Mehmet Ali Birand
 
Talat, Kıbrıs'a çözümü daha kolay getirecek kişidir
 
 

Lafı fazla uzatmak istemiyorum.


M.Ali Talat, bu sorunun çözümlenmesini ve KKTC’nin Avrupa Birliğine girmesini isteyenlerin tercih etmesi gereken adaydır.
Muhalefet yıllarından bu yana, Kıbrıs sorununun çözümsüzlük yaklaşımıyla yürütülemeyeceğini görmüş ve sürekli şekilde de bu yönde adım atmış bir kişiliği vardır.
Eğer Türk tarafı, Annan planını kabul edip son derece önemli bir avantaj sağlamışsa, bunu Talat sayesinde gerçekleştirmiştir. O dönemde Talat, küçük ayak oyunlarıyla Ankara'yı oyalayabilir, tribünlere oynayarak zaman kaybettirebilir ve teknik engellerle planı bataklığa sokabilirdi. Ardından da, Rumları suçlar ve Türkiye’deki bazı çevreler tarafından kahraman ilan edilebilirdi.
Yapmadı.
Tam aksine, Denktaş ile mücadele etme pahasına çözüm peşinde koştu. Oyunu bozan taraf Rumlar oldu. Her ne kadar Rumlar, bu tutumlarından dolayı, bırakın bir fatura ödemeyi, AB’ye tam üye yapılarak ödüllendirildiler ise dahi, Türk tarafı Annan planını kabul ederek son derece önemli avantajlar sağladı. (Bu konuya ilerde daha ayrıntılı şekilde döneceğim)
Talat, bugün de çözüm için uğraşıyor. Zira çözümsüzlük, KKTC’yi bir yere götürmez ve Türkiye’nin AB yolunu tıkamaya devam eder. Ayrıca, bu ülke AB’ye girse de girmemeye karar verse de, Kıbrıs sorununu şu veya bu şekilde çözmek zorundadır.
İşte bu gerçeklerden hareket edersek, çözümü- zenginleşmeyi tercih edenlerin Talat’a oy vermeleri gerekir.
Mantık bunu gerektiriyor.
Ancak seçimlerin sadece mantıkla değil, bazen hislerle yapıldığını da biliyoruz. 

 


Eroğlu, Denktaş vari bir çözüm veya çözümsüzlük getirir
Eğer çözümsüzlüğü istiyorsanız, “KKTC küçük olsun, fakir olsun, ancak benim olsun” diyorsanız, o zaman seçiminiz Eroğlu olmalı.
Beğenirsiniz veya beğenmezsiniz, Eroğlu’nun farklı bir yaklaşımı vardır.
Denktaş’a daha yakın bir politika izler.
Eskiden de böyleydi, şimdi de böyle.
Bugüne kadar ilk defa hiç konuşmadan, TV’lere çıkmadan yarışan Eroğlu, çok net olmamakla birlikte, Konfederasyon ister. Bir başka deyişle, “Bırakalım Rumlar güneyde, bizde kuzeyde kendi kendimizi yöneterek yaşayalım” der. İki ayrı devletin gerekirse, çok muğlak bir yapı altında yaşamlarını sürdürmelerini öngörür.
Bu yaklaşım çözümsüzlük demektir. Zira bu yaklaşımla, Rumlara böyle bir formülü kabul ettirmek ve Avrupa Birliğine girmek imkansızdır.
Yaşamına böyle devam edecek olan bir KKTC’nin zenginleşmesi, kendi kanatlarıyla uçması söz konusu olamaz. Bu formül Ankara’ya biat etmeyi gerektirir. Parayı veren düdüğü çalacağına göre, Kıbrısı Türkiye’de iktidar olan partiler yönetecek demektir.
Milliyetçi bir yaklaşımdaysanız, bu seçeneği tercih edebilirsiniz.
Rumlarla yönetimi paylaşmamak için, Avrupaya girmekten vazgeçmeyi tercih ediyor,  Rumlar gibi zenginleşme iddiası sürdürmüyor, dünyada dolaşma tutkunuz bulunmuyorsa, sizin için  sorun yok. Gururla “KKTC’de sadece biz söz sahibiyiz” demeyi arzuluyorsanız, Eroğlu’nu tercih edebilirsiniz.
Hemen belirteyim, benim bu yaklaşıma bir itirazım yok.
Bu, tamamen kişisel bir seçimdir.
Burada yapmaya çalıştığım, adayların bizlere ne getirebileceklerini, ne götürebileceklerini göstermektir.
Eroğlu, derece etkin bir politikacıdır. Kıbrıs’ın günlük yaşamını yıllarca yönlendirmiş, gereksinimlerini ve bunların nasıl karşılanacağını da çok iyi bilen bir liderdir. Halkın nabzını iyi tutar ve beklentileri karşılayacak iç önlemleri de etkili şekilde alır.
İki adaydan birini seçerken, sadece iç politikaya bakmak yetmiyor. Hem sorunun çözümü ve tabii Ankara ile ilişkilere dikkat etmek gerekiyor.

 


Ankara, mahçup sevgili gibi, Talat'ı tercih ediyor, ancak hislerini gösteremiyor!


