Mehmet Ali Birand
 
ERDOĞAN, KÖPRÜLERİ NEDEN ATMADI ?
 
 

ERDOĞAN,  KÖPRÜLERİ

NEDEN ATMADI ?

 

Avrupa Birliği ile ilişkilerin geldiği noktaya bakılacak olursa, bunların iç politikaya yansıması ilginç ipuçlarını da beraberinde getiriyor.

 

Geçen haftaki sonuçlar Ankara tarafından tahmin ediliyordu. Başlıkların 5’e indirilmeyip 8’de kalması, açılacak paragrafların kapanmadan askıda bırakılmaları beklenmiyor olabilirdi. Ancak Kıbrıs konusundaki tutumumuz karşılığında belirli bir ceza geleceği biliniyordu.

 

Asıl önemli olan, Ankara’nın tepkisiydi.

 

Brüksel başta olmak üzere, birçok başkentin kaygısı Başbakan’ın son derece sert bir tepki vereceği ve ipleri koparma noktasına kadar gidebileceği şeklindeydi.

 

Seçim dönemine girildiği bir sırada, hele Avrupa Birliği konusunun kamuoyunda son derece ters yankılandığı bir sırada Erdoğan’ın sertleşmesi normal görülüyordu. Ulusalcı oyları kendine çekemese dahi, AB’ye sert çıkan bir AK Parti lideri prim toplayabilirdi. Milliyetçilik bayrağını sallayabilir, hiç değilse muhalefete fazla bir eleştiri olanağı bırakmazdı.

 

Genel beklenti, Erdoğan’ın fırtına koparmasıydı. Hatta, Komisyon’un tavsiyesinin açıklandığı gün, NATO doruğunda bulunan Erdoğan’ın sert şekilde “Böyle şey kabul edilemez” tepkisi ajanslara düşünce, herkes “Tamam, Erdoğan kıyameti koparacakdedi. Ancak aynı gece Ankara’ya dönen Başbakan şaşırttı.

 

Son derece sakin, başkaldırmayan ve uzun vadeli çıkarlarını ön plana alan bir yaklaşım sergiledi. Ardından, AB Dışişleri Bakanları ve zirve toplantısı da geldi geçti ve Başbakan yine soğukkanlılığını korudu. Tepki gösterdi, ancak sert değildi. İlişkileri askıya alacak veya daha da gerginleştirecek bir adım atmadı.

 

Neden acaba?

 

Başbakan istese sertleşebilir ve gerçekten de fırtınalar estirebilirdi. Bundan dolayı prim de kazanabilirdi.

 

Yapmadığına göre, bir hesabı olmalı.

 

Erdoğan’nın sertleşmemesinin altında iki temel neden yatıyor.

 

Bunlardan biri, Avrupa Birliği ile ilişkileri gerçekten önemsemesi ve zaten gerilen ortamı daha da germek istememesidir. Türkiye’yi bir din devlet yapmak gibi gizli bir gündemi olmadığını ve AB ilişkilerinde son derece kararlı ve ciddi olduğunu göstermek istemesidir. Kim ne derse desin, hem AB’ye tam üyelik peşinde koşmak, hem de Türkiye’yi dincileştirmek imkansızdır. AB, Türkiye’de İslamcılığa göz yummaz. Tam aksine son derece sert tepki verir. Erdoğan’ın tutumu, AB çevrelerinde “bu adam, tam üyelik konusunda gerçekten samimi” sözlerinin birden artmasına yol açmıştır.

 

İkinci neden, AB ile ilişkileri kesmenin veya etkinliğini kaybedecek derecede hırpalamanın, üyelik perspektifinin kaybolduğu sonucunu doğuracak bir noktaya getirmenin hem ekonomik, hem de siyasi yönden önemli kayıplara yol açması olasılığıdır.

 

Türkiye seçim dönemine girmiş durumda.

 

AB ile ilişkilerini kopma noktasına getirmiş bir Türkiye’nin, en fazla ihtiyaç duyduğu bir sırada ekonomik sarsıntıya girmesi akıllıca bir tutum olmasa gerek.

 

İşin bir de siyasi yönü var.

 

Ne olursa olsun, Cumhurbaşkanlığı ve genel seçimlerde AK Parti hırpalanacak ve laiklik konusundaki yaklaşımı çok sorgulanacak. Kamuoyundaki kuşkular daha da arttırılacak. Bunları engellemenin imkanı yok. Ancak yine de, AB ilişkisi Erdoğan’ın elindeki en önemli güvence. Bu sayede üzerindeki soru işaretlerinden hiç değilse bir bölümü kalkıyor. “Türkiye’yi maceraya sürükleyen lider” suçlamalarından kurtulabiliyor.

 

AB ile ilişkisini koparmış bir Erdoğan’ın hem siyasi, hem de ekonomik yönden uğrayacağı zararı, alacağı yaraları düşünürsek, bu tutumunun neden daha mantıklı olduğunu görebiliriz.

Hele bir seçimler geçsin, yukarıda yaptığımız hesaplar değişsin, işte o zaman AB ile ilişkiler konusunda çok farklı bir Erdoğan bulabiliriz. Ancak bugün için Başbakan, garantili politikayı tercih etmiş görünüyor…



Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
 
 
BU KATEGORİDEKİ EN ÇOK OKUNAN 25 YAZI
- CEMAAT, AK PARTİ'DEN DESTEĞİNİ ÇEKEMEZ...
- Alper Görmüş koskoca iki cilt kitap yazmış. Okudukça yüzüm kızardı...
- PKK İLE SERT BİR SAVAŞ DÖNEMİNE GİRİLİYOR...
- CUMHURBAŞKANI İLE BAŞBAKAN ARASINDA NE FARK VAR?
- Öcalan...
- ÖCALAN SIRADAN BİR MAHKUM DEĞİL Kİ...
- Rüya görmeyelim. PKK böyle tasfiye edilmez
- Davutoğlu efsanesi gerçek mi, yoksa balon mu?
- PKK İKİYE BÖLÜNÜYOR
- RUSYA GÜNDEMİNDE, PKK-ÇEÇEN VE GAZ VAR
- Türkiye artık kararını vermeli…
- TÜRKİYE’DEKİ, 70 BİN ERMENİYİ VATANDAŞ YAPIN...
- Referandumda neden “Evet” oyu kullanacağım?
- MEDYA TERÖRE HİZMET Mİ EDİYOR?
- Hadi bir defa başladık...
- Kürt kökenli olsanız, ne dersiniz?
- BAŞBAKAN BM'DE "DİZEL MOTORU" GİBİYDİ...
- PKK VURUYOR, ANCAK KIŞKIRTAMIYOR...
- Siyaset karşı saldırıya geçti
- BİZE BAKIŞLAR DEĞİŞİYOR...
- Önceki günkü “darbecilik genlerimizde vardı” başlıklı yazım çok yankı yaptı. Aslında...
- Başbuğ, Kozmik odayı açarak doğrusunu yaptı…
- Başbakan için hepimizin farklı görüşü var. Kimimiz için bir devrimci...
- İRAN REJİMİ, KENDİNİ KURTARACAK MI?
- ÖCALAN DAVASINDA, DİKKAT ETMEMİZ GEREKENLER…