Mehmet Ali Birand
 
Erdoğan kazandı, ancak topluca sınıfta kaldık...
 
 

Anayasa tartışmalarının en önemli yanı, ‘’parti içi demokrasi’’nin de sınava girmesiydi.. Ve bu sınavdan kimse geçerli not almadı.
İstedikleri kadar kendilerinin demokrasiye inandıkları, diğerlerine oranla daha demokratik olduklarını iddia ederlerse etsinler, TBMM içindeki partilerimizde gerçek bir demokrasinin bulunmadığı açıkça görüldü.
Buna karşılık, kesin bir Lider Patronajı var.
İstisnasız, hepsi aynı.
Anayasa tartışmalarında bir bilanço yapacak olursak, Erdoğan’ın bir eksikle istediğini elde ettiğini söyleyebiliriz.
Başbakan, on gün süreyle ekibinin başına geçti ve sabahın erken saatlerine kadar ayrılmadı. Harekatı yöneten Komutan gibiydi. Cepheyi biran için boş , birliğini de başsız bırakmadı. 
Kimi zaman sinirlendi, milletvekillerini fırçaladı. Kimi zaman, duygu dolu konuşmalar yaptı, yakınlarını ağlattı, bazen de etrafına çiçek dağıttı.
Eğer değişiklik paketi sadece tek bir fireyle çıkabildiyse, bu Erdoğan’ın yakın markajı ve son derece etkili denetimiyle gerçekleşti.

BAŞBAKAN NEDEN BU RİSKİ ŞİMDİ ALDI ?
Benim gibi birçok kişinin sorduğu bir soru var ki, henüz yanıtlanamadı.
Erdoğan, genel seçimlere 11 ay kala neden böylesine riskli bir girişimde bulundu.
Mecliste ve toplumda böylesine büyük bir gerilimi ve ucu ucuna yapılacak oylamalardaki tehlikeleri, ardındangelecek bir referandumdan çıkacak “ yetersiz bir sonucun” herşeyi değiştirebileceğini görmesine rağmen, neden şimdi böylesine zor bir güç denemesine girdi?
Bu, gerçekten riskli bir güç denemesiydi.
Acaba bizim bilemediğimiz bir şey mi biliyordu ? 
Yoksa, Türkiye’nin yönetimindeki “laik düzeni koruma mekanizmasının belirli bir oranda gevşetilmesi veya normale döndürülmesi” için böyle bir fırsatın bir daha ele geçmeyeceğini mi gördü ?

Neyi görmüşse gördü ve zorladı.
Hep beraber çok hırpalandık, ancak sonunda Erdoğan eskisine oranla daha güçlü çıktı. Hele bir de refrandumu yüzde 50’nin üstündeki bir oranla alırsa, istediğini tam anlamıyla elde etmiş olacak.

 


