ERDOĞAN’I SADECE
AB KURTARIR…
Siyasetin ince hesapları ve komplo teorileri bir yana, Tayyip Erdoğan’ı çok zorlu bir yıl bekliyor.
Cumhurbaşkanlığı kavgasının görünen yüzünde laik kesimler, hem Köşk’ü hem de TBMM’ni AK Parti’ye bırakmak istemiyorlar. Hatta zaman zaman pek demokrasiyle bağdaşmayacak önerilerde bulunuyorlar. Ortaya çıkacak gerilime işaret ediyorlar. Başbakan ise, ”Anayasa’ya uygun hareket ediyorum” diyor. Haklı olarak “Buna neden itiraz ediyorsunuz?” diye soruyor. Kendi açısından gerçekten de haklı. Oyunu alıp gelmiş bir parlamento var ve bu parlamento şimdi Cumhurbaşkanı’nı seçecek. Bunda hiçbir anormallik yok.
Ancak, laik kesim haklı olarak kaygılanıyor. Hem Köşk, hem de Parlamento’nun Ak Parti’ye kaymasıyla, ülkedeki dinci muhafazakar akımların kontrolü daha da yaygın şekilde ele alabileceğini görüyorlar. Laikler ve muhafazakarlar arasındaki dengenin bozulacağını hesap ediyorlar. Bundan dolayı da, hiç değilse Köşk’e -sembolik olarak- eşi türbanlı olmayan bir Ak Partili’nin gitmesi için bastırıyorlar.
Ben bu ülkede bir din devleti kurulamayacağına inananlardanım. Laik- Demokratik- Liberal kesim öylesine güçlü ki, böyle bir olasılığın gerçekleşmesine imkan vermez. Bundan dolayı da, Köşk’e eşi türbanlı olan birinin çıkmasını tehlike gibi görenlere katılmıyorum.Önemli olan bu semboller değil, seçilen kişilerin tutumlarıdır. Eğer yolundan şaşan olursa, onu tekrar doğru yola getirmekte bizim görevimizdir. Ayrıca bu kadar da gücümüz vardır.
Bu pencereden baktığım zaman, benim gibi düşünenler için de önemli olan, Ak Parti’nin Türkiye’yi Avrupa hedefine götürüp götürmediğidir. Türkiye’yi AB’ye götüren bir lider, bu ülkeyi aynı zamanda din devletine dönüştüremez. İşin tabiatına aykırıdır. AB ile ilişkilerinizde, şark kurnazlığı ile bazı kriterleri bypass edebilirsiniz, ancak din devleti oluşturulması çabalarını yutturamazsınız ve haşa kabul ettiremezsiniz. Dolayısiyle, Türkiye- AB ilişkilerinin sıhhati benim için en önemli sigortadır. Bu ilişkilerin sağlığını kontrol edebilmenin en doğru yolu da, Kopenhag Kriterleri’ne uyum için atılması gereken adımlar ve reformlardır.
Ak Parti, 301’den başlıyarak reformları yapıyor mu , yoksa üstüne mi yatıyor ?
Ben buna bakarım.
Reformlar hızla sürüyorsa, Cumhurbaşkanlığı’na kimin çıktığı da o kadar önemli değildir. Önemli olan ülkenin nereye götürüldüğüdür.
Recep Tayyip Erdoğan’ı da bizler bu yanıyla tartacağız. Attığı adımların Anayasa’ya uygun olup olmadığı veya hukuken bir sakıncası bulunup bulunmadığına göre değil. Zira, Türkiye’nin laik- demokratik yörüngesinden çıkmamasının tek güvencesi Avrupa Birliği’ne attığı çabanın gücüdür.
Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
|