İNCE’LERİN ANLAMAK
İSTEMEDİKLERİ...
Gittikçe ümitsizliğe düşüyorum.
Özdemir İnce ve diğer Ulusalcı dostlara Avrupa Birliğinin ne olduğunu veya ne olmadığını anlatamayacağım galiba...
Bundan bir süre önce “ Ey Ulusalcılar, Türkiyenin bir din devletine dönüşmemesi adına savaş verdiğinizi söylerken, AB projesine karşı çıkıyorsunuz. Oysa Türkiye’yi ilerde bir din devleti olasılığından TSK değil, tam üye konumuna girildiğinde, asıl AB kurtarır. Laikliğimizin garantisi AB’dir...” diye yazmıştım. Bir kıyamettir koptu. Galiba, böyle bir görüyün yaygınlaşmasından telaşlandılar. Önce İnce, ardından da Erol Manisalı Cumhuriyet’te konuya değindiler.
Sayın İnce, geçen Cumartesi günü Hürriyet’teki yazısında “temel sorunun AB’ye giden Türk treninin makinistlerinin Nakşibendici AKP” olduğuna dikkat çekiyor. AKP olması sorun olmayacakmış gibi bir hava içinde. İtirazının özetinin özeti de şöyle:
“...Avrupa Birliği neden laikliğin garantisi olsun? Türkiye'nin laikliği AB'nin umurunda bile değil. 2008 yılı sonunda Türkiye AB'ye girdi diyelim: Türbanın ürettiği sorun ve fesadı, AKP iktidarının devlet kurum ve kuruluşlarını zorla İslamileştirmesini, eğitim sisteminin medreseleşmesini kendi niyet, karar ve dinamikleri olmadan çözebilecek mi?... Mehmet Ali Birand'a benden bir tavsiye: Avrupa Birliği'nden, laik ve demokratik düzeni garanti eden noter onaylı bir belge getirsin. Laik ulusalcılar kendi işlerini kendileri görmek istedikleri için, bağımsızlık aşkıyla böyle bir garanti belgesini kabul etmezler. Ama AB zaten böyle bir garanti belgesi vermez, verse bile ılımlı İslamcı Nakşibendi iktidar amacına engel olacağı için böyle bir belgeyi almaz, tebellüğ etmez”
İnce’nin söyledikleri arasında tek tutarlı ve doğru olan unsur, Laikliğin ancak kendi içimizde korunabileceği ve dışardan zorla kabul ettirilemeyeceğidir. Onun dışındakiler, benim ne demek istediğimi anlamamak veya anlamak istememekten kaynaklanıyor.
Ben, ilerdeki bir tehlikeyi olumlu yönde etkileyebilecek bir faktörden söz ediyorum.Bunu söylerken de, bazı Ulusalcıların AKP’ye karşı askeri kışkırtma girişimlerine dikkat çekiyorum.
Eğer laik düzen tehlikeye girer ve hükümet AKP’nin ötesinde bir dinci parti tarafından ele geçirilirse, bunun bir darbe ile değil, AB sayesinde giderilebilineceğini söylüyorum. Tam üye olmuş bir Türkiye’nin bir İslam Cumhuriyetine dönüşmesini AB’ nın engelleyeceğini iddia ediyorum.
Sayın İnce “hadi bir taahütname versinler de görelim, ancak bunu yapamazlar. Yapsalar dahi AKP bu belgeyi tebellüğ etmez...” diyor.
Böyle bir mantık olabilir mi ?
Bu tip bir uygulama nerede görülmüştür?
Herhalde sayın İnce şaka yapıyor, diye düşündüm. Zira Uluslararası ilişkilerden bu kadar habersiz olabileceğini sanmam.
AB’nin taahütname vermesine de gerek yoktur. Zira felsefesi, genel yaklaşımı ve 27 ülkeden oluşan bu sistemin temel çıkarı, üyelerinden herhangi birinin, asker, kilise veya cami tarafından yönetilmemesini gerektirir. Böyle bir olasılıkta, Avusturyada seçimle başa gelen aşırı ırkçı Heider’a yapıldığı gibi, “ Bu iktidarı değiştirmezseniz ilişkilerimiz donar” mesajı yollar.
Akıllı olan da anlar.
Eğer tüm ekonomi AB sistemine döndüyse, böyle bir olasılıkta, sözü edilen ülke çöker.
Böyle bir duruma düşmemek için, işte o zaman, sayın İnce’nin dediği gibi, ülkenin iç dinamikleri devreye girer ve gereken değişiklikleri yapmak zorunda kalır.
Ulusalcı dostlar bir gün, AB’nin laik-demokratik sistemimize ne büyük katkılarda bulunduğunu ve ilerde de bulunacağını eminim görecekler. Galiba bunu anlayabilmeleri için, AKP’nin AB’ye sırt dönmesi gerekiyor. O zaman telaşlanacaklar, ancak iş işten geçmiş olacak.
Erol Manisalı’nın Pazartesi günkü Cumhuriyet Gazetesindeki uzun makalesi, daha da dramatik. Ona göre, AB her yönüyle Türkiye için kötü birşey. Makaleye yanıt vermek imkansız, zira sevgili Manisalı’nın bilinen, karmaşık komplo teorileri ve varsayımlarla dolu, gerçek dışı bir senaryo içeriyor.
Melih Aşık da Milliyet’te, benim ne demek istediğimi ya anlamadan veya özellikle çarpıtarak tartışmaya dalmış. Olayı, tümüyle farklı bir noktaya çekmiş.
Ulusalcı dostlar, ne kadar itiraz ederlerse etsinler, eninde sonnuda AB’nin Türkiye açısından (uzun vadede) en sağlıklı proje olduğunu ve gerçekleşeceğini görecekler.
Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
|