Muhalefet sadece kavga ve hakaret etti...
Ak Parti’de milletvekillerinin özgürce oylarını kullandıklarını kimse söyleyemez.
Belki doğru değil, ancak dışardan bakıldığındaki algılama, AKP’lilerin önemli bir baskı ve komuta-kontrol altında tutuldukları şeklinde.
Siz istediğiniz kadar aksini söyleyin, dışa yansıyan görüntü bu.
İktidar partisi böyle de, muhalefet sanki çok mu demokrat.
Hadi canım efendim...
Muhalefetin TBMM tartışmalarındaki yaklaşımı ne yazık ki hayal kırıklığı yarattı.
İçerik adeta konuşulmadı bile. Buna karşılık bol bol kavga, bol bol karşılıklı hakaretleşmeler yaşandı. On günlük maratonda, dişe dokunur bir muhalefete rastlamadım. Deniz Baykal’ın kendi gurubundaki bazı konuşmaları dışında, ne CHP ne de MHP konuşucuları dişe dokunur bir muhalefet yapabildiler.
Bu arada en çok dikkatleri çeken, sürekli şekilde Demokrasiden söz edilmesiydi. Oysa bu tartışmalarda, Türk siyasetinde Demokrasinin, Fikir Özgürlüğünün bulunmadığını, buna karşılık Liderler Sultasına Demokrasi adı takılmaya çalışıldığını gördük.
Her partide bir lider korkusu var. Herşey onun iki dudağı arasında gelişiyor.
Gurup toplantıları, konuların parti içinde tartışılması şeklinde değil, liderlerin teba’larına nasıl hareket edeceklerini ve gittikleri yerlerde neler söyleyeceklerinin talimatları ve kamuoyuna, bürokrasiye mesajlarını verdiği ortam şeklinde geçiyor.
Politikaları da, liderler oluşturuyor ve rötuşlarını, halka anlatımını da diğer partililer yapıyor.
Farklı bir ses çıkaran hain oluyor. Partide hayat hakkı kalmıyor.
Şimdi bir de İmralı Liderliği çıktı.
Öcalan ve demokrasiyi savunan BDP, tam anlamıyla bir liderlik sultası örneği verir oldu.
Liderler, cepheleşmeyi özellikle tahrik ediyorlar. Bu sayede hem kendi parti içindileri daha sıkı şekilde kendilerine bağlıyorlar, hem de kendi oylarını güvenceye alıyorlar.
Geriye ne kalıyor ?
“Ben Babama laf ettirmem lan!” diye meclis masalarını yumruklayıp kolunu kıran, ardından liderinin elini öpmeye koşanlar...Lideriyle uçuruma atlayacağını açıklayanlar...Liderim öyle istediği için parti kapatmaya dahi red oyu  vereceğini söyleyenler...
Aslına bakarsak, sanki medyamız daha mı farklı ?
Hangimiz gerçek bir fikir özgürlüğünü, gerçek bir demokratik tartışma ortamını özlüyoruz ki?
Hepimiz, bizim gibi düşünenleri tercih ediyoruz.
Ötekini öteliyoruz, gerekirse dövüp kovalıyoruz.
Özetle, hepimiz kendimize demokratız.
Bari birbirimizi aldatmayalım...



Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
 
 
BU KATEGORİDEKİ EN ÇOK OKUNAN 25 YAZI
- CEMAAT, AK PARTİ'DEN DESTEĞİNİ ÇEKEMEZ...
- Alper Görmüş koskoca iki cilt kitap yazmış. Okudukça yüzüm kızardı...
- PKK İLE SERT BİR SAVAŞ DÖNEMİNE GİRİLİYOR...
- CUMHURBAŞKANI İLE BAŞBAKAN ARASINDA NE FARK VAR?
- Öcalan...
- ÖCALAN SIRADAN BİR MAHKUM DEĞİL Kİ...
- Rüya görmeyelim. PKK böyle tasfiye edilmez
- Davutoğlu efsanesi gerçek mi, yoksa balon mu?
- PKK İKİYE BÖLÜNÜYOR
- RUSYA GÜNDEMİNDE, PKK-ÇEÇEN VE GAZ VAR
- Türkiye artık kararını vermeli…
- TÜRKİYE’DEKİ, 70 BİN ERMENİYİ VATANDAŞ YAPIN...
- Referandumda neden “Evet” oyu kullanacağım?
- MEDYA TERÖRE HİZMET Mİ EDİYOR?
- Hadi bir defa başladık...
- Kürt kökenli olsanız, ne dersiniz?
- BAŞBAKAN BM'DE "DİZEL MOTORU" GİBİYDİ...
- PKK VURUYOR, ANCAK KIŞKIRTAMIYOR...
- Siyaset karşı saldırıya geçti
- BİZE BAKIŞLAR DEĞİŞİYOR...
- Önceki günkü “darbecilik genlerimizde vardı” başlıklı yazım çok yankı yaptı. Aslında...
- Başbuğ, Kozmik odayı açarak doğrusunu yaptı…
- Başbakan için hepimizin farklı görüşü var. Kimimiz için bir devrimci...
- İRAN REJİMİ, KENDİNİ KURTARACAK MI?
- ÖCALAN DAVASINDA, DİKKAT ETMEMİZ GEREKENLER…