Kıbrıs’ta kim seçilirse seçilsin, Ankara’ nın tutumu son derece önemlidir.
Ne kadar farklı olduğu ileri sürülürse sürülsun, Ankara KKTC’de olup bitenleri şu veya bu şekilde etkiler.
Nedeni de basittir. Zira parayı veren Ankara’dır. O zaman da düdüğü çalar. Bazen bu işi pek farkettirmeden yapar, bazen çok açıkça ve kabaca yapar.
Şu ana kadar ki tutuma bakılacak olursa, Ak Parti iktidarı çok çekimser bir yaklaşım sergiliyor. “Aman ben tercih yapıyormuş durumuna düşmeyeyim. Sonra herkes benim üzerime yüklenir” der gibi davranıyor.
Aslında, kalbindeki sevgili Talat.
Ancak aşkını açıkça söyleyemiyor.
Mahçup sevgililer gibi, ağacın arkasına saklanmış Talat’ı izliyor.
Talat’ın kazanmasını istemesi de boşuna değil. Annan planı döneminde birlikte savaş verdiler. Erdoğan’ın kafasındaki yaklaşımları en iyi bilen ve benimseyen bir aday.
Ankara, herşeye rağmen bazı jestler de yapmıyor değil. Ancak öylesine çekimser ki, kamu oyunda dahi algılanamıyor. Ancak Türkiye böyledir, bazen züccaciyeci dükkanına giren fil gibi, herşeyi yakıp yıkarak istediğini yaptırır, bazen de çok nazik davranır ve istediği fırsatı kaçırabilir.

 


Rumlar çözüm istiyorsa, Talat'ı, istemiyorlarsa Eroğlu'nu desteklerler...


Bu seçimde Rumların da dolaylı etkilerinin olması, hiç değilse beklentileri açısından ilgilenmeleri çok doğaldır.
Eğer bir adayın kaybetmesini isterlerse, o adayı yücelten demeçler vermeleri de yeter. Bunu bildiklerinden olacak, şimdiye kadar pek ağızlarını açmadılar.
Hristofiyas, eğer gerçekten çözüm istiyorsa, gizlice Talat’ın seçilmesi için kilisede mum yakmalı. Hayır, çözümsüzlük peşindeyse o zaman, aynı mumu Eroğlu için dikmeli.
Benim bildiğim birşey var, o da Hristofiyas’ın Rum politikacılar açısından, bir çözümü  gerçekleştirebilecek, eski ekolden kalan son lider olduğudur. Üstelik Hristofiyas, Annan planı referandumunda ideallerini ve inançlarını  bir yana bırakıp, ne yazık ki politik çıkarlarını ön plana çekerek Papadopulos’u frenlememiş veya frenleyememiştir.
Çözüm konusunda artık tam bir yol ayrımına gelinmiş durumda.
Ya şu veya bu şekilde bir uzlaşıya varılacak veya Kıbrıs bundan böyle bölünmüş kalacaktır.
Türkiye’nin AB rüyaları dağılıyor. AB’ye girmeyen Türkiye, Kıbrıs’ta çözümü istemeyecektir. Bu rüyalar tümüyle yok olmadan birşey yapılabilir. Bunu da Hristofiyas gerçekleştirebilir
Kıbrıs konusunda uzatmaları oynuyoruz.



Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
 
 
BU KATEGORİDEKİ EN ÇOK OKUNAN 25 YAZI
- CEMAAT, AK PARTİ'DEN DESTEĞİNİ ÇEKEMEZ...
- Alper Görmüş koskoca iki cilt kitap yazmış. Okudukça yüzüm kızardı...
- PKK İLE SERT BİR SAVAŞ DÖNEMİNE GİRİLİYOR...
- CUMHURBAŞKANI İLE BAŞBAKAN ARASINDA NE FARK VAR?
- Öcalan...
- ÖCALAN SIRADAN BİR MAHKUM DEĞİL Kİ...
- Rüya görmeyelim. PKK böyle tasfiye edilmez
- Davutoğlu efsanesi gerçek mi, yoksa balon mu?
- PKK İKİYE BÖLÜNÜYOR
- RUSYA GÜNDEMİNDE, PKK-ÇEÇEN VE GAZ VAR
- Türkiye artık kararını vermeli…
- TÜRKİYE’DEKİ, 70 BİN ERMENİYİ VATANDAŞ YAPIN...
- Referandumda neden “Evet” oyu kullanacağım?
- MEDYA TERÖRE HİZMET Mİ EDİYOR?
- Hadi bir defa başladık...
- Kürt kökenli olsanız, ne dersiniz?
- BAŞBAKAN BM'DE "DİZEL MOTORU" GİBİYDİ...
- PKK VURUYOR, ANCAK KIŞKIRTAMIYOR...
- Siyaset karşı saldırıya geçti
- BİZE BAKIŞLAR DEĞİŞİYOR...
- Önceki günkü “darbecilik genlerimizde vardı” başlıklı yazım çok yankı yaptı. Aslında...
- Başbuğ, Kozmik odayı açarak doğrusunu yaptı…
- Başbakan için hepimizin farklı görüşü var. Kimimiz için bir devrimci...
- İRAN REJİMİ, KENDİNİ KURTARACAK MI?
- ÖCALAN DAVASINDA, DİKKAT ETMEMİZ GEREKENLER…