İRAN, ABD İLE
GÜÇ PAZARLIĞI YAPIYOR
İran ile batı dünyası arasındaki çekişmeye dışardan baktığınız taktirde, Tahran’ın nükleer silah elde etmek istiyormuş , batı’nın da bunu engellemeye çalışıyormuş gibi bir izlenime sahip olabilirsiniz.
Ancak bu çok yanıltıcı olur.
Aslında, İran ile batı dünyası arasında bir “güç pazarlığı” veya bir “liderlik mücadelesi” yaşanıyor.
İran, nükleer enerji kapasitesini arttırıp, nükleer silah üretme noktasına yaklaşarak, batı dünyasını ürküttü. Zira İranlılar bunu başarabildikleri taktirde, dünya üzerinde büyük bir kaos çıkabilecek, demektir. Başka ülkeler de bu yarışa katılmak isteyebilecekler, Orta Doğu’daki dengeler bozulacak ve bölge çok daha tehlikeli bir duruma girecek.
Dolayısıyla, şu anda eline son derece değerli bir koz geçirmiş durumda ve bu ve diğer kozlarına karşılık bir pazarlık yapıyor..
İRAN, ABD’DEN NE
KOPARMAK İSTİYOR ?
İran’ın, nükleer silah yapmaktan vazgeçme karşılığında da bir beklenti veya istek listesi var.
Bunun başında da, ABD tarafından uygulanan gizli ambargolardan kurtulmak geliyor.
Örneğin, Dünya Ticaret Örgütüne geri dönmek ve bunun nimetlerinden yararlanmayı arzuluyor. Uçak parçalarını batıdan da satın alabilmek, petrolünü çıkarabilmek için batı teknolojisinden daha fazla yararlanmak, petrolünü batıya satabilmek, batıya petrol hatları kurabilmek istiyor.İran’a gelmek isteyen batılı yatırımcılar üzerindeki Amerikan yasaklarının kaldırılmasını, Batılı büyük bankaların, büyük şirketlerin engellenmemesini arzuluyor.
Özetle, İran ABD tarafından itilip kakılan, parya muamelesi yapılan, Uluslar arası camianın dışına itilmiş bir ülke olmaktan kurtulmayı amaçlıyor. Gün ışığına çıkmak, elindeki ekonomik-siyasi ve insan gücünü kullanıp, bölgedeki ağırlığını ve gücünü arttırmaya çabalıyor.
İRAN’IN ELİNDE
ÖNEMLİ KOZLAR VAR
İran Amerikan ambargolarından kurtulup bölgesel bir süper güç olabilmek için de, elindeki diğer( nükleer silah geliştirmek dışındaki) kozları da kullanıyor:
- ABD istilası nedeniyle karışan Irak’ta İran Şii’ler üzerindeki etkinliğini kullanıyor. İsterse ,direnişi durdurabileceğininin sinyallerini veriyor.
- Lübnan’daki Hizbullah aracılığı ile de Filistin savaşındaki ağırlığını arttırmış durumda. Savaşın gidişini etkileyebilecek durumda bulunuyor.
- Petrol fiyatlarının artışı sayesinde parasal gücünü giderek arttırıyor. Ayrıca, elindeki büyük rezervler sayesinde, petrol fiyatlarını belirli oranda etkileme olanağına da sahip.
- Tacikistandaki şii gruplar üzerindeki ağırlığını kullanıyor.
- İstediği taktirde radikal İslamcı gruplara destek verebileceği izlenimini veriyor. Teröre bulaşmama ve Devrim ihracatından vazgeçtiğini, ancak gerekirse yeniden başlayabileceği varsayımı ortada dolaşıyor.
Yukardaki listeyi incelediğiniz taktirde, İran rejiminin, bugünkü noktaya ABD’nin hataları sonucunda geldiği çok rahatlıkla görülüyor. ABD , Uluslar arası alanda sıkıştıkça, pazarlıkta İran’ın eli güçleniyor.
Washington’un Irak bataklığına batması, Afganistan’da Taliban’ın yeniden baş kaldırabilmesi, İsrail’in Filistin ve Lübnan’a karşı giriştiği savaşın İslam dünyasındaki olumsuz etkileri, İran’ın işine yarıyor. İslam dünyasındaki prestiji artıyor.
Nükleer güç olma düşüncesi dahi, İran halkı için bir şahlanış, İslam dünyası için de bir başkaldırı anlamına geliyor.
Halkları elektrikliyor.Küresel bir güç konumuna kavuşmaya çabalıyor.
Tahran daha şimdiden , İslam dünyasının sesi oluyor, liderliğine göz kırpıyor.
