Mehmet Ali Birand
 
AVRUPA, TÜRKİYE’DEN ÖZÜR DİLEMELİDİR…
 
 

AVRUPA, TÜRKİYE’DEN

ÖZÜR DİLEMELİDİR…

 

Avrupa Komisyonu sürpriz yaptı. Daha doğrusu, üye ülkelerin baskılarına direnemedi ve 8 müzakere başlığını askıya aldı. Beklenen, Komisyon’un 3, en çok 5 başlığın askıya alınmasını önermesiydi. Komisyon çevrelerinden gelen haberler, Olli Rehn’in kahramanlar gibi mücadele edeceği ve Türkiye’yi dışlama anlamına gelecek bir kararı engelleyeceği şeklindeydi. Gerçekleşmedi. Fransa, Almanya, Avusturya ve Hollanda’nın anlaşması sonunda karar ağırlaştırıldı.

           

Bu, henüz bir öneri.

           

11-12 Aralık günleri Brüksel’de bir araya gelecek olan AB Dışişleri Bakanları gözden geçirecekler ve az bir olasılıkla başlık sayısı 8’den 10’a çıkarılacak. Doğrusunu söylemek gerekirse, ha 8 olmuş, ha 10. Hiçbir şey değişmez. İşin daha da dramatik yanı, geri kalan başlıkların kapanması da, yine limanların açılmasına bağlanıyor. Başka bir anlatımla, Türkiye diğer başlıklarda başarılı bir müzakere yapsa dahi, limanlarını açmadığı sürece başlığı kapatamayacak.

           

Özetlememiz gerekirse, AB Komisyonunun aldığı tavsiye kararını şöyle yorumlayabiliriz:

 

1)                          Türkiye- AB ilişkilerinde beklenen tren kazası gerçekleşmemiş, Rumların istedikleri gibi müzakerelerin tümü askıya alınmamış, bütün mekanizmalar durdurulmamış, tam aksine müzakere sürecinin hem sürdürülmesine, hem de hızlandırılmasına karar verilmiştir.

2)                          8 Başlığın müzakeresi gibi, diğer tüm başlıkların kapatılması da Türk limanlarının açılmasına bağlanmıştır. Bu şekilde, müzakerelerin bundan sonraki süreci yavaşlatılmış, vites küçültülmüş olmaktadır. Müzakereler artık çok daha zora girmiş ve Kıbrıs gerekçesiyle, Papadopulos’un iki dudağının arasına bırakılmıştır.

3)                          Avrupa Komisyonu’nun önerisi, geri kalan diğer başlıkların Rumlar tarafından veto edilmeden sürdürülmesini de kapsamaktadır. Eğer  AB Dışişleri ve Devlet Başkanları toplantılarında da onaylanırsa, bu öneri Rumların elindeki veto hakkına kısıtlama anlamını taşıyacaktır.

4)                          AB Komisyonu’nun açıklaması, yine Kıbrıs Rumlarının istemedikleri bir öneriyi kapsıyor. Buna göre, 2007 içinde Kıbrıs sorununa -Türkiye’nin arzuladığı şekilde- Birleşmiş Milletler çerçevesinde kapsamlı bir çözüm bulunmasının gereği vurgulanmaktadır.

 

AVRUPA, TÜRKİYE ‘NİN

TAM ÜYELİĞİNİ KIBRIS’A BAĞLADI.

           

Gelinilen bu noktanın fazla bir yoruma ihtiyacı yoktur.

           

Avrupa Birliğine üye 25  ülke, ne demeç verirlerse versinler, Türkiye ile ilgili müzakerelerin yavaşlatılmasını istiyorlardı. Komisyona baskı yaptılar ve istediklerini elde ettiler.                                                                   

           

Türkiye’ye kesilen fatura çok ağırdır.

           

Daha da önemlisi, Türkiye’nin Rum gemilerine limanlarını açmaması karşısında verilen ceza son derece orantısızdır. Zaten böylesine orantısız ve ağır bir yaklaşım, Avrupa Birliğinin Kıbrıs konusunu bir bahane olarak kullandığı izlenimini güçlendirmektedir. Karar, Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki ilişkilerin bundan böyle tümüyle Kıbrıs sorununa bağlanmakta, sorun çözülmedikçe müzakerelerde bir sonuç alınamayacağını göstermektedir.

           

Kıbrıs konusuna bir cankurtaran simidi gibi sarılan AB, elde etmek istediği hedefe vardı.

           

Avrupa Birliği yetkililerinden bir ricamız var :

           

Türk halkının zekasıyla alay etmemeli,  Ahde vefa gibi büyük sözler etmekten vazgeçmeli ve Kıbrıs konusunun çok ucuz bir bahane olduğunu kabullenmelidir. Bizlere de açıkça şunu söylemeli:

           

“…Türkiye ile müzakerelerin yavaşlaması gerekmekteydi. Zira Müslüman ve böylesine büyük bir Türkiye’yi hazmetmeye hazır olmadığımızı anladık. Sizlerden özür dileriz. Kıbrıs bahanesinin arkasına saklanmak zorundaydık. Ancak emin olur, uzun vadeli hedefimizden vaz geçmedik…”



Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
 
 
BU KATEGORİDEKİ EN ÇOK OKUNAN 25 YAZI
- CEMAAT, AK PARTİ'DEN DESTEĞİNİ ÇEKEMEZ...
- Alper Görmüş koskoca iki cilt kitap yazmış. Okudukça yüzüm kızardı...
- PKK İLE SERT BİR SAVAŞ DÖNEMİNE GİRİLİYOR...
- CUMHURBAŞKANI İLE BAŞBAKAN ARASINDA NE FARK VAR?
- Öcalan...
- ÖCALAN SIRADAN BİR MAHKUM DEĞİL Kİ...
- Rüya görmeyelim. PKK böyle tasfiye edilmez
- Davutoğlu efsanesi gerçek mi, yoksa balon mu?
- PKK İKİYE BÖLÜNÜYOR
- RUSYA GÜNDEMİNDE, PKK-ÇEÇEN VE GAZ VAR
- Türkiye artık kararını vermeli…
- TÜRKİYE’DEKİ, 70 BİN ERMENİYİ VATANDAŞ YAPIN...
- Referandumda neden “Evet” oyu kullanacağım?
- MEDYA TERÖRE HİZMET Mİ EDİYOR?
- Kürt kökenli olsanız, ne dersiniz?
- Hadi bir defa başladık...
- BAŞBAKAN BM'DE "DİZEL MOTORU" GİBİYDİ...
- PKK VURUYOR, ANCAK KIŞKIRTAMIYOR...
- Siyaset karşı saldırıya geçti
- BİZE BAKIŞLAR DEĞİŞİYOR...
- Önceki günkü “darbecilik genlerimizde vardı” başlıklı yazım çok yankı yaptı. Aslında...
- Başbuğ, Kozmik odayı açarak doğrusunu yaptı…
- Başbakan için hepimizin farklı görüşü var. Kimimiz için bir devrimci...
- İRAN REJİMİ, KENDİNİ KURTARACAK MI?
- ÖCALAN DAVASINDA, DİKKAT ETMEMİZ GEREKENLER…