faturasını biliyorlar. PKK’ya göz dağı vermek için Kandil’i vurmakla işin bitmeyeceği, belki daha da karmaşıklaşacağının farkındalar. Kuzey Irak’a askeri bir müdahelenin beraberinde neleri getireceğinin hesapları da çok net. Yanlış atılacak bir adımın, hatalı bir kararın ülkeyi nasıl bir bataklığa batıracağı açıkça ortada.
Ankara’da savaş tamtamları çalınmıyor. Sırf kahramanlık gösterisi yapmak için hareketlilik yaratılmaya dahi çalışılmıyor.
Kamuoyunda sorumsuzca estirilen savaş rüzgarları, Ankara’daki sorumlu çevreler tarafından paylaşılmıyor.
Hepimizi tedirgin eden unsur, önümüzdeki 10 ayın seçim dönemine rastlaması. Seçim dönemlerinde de, siyasetçilerin zaman zaman ölçüyü kaçırıvermeleridir. Ancak konuştuğum kişiler, seçim nedeniyle dahi olsa, Kuzey Irak veya PKK üzerinden politika yapılma niyetinin görülmediğini ısrarla vurguluyorlar.
Nabız yoklamalarımın sonucunda, Askeri, MİT’i ve Hükümetiyle Türkiye’yi yönetenlerin durumun ciddiyetinin farkında olduklarını anladım.
Rahatladım.
Şimdi bana ”durum böyle ise, Başbakan neden bu kadar sert konuşuyor?” diyebilirsiniz. Erdoğan, bir yandan kamuoyunu yatıştırmaya çalışıyor, öte yandan da Washington’a ve Kuzey Irak Kürtlerine mesaj yolluyor. Amacı, Kerkük olayının askeri müdaheleye gitmeden halledilmesi.
Bir de medya’da, ne dediğini bilmeyenler ciddileşebilse… Bazı muhalif parti ve Sivil Toplum Örgütleri ciddileşebilseler, ne güzel olacak…
Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
|