ABD İSE, İRAN’I
DEĞİŞTİRMEYE ÇALIŞIYOR
İran önünü açıp, Uluslararası alanda güçlü bir ülke statüsüne, elindeki kozları ve en önemlisi bugünkü rejimini değiştirmemeye, avantajlarını kaybetmemeye çalışırken, ABD’de İran’a bu statüyü bedava vermek istemiyor. Prestijinin zedelenmemesi için, karşılığında bir şeyler elde etmeyi planlıyor :
- Rejimi değiştirmek ve radikal yaklaşımını yumuşatmak.
- Irak’ta Şii direnişinin durdurulmasına katkıda bulundurmak.
- Filistin ve Lübnan’daki Hizbullah ve Hamas üzerindeki etkinliğini kullandırtmak.
- Tacikistan , Afganistan ve diğer bölgelerde işbirliğine zorlamak.
- Petrol politikalarını batıya göre ayarlamasını sağlamak.
İran bugüne kadarki yaklaşımıyla, hedeflediği amaçlarına yavaş yavaş yaklaşıyor. Daha şimdiden bölgedeki ağırlığı ve etkinliği arttı. Birçok konuda kazanımları oldu. 27 yıldır tek bir görüşme yapmadığı ABD dahi, ilk defa Tahran ile konuşmaya başlayacağını açıkladı.
Ancak pazarlık henüz bitmedi.
Aksine daha yeni başlıyor.
Peki, Türkiye bu olaya nasıl bakıyor ve ne yapmak istiyor?
Bu da yarınki yazının konusu olacak.
TAHRAN,GEÇMİŞİN
FATURASINI ÖDÜYOR
ABD-İRAN ilişkilerinin böylesine bozulmasının temelinde, 1979 yılında Şah’ın devrilmesiyle birlikte, Humeyni’nin gelmesi, İslam Cumhuriyetinin kurulması ve ardından da 1980’de Amerikan Büyükelçiliğinin basılıp, 52 diplomatın bir yılı aşkın süren rehine tutulması yatar.
Amerikan halkı, gözleri kapalı olarak halkın arasında dolaştırılan, itilip kakılan, burnu sürtülen Amerikalı diplomatların görüntülerini hiçbir zaman unutamadı. Hele Carter döneminde, rehineleri kurtarmak için başlatılan askeri operasyonun , helikopterlerin çöle düşmesi sonucunda bir skandala dönüşmesi, yaraya tuz biber ekilmesi anlamına gelmişti.
ABD’nin İran ile ilişkilerinin zaman içinde daha da kötüleşmesi, Tahran’ın İslam devrimini yayma çabaları ve ABD’nin nerede olursa olsun karşı politikalarla önüne çıkması nedeniyle daha da yaygınlaştı.
Sonunda rehineler geri dönebildiler, ancak Washington İran’ı kara listeye aldı. Amerikan halkı da İran İslam rejimini hiçbir zaman affetmedi.
İRAN, ATEŞLE
OYNAMAYI SEVMEZ…
1979’dan bu yana, İran’ı ön planda görünüp yönetenler ve İslam devletinin geçirdiği aşamaları şöyle özetleyebiliriz:
Humeyni dönemi (1979-1989): Hem cumhurbaşkanı, hem de dini lider olarak, ülkeyi yönetti. ABD’nin yanlış politikaları ve özellikle Irak ile girişilen 8 yıllık savaş sayesinde iktidarını sağlamlaştırdı.
Rafsancani (1989-1997): Devrimin sivriliklerini törpüledi. Devrim ihracını durdurdu ve rejimin yerleşmesini, sağlam bir zemine oturmasını sağladı.
Hatemi (1997-2005): İran’ı dışa açmaya , rejimi yumuşatmaya, özellikle de Amerika ile ilişkileri rayına oturtmaya çalıştı, ancak başarısız oldu.
Ahmedinecad (2005- ....): İktidara gelmesiyle birlikte, nükleer politikayı ön plana çıkarıp, İran’ın etrafındaki zincirleri kırma operasyonunu başlattı.
İran tek kişi tarafından yönetilmez. Kendine özgü bir çok seslilik ve demokrasi anlayışı vardır. Örneğin, Cumhurbaşkanlarının etkisi belirli bir noktaya kadardır.Dini lider Hamaney’in önemli etkinliği vardır. Cumhurbaşkanları, Hamaney, etrafındaki etkili bir hocalar grubunun çizdikleri sınırlar içinde hareket edebilirler. Hamaney dışında politikaları etkileyen başka kurumlarda vardır.
En önemlisi, İran’ın güçlü bir diplomasisi vardır ve ateşle oynamaktan da hoşlanmazlar. Ne zaman ve nerede duracaklarını bilirler. İyi satranç oyuncusudurlar.
Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
|